Paylaş
AYVALIK’taki Zeytin Hasatı her yıl daha da güzelleşiyor. Havanın da bunda etkisi var elbette... Ama Ayvalık’ı Ege’nin diğer yerlerinden ayıran bir özellik var. Ayvalık 12 ay yaşayan bir yer. Daha da önemlisi Ayvalık’tan gidenler, Ayvalık’ı yalnız bırakmıyorlar.
Ayvalıklılar da zaten burayı bir başka yere tercih etmiyorlar. Çok haklılar... Ayvalık’ta beni çeken hep bir şeyler oldu. Bu insanlar geçmişlerine sahip çıkıyorlar, bu Ayvalık’ı bir tatil beldesinin ötesine taşıyor. Alaçatı son dönemde çok popüler oldu. Bunda bizim, yani medyanın da büyük etkisi var. Alaçatı’nın eski taş evleri restore edilerek yepyeni bir konsept yaratıldı. Alaçatı’nın o dar sokaklarında gezmeyi herkes gibi ben de seviyorum. Ama Alaçatı’dan daha fazla keyif aldığım yer ise Ayvalık’ın o muhteşem sokakları ve elbette Cunda’sı...
Hasat için geldiğim her yıl yeni bir otelde kalıyorum, daha doğrusu ben keşfediyorum.
Örneğin; bu yıl kaldığımız Yundantik Cunda Konakları, İstanbullu bir ailenin Ayvalık’a kazandırdığı butik otellerden biri... Diğerleri gibi...
Hepsi birbirinden güzel ve “en iyi butik oteller listesine” girebilecek özelliklere sahipler...
İşte Ayvalık’ın böyle de bir özelliği var. İkinci hayatların kurulmasına izin veriyor Ayvalık, daha da fazlasını... Bu da bu şirin yeri daha da güzelleştiriyor.
Koç, Sabancı, Komili, Boyner, Özilhan aileleri Ayvalık’ın kültürel ve sosyal hayatına katkı yapmaya devam ediyorlar. Her hasatta bir başka mekana gidiyoruz. Emin olun, dünyada görülmesi gerekenler listesinde de işte bu kazandırılan eserler rahatlıkla yer alır.
Benim asıl dikkatimi çeken Ayvalık’taki uyum oluyor her seferinde... Bu kadro hiç mi fire vermez, hiç mi bu ekibin motivasyonu düşmez.
Ayvalıklı firmalar, Ayvalıklı aileler, Ayvalık’ı sevenler, Ticaret Odası ve üyeleri, elbette yaşayanlar, her yıl bu özel haftayı bir şenlik havasında kutluyor.
Bize de bu heyecanı yaşatıyorlar.
İnanın bu herkes için çok değerli ve anlamlı...
Bu uyum benim hoşuma gidiyor, her seferinde Ayvalık’ı daha çok sevdiğimi anlıyorum.
Zeytin ve zeytinyağı...
Sektörde ilerleme varsa, sektörde farkındalık yaratılmışsa, sektörün gelecek hedefleri varsa, bunda Ayvalık’ın büyük katkısı var.
Böyle bir doğa nerede var
Cuma günü Sasalı’daki evimden Ayvalık’a doğru yola çıktım.
Araba kullanmayı seviyorum, bana iyi geliyor. Bir terapi gibi...
Galiba en fazla müziği de arabada dinliyorum, bir de yazı yazarken...
Ege’ye her seferinde yeniden aşık oluyorum. Ekim’in ortası gelmiş, hava hala 30’ların üzerinde, flora muhteşem, etraf cıvıl cıvıl... Ve Ege’nin her yeri aynı güzellikte... İnanın, çok şanslı bir coğrafyada yaşıyoruz. Ege’nin o ışığı, o insanı beni çok etkiliyor.
Geçen gün Berlin’de yaşayan bir arkadaşım aradı, “Ağustos sonundan bu yana kalorifer yakıyoruz” dedi. Biz ise hala denize giriyoruz.
Önümüzdeki birkaç gün hava bozsa da kasım sonuna kadar daha çok sıcak günler yaşarız.
Ben de onu kıskandırırcasına Ayvalık’a gideceğimi, hasat günlerine katılacağımı söyledim.
Delirdi tabii... Buraları çok iyi bilir, Ayvalık’ı çok sever. İçinin cız ettiğini biliyorum.
Bu coğrafyayı tanıyan herkes gibi aslında...
Ben Ayvalık yoluna döneyim. Dediğim gibi araba kullanmayı seviyorum.
Beni rahatlatıyor. Ama şu Ayvalık yolu bir bitse, Çanakkale’ye kadar sorunsuz gidilse, İzmir çevre yolu Bergama’ya kadar bir uzasa, Dikili’ye, Ayvalık’a gidip gelmek çok daha kolay olacak.
Şimdi kolay değil mi?
Eskiye göre çok daha kolay ve rahat, ama hala çalışmalar devam ediyor.
Her yıl bakım çalışması yapılıyor, nedenini merak etmiyor değilim.
Özetle; doğa güzel, flora muhteşem, yol da bitse, Ayvalık çok daha güçlü bir alternatif olacak.
Rüzgar santralı olur ama Cunda’ya olmaz
Cunda’da, Uno’da oturduk. Yanımızda Ayvalık Ticaret Odası Başkanı Rahmi Gençer, odanın üyeleri, hasat günlerinin organizasyonunda olan dostlar var. Ayvalık’ta yazdan kalma bir gece, herşey güzel... Biraz sektör, biraz Ayvalık, biraz Türkiye konuşuluyor. Ama bir konu daha var ki, herkesin ortak sıkıntısı olmuş. Cunda’da yapılmak istenen 24 pervanelik Rüzgar Enerji Santralı... Ben konuyu takip ediyordum, ancak yerini tam kafamda canlandıramamıştım. Anlattılar, gösterdiler...
Olmaz, olmamalı... Bu Ayvalık’a, Cunda’ya yapılmamalı.
Santrallara karşı değilim, nükleer dahil... Aksine rüzgar enerjisinin daha çok kullanılmasından yanayım. Ama seçilmiş olan yer kesinlikle uygun değil, Cunda’nın o güzelliğine zarar verir.
Hatta o gece espri de yapıldı.
“Eğer yapılacaksa bu rüzgar gülleri ahşaptan yapılsın...” diye.
Hep birlikte güldük, yapılacaksa ahşaptan yapılsın.
Çünkü, buranın kendi özgü bir kimliği var, bu silueti bozacak hiçbir şeye izin vermemek lazım.
İzinler Çevre Bakanlığı’ndan geçmiş, geçsin...
Ben eminim bu karar geri döner, Cunda’nın güzelliğinin bozulmasına kimse izin vermez.
Dilerim...
Paylaş