Paylaş
En hızlı konut satışı Ankara’da gerçekleşmiş.
Ve çarpıcı olan endekse göre Türkiye genelinde ve üç büyükşehirde satılık konut fiyatlarında yükseliş devam ediyor.
Ve bir ayrıntı daha konutların ortalama satış süresi de azaldı.
Türkiye gibi gayrimenkulün önemli olduğu bir ülkede bu veriler önemli.
Demek ki; konuta olan talep sürüyor.
İstanbul’da konut fiyatları bir önceki aya göre yüzde 2.8 artmış. Şehrin temposundan uzak, düşük nüfusuyla sakin bir yaşam sunmasıyla öne çıkan Adalar’da fiyatlar son 1 yılda yüzde 54 artmış.
Ankara’da fiyat artışı yüzde 2.3... Gölbaşı, ortalama satılık konut fiyatlarında yıllık yüzde 64’lük artışla Ankara’nın en çok değer kazanan ilçesi olmuş.
İzmir’e gelince;
Rakamlar İzmir’in cazibesinin devam ettiğini gösteriyor.
İzmir’de satılık konut fiyatları eylül ayında yüzde 3.2 artmış. Foça konut fiyatlarındaki yıllık ortalama yüzde 65’lik artışla İzmir’in en çok değer kazanan ilçesi olmuş.
Benzer özelliklere sahip turizmin gözde merkezlerinden Urla yüzde 55, Çeşme ise yüzde 54’lük yıllık değer artışıyla dikkat çekiyor.
Hazirandan sonra pandeminin etkisinin azalmasıyla inen faizler bir hareketlilik getirdi.
Stokların eridiğini hep birlikte gördük.
Yüzde 0.64’lük faiz gerçekten de iyi bir fırsattı ve vatandaşımızın bunu iyi kullandığını düşünüyorum.
Bütün bu rakamlar, veriler, istatistikler de gösteriyor ki; enflasyon gelişmiş ülkeler seviyesine inmediği sürece konuta olan ilgi devam edecek.
Çünkü Türkler için gayrimenkul uzun vadede de bir yatırım aracı olarak görülüyor.
Ama şunu unutmayalım.
Türkiye bundan sonra bu kaynaklarını mutlaka kentsel dönüşüm için kullanmalı.
Yoksa şehirlerimizin arkasından ağlayacağız.
Avrupa’ya çıkınca kıskanıyorum
KENTSEL dönüşümü yık yeniden yap diye algılıyoruz.
Oysa ben bir şehri yeniden yapılandırmaktan bahsediyorum.
Hep yazıyorum.
Avrupa’ya çıktığımda kıskandığım tek şey mimari, şehircilik...
Türkiye’ye dönünce o güzel örnekler aklıma geliyor.
Korunmuş şehirler, akıllı hale getirilmiş kentler...
Oysa biz daha iyisini yapabiliriz.
Bizim inşaat şirketlerimiz yurtdışında harikalar yaratıyorlar.
Müthiş projelere imza atıyorlar.
Konut stoklarımız sıkıntılı; deprem riskini göz ardı ediyoruz.
Yeni projelere arsalar açmak yerine Türkiye uzunca bir süre kentsel dönüşüme odaklanmalı.
Tam tersini düşünüyorum
BİR şey daha var.
O da kentlerin siluetleri...
Fotoğraflara bakın anlayacaksınız.
Bir Prag, bir Paris, bir Berlin 50 yıl önce neyse bugün de öyle...
Dünün ve bugünün fotoğraflarını yan yana koyun bir fark bulamazsınız.
Bu beni mutlu eden bir şey...
Aradığımı bulabilmek, eskiyi, geçmişi koruyabilmek...
Bizde böyle bir şey yok.
Bir yere 10 yıl sonra gittiğinizde tanıyamayacak kadar değiştiğini görüyorsunuz.
Bu da değişim, gelişim gibi gösteriliyor. Oysa ben tam tersinden bakıyorum.
Korunduğunda o değişimi hissediyorum.
Ve İzmir...
YILLARCA “Bu İzmir de hep aynı. 30 yıl öncesi gibi” derlerdi, ben de içimden çok mutlu olurdum.
Bir önceki yazımda anlattığım gerekçelerle...
Yani siluet korunduğu için...
Elbette sıkıntılı konutları, gecekonduları, sağlıksız yapıları kastetmiyorum.
Onların zaman içinde yenilenmesi gerekirdi.
Ama kentin hafızalarda kalan silueti benim için her zaman önemli olmuştur.
Galiba bu da ortadan kalkıyor.
O alıştığımız, körfeze baktığımızda gördüğümüz manzara değişiyor.
Gökdelenler çıktıkça ortaya başka bir İzmir çıkmaya başladı.
Çok katlı yapılara itirazım yok.
Ancak yıllar içinde yapılacakları da düşününce kafam biraz bulanmıyor değil.
Yeni İzmir denilen bu bölgede yapılaşma henüz çok yeni ve bildiğim kadarıyla onlarca proje daha hayata geçirilecek.
Bir çoğu 40 katın üzerinde, 50 katlı büyük yapılar...
Ve İzmir’in her yerinden görülebilecek cüssede...
Şu pandemi gösterdi ki, eve kapanınca hayat başka türlü oldu.
Dikey yapılaşma belki moderniteyle yan yana koyulup anlatılıyor ama asıl modern yaşamın insanın hayatını kolaylaştıracak yapılar olduğunu galiba şimdi daha iyi anlıyoruz.
Belki arsa sahipleri kararlarını gözden geçirecek, belki müşteri talepleri buna zorlayacak.
İzmir’e bakınca aklıma bunlar geldi, yazmak istedim.
Paylaş