Paylaş
İçlerinde sarsıcı olaylar da vardı, mutluluk verici olanlar da...
Ama Körfez depremi ve Soma faciası beni gerçekten derinden etkileyen gelişmelerdi.
“Sözün bittiği yer” denir ya; işte öyle olaylardı.
Soma faciasının üzerinden iki yıl geçti ve duruşmalar hala devam ediyor.
Kömürle anılan bir yer; o günden beri derin bir sessizliğe büründü.
301 kişi kara toprağa girdi.
Mezarlar tek tek açılırken ve tek tek kapanırken oradaydım.
İnanın yaşadıklarımı, tanıklık ettiklerimi anlatmam mümkün değil.
Birkaç saatte o 301 mezar doldu; etrafında ağlayan çocuklar, kadınlar, anneler, babalar, yakınlar...
Türkiye Soma’ya koştu, herkes elinden geleni yaptı.
Sivil toplum örgütleri kampanyalar düzenledi, yaralar sarılmaya çalışıldı.
Ama böyledir.
Herkes gittiğinde, evinize döndüğünüzde yine tek başınıza kalırsınız.
Yalnızlık, terkedilmişlik hali size bırakmaz.
Hayat devam eder ama...
Gönül isterdi ki; bu dava bu kadar uzamasın.
Suçlular cezasını alsın.
Ve Soma için yeni bir yol bulunsun.
Dünkü gazetemizin manşeti yine çok çarpıcıydı.
Bence bugün gelinen durumu çok iyi özetleyen bir yorumdu.
Mağdur Cüneyt Sualp Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı’nın, “Şikayetçi misin?” sorusuna şöyle yanıt verdi.
“İki yıldır işsizim. İki çocuğuma bakıyorum. Ödünç para alıp buraya, duruşmaya geldim. O yüzden şikayetçi olmaktan vazgeçiyorum...”
Bir baba ve mağdur; daha ne diyebilir.
Tabelaları bir kaldırabilsek
Nihat Demirkol köşesinde çok haklı olduğu bir konuya dikkat çekmiş.
Diyor ki...
“İzmir’in her yerinde Türkçe tabela istiyorum...”
Ben daha da öteye taşımak istiyorum bu konuyu...
Ve hatta; mümkünse...
Tabela da görmek istemiyoruz.
Çıkın sokağa yürüyün.
Bina boyunca tabelalar, bir standardı olmayan reklamlar, kentin görüntüsünü bozan panolar karşınıza çıkıyor.
Söyler misiniz; marka olmuş hangi kentte böyle bir manzara vardır.
İzin vermezler, kimse de bu standardı bozmaya kalkmaz.
Gelin şu işe el atalım...
Konuşmak tartışmak iyidir
Körfez Geçiş Projesi’yle ilgili hemen her kesimden olumlu, olumsuz görüşler ortaya atıldı. Ben bu tartışmaları çok olumlu buluyorum. Kentin geleceğini ilgilendiren projelerde herkes fikrini açıkça söyleyebilmeli... Benim eleştirim sonradan yapılan itirazlara... Ve sürekli muhalif olanlara... Ve de bardağın hep boş tarafından görenlere...
Bu da o projelerden biri... Ben projenin yapılmasını isteyenlerdenim.
Nasıl Kordon’dan otoyola karşı çıktıysak ve her İzmirli bu projenin karşısında durduysa ve bugün genel bir mutabakat sağlandıysa...
Bu projede de pekala sağlanabilir.
Bizim de isteğimiz bu yönde...
ADAMAK
Hıfzı Topuz’un hayatı boyunca biriktirdiği maskları Folkart Sanat Galerisi’nde sergilenmeye başladı. Geçen hafta da Arkas Sanat Merkezi’nde Muharrem Kayhan’ın sikke koleksiyonu açılmıştı. Her ikisiyle de sohbet ederken bir kez daha şunu fark ettim. Bir şeyi başarabilmek için hayatınızı adamanız gerekiyor. Öyle ‘miş’ gibi yapmadan, ara vermeden, vazgeçmeden... Adamak... Adayınca da oluyor, hayatta hem kendinizi, hem de çevrenizi mutlu edecek başarılara imza atıyorsunuz.
Paylaş