Paylaş
BUGÜNKÜ köşemde Yılmaz Atilla’yı misafir ediyorum.
Yılmaz Atilla’yı Tesco Kipa’nın Genel Müdürlüğü’nden hatırlıyorsunuz. Bu görevinden ayrıldıktan sonra şirketlere danışmanlık yapmaya başladı. Atilla’yı şundan severim. Yeni çıkan kitapları takip eder, çok sayıda makale okur, araştırmalara meraklıdır. Herhangi bir konuda merak ettiğimiz bir şeyi Atilla’ya sorabilirsiniz. Anında mesaj kutunuza o konudaki son araştırmaları döker. Objektiftir, dünyadaki gelişmeleri yakından izler. Benim gibi sadece büyük fotoğrafa bakmaz, küçük fotoğrafın da anlamı olduğunu unutmaz. Siyaseti algılayışı da böyledir. İzler, anlamaya çalışır, sadece bugünü değil, geniş zamanlı bir tarihten olaylara bakar. Yılmaz Atilla ile zaman zaman fikir sörfü yaparız. Dediğim gibi sadece siyaset değil, yaşadığımız dünyayı ve Türkiye’yi anlamaya çalışıyoruz. Birbirimizi ikna etme gibi bir derdimiz yok. Zaten fikir sörfünde böyle bir mecburiyet de yok. Bana son mesajı CHP’yle ilgili... Bu yazı 17 Aralık’tan önce yazılmıştı, ama güncelliğini koruyor. Kendisinden bir de AK Parti analizi isteyeceğim sonra...
Çare gençleri Meclis’e taşımakta
Hayalperest olduğumu söyleyebilirsin. Ancak tek başıma değilim.
***
Gezi olayları üzerine ülkeyi Başbakan’ın “benden yana olanlar ve olmayanlar” diye ayrıştırması, Başbakan’ın demokrasi anlayışına netlik kazandırdı. Takiben, “Ben diktatörsem, seçimde indirin” demesi, demokrasiyi sadece seçilme şartı olarak gördüğünün bir başka örneği oldu.
Başbakan’ın dışladığı ötekiler demokratik haklarını savunacak siyasi merkezin güçlenmesini özlemekte ve beklemektedirler. Bugün yaşam tarzları ve tercihlerin bireyselleştiği dünyada kimlikleri kalıba dökme gayretlerine karşı stratejiler ve ötesinde eylemler geliştirebildiği oranda, CHP demokrasiye ve iktidara giden yolu kısaltacak tek seçenek olarak duruyor.
***
Clausewitz’in “Savaş, politikanın başka araçlarda devamıdır” ünlü önermesinden yola çıkan Al Ries ve Jack Trout’un formüle ettikleri pazarlama stratejilerini partilerin dizilişlerini ve stratejilerini irdelemekte kullanabiliriz. Ne de olsa siyasetçiler ürün ve hizmet yerine dünya görüşü pazarlamaktadırlar.
Ürün kategorilerinde pazar liderleri belirleyici ve sürükleyicidir, siyasal pazarda ise AK Parti ve başkanı Recep Tayyip Erdoğan lider ve belirleyicidir. AK Parti, bütün pazar liderleri gibi kendine yönelik tehditleri öngören, gerekli taktikleri planlayan ve uygulayan yetenek ile olanak havuzuna sahip. Bütün kuvvetli rakip hamlelerine Gezi olaylarında olduğu gibi tepki verirken, rakiplerine yeni hamle yapma fırsatı vermemek için gündemi başarı ile değiştirip sürükleyerek hareketli hedef olmayı da başarmaktadır. AK Parti’ye ve Erdoğan’ın zaaflarını eleştirmek, ona hazırlıklı olduğu cephe(ler) açmak iktidarlarını zayıflatmaz, zayıflatmadı da.
Muhalefetin esprilerle süslenmiş eleştirilerle toplumun aklını çelmesi mümkün değil. Zaten siyasi tercihlerin futbol takımı tutmak gibi değiştirilmesinin ayıp olduğu Türkiye’de, toplum yargıç olmaktan çok savcı olmayı benimsemiştir.
***
CHP, yeni bir oyun stratejisi ve kuralları yaratarak AK Parti merkezli gündemden uzaklaşamadığı sürece patinaj yapmaya devam edecek. Anglosakson dünyasının iki partili sistemlerinde geçerli olan “Biz daha iyi yaparız, yapacağız” söylemi Türkiye için geçerli değildir. Türkiye’de farklılık yaratmak için yola çıkanlar iktidar değişikliğine yol açan oy kaymalarını sağlamıştır, daha iyi yapmaya soyunanlar değil.
