Paylaş
Çözümler ortak verilecek, devletler elinden geleni yapacak ama yerel yaklaşımlar da öne çıkacak.
Aslında bir ütopya, bir fantezi gibi görülen birçok yorumun aslında ne kadar gerçekçi olduğunu da anlamış olduk böylece...
Size İzmir’den birkaç örnek vereyim.
İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener, bu haftadan itibaren meslek komitelerini video konferansla topluyor.
Çünkü biliyor ki herkes kaygılı ve geleceğe dönük endişeler artıyor.
Bence bu dönemlerde odaların, meslek örgütlerinin daha aktif çalışmaları gerekir.
Onları dinlemeliler, sorunları raporlayıp en üst makamlara iletmeliler.
Ve fikri takip yapıp çözüm odaklı olmalılar.
İzmir Ticaret Odası’nın bu proaktif yaklaşımının diğer odalara da örnek olmasını öneriyorum.
Bir süre evlerde olabiliriz ama bu konuşmamızı, iletişim kurmamızı engellemez.
Özgener’in Oda çalışanlarına ve meclis üyelerine yolladığı mesajın tümüne katılıyorum.
Mahmut Özgener diyor ki...
“Bu süreçte en önemli ve anahtar olgulardan biri de dayanışma... Birbirimizle dayanışmaya, yardımcı olmaya, bu zor zamanlarda tökezleyip düşeni hemen kaldırmaya çok ihtiyacımız var. İnsanlık tarihinde çok daha büyük salgınlardan sonra toparlanma ve gelişim süreçleri yaşanmış. Virüsler, mikroplar, bakterilerın yarattığı felaketler, insanları bilime, daha etkin bir ekonomik hayata, üretime yönlendirmiş.
Kendimizi, ailemizi, dostlarımızı, çevremizi virüsün etkilerinden korurken, geleceğe umutla bakmamamız için bir neden yok. Direnci yüksek, bir araya geldiğinde zorlukları aşabilen, ortak hayaller ve hedefler çevresinde kolayca birleşip büyük atılımlar gerçekleştirebilen bir ülkeyiz. Kendimize, birbirimize, ülkemize güvenmemiz, yeniden ayağa kalkmamızı sağlayacak. Benim inancım sonsuz...”
Teşekkürler başkan...
Bu sözlerin de altına imzamı atıyorum
EGE Bölgesi Sanayi Odası Başkanı Ender Yorgancılar’ın kamuoyu açıklamasına da çok beğendim.
Hem uyarı vardı, hem yol gösterme...
Yorgancılar’ın gerçekçi yaklaşımlarını doğru buluyorum.
Ve bir özet veriyorum...
“İşsizlikte büyük sıçrama, temel ihtiyaçların karşılanmasında önemli sorunlarla karşılaşmamak için öncelikle ödemeler sisteminin çökmesinin engellenmesi gerekiyor. Sanayi sektöründe ürünlerin stoklanabilir olmasının da etkisiyle arz açısından çok kısa sürede sorun yaşanmayacaktır. Ancak, üretildiğinde tüketilen yani stoklanabilir olmayan üretimin yapıldığı hizmetler sektöründe sorunun niteliği çok daha farklı olacaktır. Tarım ve gıda üretimi ise sağlık malzemelerinden sonra bu zorlu dönemin en kritik sektörü olacaktır. Burada bir arz şoku yaşanmaması için tarıma ve çiftçilere her türlü desteğin acilen sağlanması gerekmektedir.”
Altına imzamı atıyorum.
65 yaş kartları çok önce iptal edilmeliydi
BÖYLE düşünüyorum. Belediyeler bu konuda daha hızlı karar verebilirdi. Biliyorum, bunun için valiliklerin de karar vermesi, imza atması gerekiyordu.
Ama biz hep yerel çözümler önermiyor muyduk?
Demokrasiler için yerel kararların bazen önemli olduğunu söylemiyor muyduk?
İşte size bir örnek...
65 yaşa sokağa çıkma yasağı geldi.
Ama 65 yaşa ulaşım sınırlaması çok önceden alınabilirdi.
Bence geç kaldık.
Ödemeler sistemine çözüm getirmeliyiz
YİNE tekrarlıyorum ve ısrarla yazıyorum.
Nisanı dondurmalıyız.
Bu özel sektörü aşan bir konu, bu sivil toplumu aşan bir mesele...
Buna ancak devletler bazında çözümler üretmek gerekir.
Nisan ayı ödemeleri, çekleri yani ödemeler sistemini mutlaka ötelemeliyiz.
Nasıl yapılır, onu uzmanları bilecek.
Belki bugüne kadar yapılmamış, belki de ekonomide hiç alınmamış kararlar olacak ama almalıyız.
Bunda kimsenin suçu yok.
Bedeli hep birlikte ödeyeceğiz elbette ama fatura ağır olursa büyük bir işsizlik ve çöküntü olur.
Bunu da kimse istemez.
İnstagrama bayılıyorum
INSTAGRAMI eğlenceli buluyorum.
Geçen gün yazmıştım.
Şimdi herkes okuduğu kitapları hikayesine koyuyor.
Ben de, “İmtihan yapacağım” diyorum.
Ve yapmaya başladım.
Cevaplar şöyle...
“Başladım bitiremedim, bitirince konuşalım.”
Ya da...
“Panikten, sıkıntıdan konsantre olamadım. Birkaç sayfa okuyunca bıraktım.”
Ya da...
“Ruh halim izin vermiyor” oluyor.
Bu instagram gerçekten çok eğlenceli...
Her şey dozunda güzel
INSTAGRAMI ne kadar eğlenceliyse twitter da o kadar ciddi...
İnstagram güldürüyor, twitter endişelendiriyor.
Tabii işin bilgi kısmı da var.
Ben her ikisinden de çok şey öğreniyor ve kendimi oyalıyorum.
Ama hep söylüyorum.
Her şeyi dozunda alın...
Çünkü bir yanda olmayan hayatları varmış gibi zannediyorsunuz, bir yanda da küçük bir haberin bile büyük paniklere neden olabileceğini yaşıyorsunuz.
Paylaş