Paylaş
Şu bir gerçek; ön seçim CHP’ye iyi geldi.
Teşkilat çalıştı, aday adayları sokak sokak dolaştı, gidilmedik sivil toplum örgütü bırakılmadı.
Sonuçlar herkesi tatmin etmemiş olabilir. Daha ideal listeler yapmak her zaman mümkün...
Ama demokrasiye inanıyorsak, o zaman sandıktan çıkana herkes saygı gösterecek.
Sosyal demokrasiden bahseden bir partinin Meclis’e taşıyacağı vekillerin çoğunluğunun ön seçimden çıkarak Ankara’ya gitmesi gerekirdi.
Kontenjanlar da CHP Genel Merkezi’nin birlikte çalışabileceği isimlerden olacak.
Bu da gayet normal...
Çünkü bugüne kadar hiç siyaset yapmamış bir ismi ön seçime sokmak; en başından o kişiyi kaybetmek anlamına gelir.
Sandıktan çıkana nasıl kimsenin itiraz edecek hali yoksa, kontenjana koyulacak isme de kimsenin diyecek bir şeyi olamaz.
CHP bu sefer doğrusunu yaptı; teşkilatlar görmediğim kadar canlı, üyeler ve delegeler her zamankinden daha fazla seçime asılıyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun İzmir’den seçime girmesi hem olumlu, hem de eleştiri konusuydu.
Olumlu bakanlar; Kılıçdaroğlu’nun kamuoyuna güçlü bir mesaj verdiğini söylediler. Parti içi demokrasiyi işlettiğini, ön seçimi kurumsal hale getirdiğini ifade ettiler. Hepsi doğruydu.
Olumsuz bakanlar ise Genel Başkan’ı kurultayın zaten seçtiğini, ön seçime girmesine gerek olmadığını savunuyordu.
Sonuçlardan sonra şu daha da netleşmiş oldu.
Kılıçdaroğlu’nun partide artık rakibi yok...
Sürpriz yok
İzmir’de ikinci bölgede bana göre bir sürpriz yok. Mustafa Balbay’ın yarışta önde olduğu belliydi; Atilla Sertel’in güçlü olduğu, Balbay’a yakın oy alacağı da görülüyordu. Kamil Okyay Sındır’ın teşkilatta karşılığı olduğu da biliniyordu. Ülkümen Rodoplu ve Ali Engin’in daha iyi bir sıralama beklediği bir gerçekti. Taha Okan ismini bir kenara not edin; eminim siyasette geleceği de olacak.
Birinci bölgede Musa Çam zaten bankoydu. Tacettin Bayır ve Ali Yiğit bana göre sürpriz yaptı. Murat Bakan daha iddialıydı; genel kanı Çam’dan sonra ikinci sırada Bakan’ın olacağı yöndeydi.
İkinci bölge birinci bölgeye göre daha güçlü isimlerden oluştu. Şimdi herkes birinci bölge kontenjanlarının kimler olacağını daha çok merak ediyor.
Hesaplaşma ve yenilenme
Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tanju Tosun, “Ön seçim aday belirleme yöntemleri arasında en demokratik ve şeffaf olanı. Çünkü parti üyelerinin oylarıyla adaylar arasında örgütlü rekabete dayanır.
Ankara’da Aylin Nazlıaka gibi mücadeleci bir kadın milletvekiline, İzmir’de sokakların parlamentodaki sesi Musa Çam’a, halkla bütünleşen Mustafa Balbay’a, Manisa’da Özgür Özel’e örgütün teveccühü karşısında, katı ulusalcı Dilek Akagün Yılmaz’ın sıralamaya girememesi ‘Nasıl bir CHP olmalı?’ sorusuna örgütün yanıtıdır ” diyor ve ekliyor.
“Bugün CHP’nin üyeleri süreçlerin içine katan ön seçim mekanizması er ya da geç rant paylaşım odaklı delegelik düzenini sarsarak, partilerin her bir üyesinin işlevsel olduğu, parti yönetimi seçimlerinde delege ağalığının tasfiyesine de aracılık edecektir. Üyenin tercihiyle önce ön seçim, ardından seçim sandığından çıkacak aktörler, seçildikleri andan itibaren hesap verme adresi olarak lider ve üst yönetime değil, üyeye yüzüne dönüp, karar alma süreçlerinde çoğulculuğu ve müzakereyi hakim kılabilirler. Oligarşinin tunç kanunu olarak bilinen yerleşik lider sultası, yerini parti içinde hesap soran, hesap veren, tabandan seçilerek gelen kudretli politik aktörlere bırakabilir.”
Özetle Prof. Dr. Tanju Tosun önseçimin şifrelerini “hesaplaşma ve yenilenme” olarak yorumluyor.
Hesaplaşmadan yorulduk, ama yenilenmeye sadece CHP’nin değil, tüm partilerin ihtiyacı var, bunu net görüyorum.
Paylaş