Depremde çözümler ancak bilimsel adımlarla olur

DEPREM hepimizi çok sarstı. Çok güzel insanlarımızı kaybettik.

Haberin Devamı

 

Yarım kalan hayatlara şahitlik ettik. Ve dersler de çıkarmaya başladık. Bundan sonra gelecek planlarını mutlaka iyi stratejiler üzerine kurmalıyız. Ve bilimden asla ayrılmamalıyız.
Aslında sorgulanması gereken çok şey var.
Hepsini masanın üzerine koyup tartışmalıyız.
Örneğin İzmir depremi en çok Bayraklı ve Bornova bölgesinde etkili oldu.
Burası yeni İzmir diye planlanan bir bölge ve çok sayıda gökdelenin olduğu bir yer...
Depremde gördük ki zemin ne olursa olsun iyi yapılmış binalarda hasar olmadı.
Sonrasında gördük ki bu yapılara ilgi daha da arttı.
Boğaziçi Üniversitesi, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Deprem Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Mehmet Nuray Aydınoğlu’nun bu bölgeyle ilgili tespitleri çok önemli.
Aydınoğlu çok değerli bir bilim insanı ve görüşleri çok değerli...
Konuştuklarımızı aynen aktarıyorum. Dikkatle okumanızı tavsiye ederim.

Haberin Devamı


Uzmanından rahatlatan
çok katlı bina yorumu

BAYRAKLI’da 2011 yılından bu yana inşa edilmekte olan yüksek binalar 30 Ekim Ege Denizi depremi sonrasında kamuoyunda geniş ölçüde spekülasyonlara konu oldu. 8-10 katlı yirmi kadar binanın tamamen göçtüğü Bayraklı’da bu ağır hasarın en büyük, hatta bazılarınca tek nedeninin bölgedeki zayıf zemin koşulları olduğu, deprem uzmanı olduğunu iddia eden pek çok kişi tarafından ileri sürüldü. Bu durum aynı bölgede benzer zemin koşullarında yapılan yüksek binalara da kuşku ile bakılmasına yol açtı, hatta bu binalarda ciddi hasar olduğunu iddia edenler bile çıktı.
Peki işin doğrusu neydi?
Boğaziçi Üniversitesi, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Deprem Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Mehmet Nuray Aydınoğlu’na sordum.
Öncelikle şunu söyledi;
“Binaların deprem davranışları ve dayanımları hakkında bilgi sahibi deneyimli yapı, deprem mühendislerinin fikir birliğinde olduğu bir konu var. Göçen veya ağır hasar gören binalar 1990’lı yılların başında 1975 deprem yönetmeliğine göre yapılmıştı. Depremde zayıf zeminlerin yer ivmesi genliklerini büyütme etkisinin o yönetmelikte gereğince dikkate alınmadığı söylenebilir. Yıkımların esas nedeni çok düşük proje ve yapım kalitesi olduğu bir gerçek, bu konuda bir konsensüs sağlanmış oldu. Bölgede kaydedilen deprem yer ivmelerinin, halen yeni yapılara uygulanan ve zemin büyütmelerini de gereğince dikkate alan 2018’deki Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’nde esas alınan ivmelerden çok daha küçük olduğu görüldü.
Bayraklı’da aynı zemin koşullarında 2011 yılından bu yana yapılmakta olan yüksekliği 60 metreden fazla yüksek binalarda ve temellerinde 30 Ekim depremi sonrasında herhangi bir yapısal hasar görülmediği de rapor edildi. Depremden esasen çok az etkilendiği bilinen esnek yapıdaki yüksek binalar için bu durum bir sürpriz oluşturmadı. Boyları 60 metreye varan, rijitlik ve dayanımları çok yüksek baret tipi kazıklarla yapılan derin temellerin yer aldığı, üst zemin katmanlarında da jet-grout tekniği ile yoğun zemin iyileştirmelerinin yapıldığı bu binaların depreme çok daha dayanıklı olduğu bir gerçektir.”
***
Hatırlatmak isterim.
2011 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi adına TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi tarafından hazırlanan ve İBB’nin plan kararlarına işlenen “Yeni Kent Merkezinde yapılacak yüksek binalar için zemin, geoteknik ve projelerde uyulması gereken teknik önermeler” yönetmeliğinde de Prof. Dr. Mehmet Nuray Aydınoğlu’nun imzası vardır.
Aydınoğlu hocamız şöyle devam ediyor;
“Bu özel çalışma yüksek binaların deprem tasarımı için uyulması gereken üst düzey dinamik hesap yöntemlerine ek olarak, bölgedeki zayıf zemin koşullarının etkilerini de dikkate alan ‘dinamik yapı-zemin etkileşimi’ hesaplarına ilişkin özel yöntemlerin uygulanması zorunlu kılındı. Esas olarak bu yöntemler, daha sonra 2018’de çıkarılan yeni Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’nin 13. ve 16. Bölümleri’nde yer alan ve halen tüm Türkiye’de yüksek binalar için uygulanmakta olan yöntemlerdir.”
***
Özetle;
Modern, sağlıklı, akıllı şehirler yapmalıyız.

Haberin Devamı


Okulları açık tutmalıyız

MİLLİ Eğitim Bakanlığı dün doğru bir karar aldı.
Resmi ve özel tüm anaokulu, ana sınıfı ve uygulama sınıflarında haftada 5 gün yüz yüze eğitim yapılmasına karar verdi.
Bence ilköğretimin de yüz yüze eğitime geçmesi gerekir.
“Pandemi zirve yaptı” diye düşünebilirsiniz.
Ama Avrupa bizden çok daha kötü durumda...
Hem vaka sayıları bizden çok daha fazla, hem de ölüm sayıları...
Buna rağmen okulları kapatmayı düşünmediler.
En azından okul öncesi ve ilköğretimleri hep açık tuttular.
Biz ise tereddütlü kararlar aldık, okulları açamadık.
Hep yazdım.
Her şeyden kısabilir, tedbirleri alabilirdik ancak okulları açık tutmalıydık.
Zorlu bir kışa girerken bile ben aynı görüşteyim.

Yazarın Tüm Yazıları