Paylaş
10 haberde okudum.
İstanbul Beyoğlu’nda 6 aylık bebeği olan 1.5 aylık hamile 17 yaşındaki Gülseren Mamuş, birlikte yaşadığı Suat Ö. (32) tarafından vurularak öldürüldü. 6 suç kaydı bulunan Suat Ö. tutuklandı. Küçükçekmece’de eğlence mekanlarında piyanistlik yapan Oktay Konak (35), 4 ay önce şiddet uyguladığı için kendisinden şikayetçi olan sevgilisini bıçaklayarak öldürdü. Elazığ’da bir barakada buluşan 17 yaşındaki Emine Fulya Akçelebi ile sevgilisi Salih Yılmaz C. arasında tartışma çıktı. Bıçağını çıkaran Salih Yılmaz C., Emine’yi 10 bıçak darbesiyle öldürdü. Adana’da Burhan D. (39) tartıştığı eşi Tuğba D’yi (35) iki çocuğunun gözleri önünde defalarca bıçaklayarak öldürdü. Annesi “Kadına şiddet gösterenler serbest kalıyor. 14 yıldır kızıma şiddet uyguluyordu. Kızım öldü, yavrumu kurtaramadım” diye feryat etmiş.
İsyan etse ne olacak artık kızı hayatta değil.
İzmir’de Feyzi D. (28) ile sevgilisi Aysel Perkgün (28) arasında kıskançlık tartışması çıktı. Feyzi D, Perkgün’ü dövüp başında içki şişesi kırdı, tam 104 kez bıçakladı. Perkgün mucize eseri hayatta kaldı, Feyzi D. tutuklandı. Perkgün “Senin ölümünü izleyeceğimi söylemiştim dedi. Sigarasını yakıp izlemeye devam etti. Bu olay defalarca oldu. İlk kez bıçaklanmadım ama ilk kez doğrandım” diye konuştu.
Bu haberleri üçüncü sayfalarda okumaya devam ediyoruz.
Ve her gün kadınlarımız ölüyor.
Biz yazıyoruz, yazmasına ancak mevcut yasalarla bu sorunu çözemeyeceğimizi hatırlatmak istiyorum.
Hülya Hocamızı uğurladık
AHMED Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde dün hüzünlü bir tören vardı. Hocamız, Türk tiyatrosunun önemli ismi Prof. Dr. Hülya Nutku’yu son yolculuğuna uğurladık. Hülya hocamı iyi tanıyanlar konuşmalar yaptı. Gözyaşlarımızı tutamadık. Gerçekte de çok erken bir veda oldu. Kızı Zeynep dedi ki;
“‘Güneşe tırmanmazsan ayı göremezsin’ kitabını yazarken yaptığımız sohbetleri hiç unutmuyorum. Annem babam Özdemir Nutku’nun gölgesinde kalmak istemedi. Hülya Nutku olarak tiyatroya, bilime hizmet etti ve çok daha kalıcı şeyler bıraktı. Ve bunu hepimizin hafızalarına kazıyarak yaptı.”
Adnan Saygun’da Hülya Nutku’nun yaptıklarını okuyan spiker dakikalarca neler yaptığını okudu. Bir yanda fakülte, bir yanda kitaplar, çeviriler, oyunlar, jüriler, makaleler, konuşmalar...
Ve bir hayat koşuşturmacası...
Gerçekten de adanmış hayatlar böyle oluyor.
Bir iddia, bir ideal uğruna yaşanmışlıklar...
Benim hayatımı anlamlandıran isimlerden biriydi Hülya Nutku...
Nurlar içinde uyusun...
Modern mimariyi
anlatan kişiydi
BİR bilge kişiyi, bir dostu daha kaybettik.
Mimarinin önemli isimlerinden Doğan Kuban’ı da sonsuzluğa uğurladık.
Kuban, İzmir’i çok seven, İzmir için kafa yoran isimlerdendi.
Doğan Bey ile beni Ahmet Piriştina tanıştırmıştı.
Aziz Kocaoğlu döneminde de İzmir’e önemli katkılar sağladı.
Aslında mimaride dünya çapında bir isimdi; Türkiye Aspendos tiyatrosunun restorasyonuyla tanınmıştı.
Türkiye’de ilk restorasyon dersini veren Paolo Verzone’nin çevirmenliğini de yapmıştı.
Türkiye’de modern mimarlık tarihi başlatan ve en iyi anlatan isim olarak tanınır.
Sohbetlerimizde hep şunu söylerdi;
“Vasat olanla işimiz olmamalı. Daha yaratıcı, daha iddialı, daha yeni olana bakalım...”
Bu sözlerini hiç unutmam.
Doğan Kuban da is değil, iz bırakanlardandı.
Biz koruyamadık
eskiye benzetemedik
DOĞAN Kuban’ın şu sözlerini de unutmayın.
“Viyana, Berlin çok güzel değildir ama düzenlidir; severim. Ben Paris doğumluyum. Şehrin merkezi, hâlâ ilk hatıralarımdaki gibidir. Bazı yerleri onlar da bozdular çaresizlikten ama her şeye rağmen 60 sene evvel ne gördüysem şimdi de aynısını görürüm. Varşova sonra; bozulan yıkılan ne varsa, aslına uygun restore ettiler. Biz burada olanları kendimiz yok ettik. İdeal ancak tarih bilinciyle mümkün. Ama kendimizi kandırmayalım! Bu bilinç bizde eskiden de yoktu. Bizde insanlar babasının yaptırdığı evi yıkar, kendisininkini yapardı. Yıka yıka giderdi. Sadece politikacılar değil. Halk da korumadı.”
Yine de modern şehirler yaratmak için bıkmadan, usanmadan anlatmaya devam etti Doğan Kuban…
Kampanyaya dönüştürelim
PANDEMİDE online eğitim olunca gençlerimizin barınma sorununu gözden kaçırdık. Öyle anlaşılıyor ki; birkaç yıl bu sorunla karşı karşıyayız. Yeni yurtlarla ilgili karar verilse de hayata geçmesi zaman alacak. Oysa gençlerimizin okullarının açılmasına günler kaldı. Ve bu konu sadece hükümetin sorunu da değil. Yerel yönetimler kadar sivil toplum örgütleri de bu konuyu gündemlerine almalılar. Ve asıl şimdi dayanışma, hatta bir kampanya haline getirmek gerekebilir bu konuyu... Gençlerimize burs sağlamak da hepimizin görevi olmalı.
Paylaş