***
CHP, ancak ve ancak, pazar lideri Erdoğan’ın güçlü olduğu noktadaki zaafların kodlarını çözerek ve zaafların üzerine giden söylem ve eylemler geliştirerek iktidar yolunu açabileceğini görmek zorunda.
Erdoğan demokrasi anlayışının kapsama alanını söylemlerinde kendine oy verenlerle sürekli sınırlıyor. Erdoğan’ın gücündeki (aldığı oy oranı) zaaf, giderek otoriterleşen ve sekterleşen demokrasi anlayışıdır. CHP’nin sadece kendisini destekleyenleri değil, dışlanan gençliği ve aydınları da kucaklayarak Batı demokrasi anlayışının geleceğini garanti altına almak sorumluluğu artmıştır.
***
CHP için önemsediğim konular var.
* Birincisi, Gezi parkında spontane gelişen ve siyasi kimliğe bürünmezse olayları yaşayanların torunlarını Taksim’de gezdirirken anlatacakları tatlı hatıralara dönüşecek sosyal oluşuma siyasi bir açılım sağlamaktır. Devletin yıllar içinde sosyal olayları manüple etmekte ustalaştığı provakatör kullanma aşamasını Gezi olaylarından yalıtırsak, gençlik sadece ağaç kesilmesine değil, toplum mühendisliğine soyunmanın tetiklediği kalıba dökülmeye de tepki vermiştir.
* Gezi olayları, 1968 yılından beri süregelen gençlerin geleceklerini şekillendirme mücadelesinin iletişim kanallarının demokratikleşmesi ve sokaktaki insana inmesi ile bütün dünyada aynı anda yankılanmasıdır. Her ne kadar gençler olay boyunca siyaseti ve siyasileri dışlamış olsalar da ruh çağırma seansları düzenlemek yerine Gezi ruhunu canlı tutmak için siyasete yönelmeliler, yöneltilmelidirler.
* Otuz yaş altı gençlerden siyasileri payidar kılan siyasi düzeni anlamaları beklenemez, beklenmemelidir de. Diğer taraftan yaşlılar empati de yapsalar, sempati de gösterseler gençlerin kafalarının içindeki dinamikleri anlamaktan uzaktırlar. CHP yeni kuşağın dinamizmini seçimlerde siyasi platforma taşımalıdır.
* CHP en az 20 genci seçilecek sıralardan milletvekili adayı yapmalıdır. CHP’nin Meclis’te grup kurabilecek sayıda 30 yaş altındaki adayları, yeşilci, komünist, ulusalcı veya Müslüman demokrat olmalarına bakmaksızın seçilecek sıralara yerleştirmesi Türkiye’nin demokrasi yolculuğunda önemli bir kilometre taşı olacaktır. Sadece bu eylem ve takip eden seçim söylemi bile seçmenlerin kulağında olumlu rezonans yaratacak seçim stratejisi için yeterli olabilir.
* İkincisi, önümüzdeki seçimlerde Batı demokrasilerinde olduğu gibi bütün adayların birinci maddedeki özel atama hariç tutularak, parti organları tarafından seçilmesidir. Milletvekili seçimleri için yeterli zaman vardır. Belki ilk seçimde, toplum bu demokratikleşme hamlesini algılamayabilir, ancak gelecekte CHP’ye çok önemli oy kaymalarına neden olabilir.
* Üçüncüsü, CHP Başbakan’ın demokrasi paketinde seçim sistemini değiştirmek koşuluyla seçim barajının düşürülmesi önerisini, sistemin değiştirilmesini yalıtıp sadece barajın düşürülmesini öne çıkararak desteklemelidir. Umarız ki, Kılıçdaroğlu’nun kamuoyuyla paylaştığı barajın düşürülmesi görüşü You Tube kayıtlarında kalmaz.
***
Stratejinin ilk iki ayağı tamamen CHP’nin kontrolündedir. Eğer yapmak isterse, yapacaktır, kaçacak bir delik yoktur. Kontrolünde olmayan üçüncü ayak ise “amasız, fakatsız” zorunda olduğu bir adımdır.
Yöneticiler, CHP’nin toplumdaki ve meclisteki etkinliğini artırmak ve demokrasinin Türkiye’de yeşermesini istiyorlarsa, siyasal yaşama damgasını kazımakta olan AK Parti’nin gücündeki zaafı deşifre eden söylemler geliştirmek ve daha da önemlisi söylemlerini eyleme dönüştürmek zorunda. Aksi halde parti yöneticileri, Meclis’in turuncu koltuklarını televizyondan seyretmek durumunda kalabilirler.
(Bu yazıyı Yılmaz Atilla yazdı. Yazı CHP üzerine bir aydın analiziydi. Aynı analizleri diğer partiler için de isteyeceğim.)
Paylaş