Paylaş
FIRSAT bulup yazamadım.
Geçen hafta Ege Genç İşadamları Derneği, TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz’ı ağırladı. O gece EGİAD’ın Başkanı Seda Kaya çok çarpıcı bir konuşma yaptı.
Ve güçlü mesajlar verdi.
Örneğin...
“Türkiye çok uzun yıllardır değişim sancıları çekiyor. İletişim dünyasındaki baş döndürücü gelişmelerin tetiklediği toplumsal dönüşümün hızına ayak uyduramayan siyaset çevreleri, toplumun beklentilerini karşılamaktan uzak politikalarla ülkeyi yönetmeye çalışıyorlar. Bir yap boz tahtasına dönen Türkiye’de, eğitim, yargı, sağlık, tarım, sanayileşme, sosyal güvenlik, dış politika gibi birçok konuda, tutarlı, akılcı, vizyoner, rasyonel ve ortak aklın eseri politikalar oluşturulamadığı için taşlar bir türlü yerine oturmuyor.”
Bu yorumları özellikle genç iş insanlarından duymak beni mutlu ediyor. Çünkü uzun yıllardır, toplumun beklentileriyle siyaset arasında bir uyumsuzluk olduğunu görüyorum.
Siyasetçinin gündemiyle toplumun gündemi çoğu zaman örtüşmüyor ve beklenti giderek artıyor.
Devam edeyim.
Seda Kaya, hemen ardından şu yorumda bulunuyor:
“Temel politikalar dizayn edilirken katılımcı bir anlayışla toplumun tüm kesimlerinin görüşlerinin ve eleştirilerinin alınması gerekirken ‘Ben yaptım oldu’ zihniyeti baskın yönetim tarzı haline gelmiştir...”
Sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada siyaset her şeyi dizayn etmek ister. Asıl burada önemli olan sivil toplum örgütlerinin gücüdür, etkinliğidir.
Seda Kaya’nın konuşma metninde beğendiğim bir başka cümle de şöyleydi:
“Vatandaşına güvenmeyen devlet, devletine güvenmeyen vatandaş kısır döngüsü içinde bocalayan demokrasimiz temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkesini de seçim sistemi, siyasi parti örgütlenme ve işleyişi gibi çok önemli alanlarda gerekli düzenlemeleri yapmadan sağlıklı bir biçimde sürdüremez. Milletvekillerinin kayıtsız şartsız lidere biat etmesinin beklendiği bir sistem içinde, adına temsili demokrasi dediğimiz rejim çerçevesinde vekillerin gerçekte neyi ve kimi temsil ettiklerini anlamak mümkün değildir...”
Altına imzamı atıyorum.
Bu gençler daha ne desin
12 Eylül darbesinin demokrasimize çok zararı var. Sayfalar dolusu yazabilirim. Ama bana kalırsa, en önemli etkisi asıl siyaset yapması gereken insanları küstürmüş olmasıydı. Gençlerimiz siyasetten uzaklaştırıldı. Politika hizmet alanı olmaktan çıkıp bir meslek haline dönüştü. Üç, dört dönem milletvekilliği, belediye başkanlığı yapmış olanlar her seçim döneminde yine aday olmaktan çekinmiyorlar. “Bensiz bu işler yürümez, bu koltuğu kime bırakayım” bahanesini artık kimse kullanmasın.
Seda Kaya, o gece başkanı olduğu derneğin tüm üyeleri adına konuştu.
Eminim, konuşmak istediği daha çok konu vardı.
Genç iş insanları, büyüklerinden çok daha cesaretliler.
Çünkü, önceki nesiller demokrasi tembelliği yapmışlar, işi askere, yargıya havale etmişlerdi.
Şimdi “Sivil toplum...” diyorlar.
“Siyasette şeffaflık, hesap verebilirlik” diyorlar.
“Gerekiyorsa bu ülke için, geleceğimiz için kolları sıvarız” diyorlar.
Daha ne desinler...
Paylaş