Paylaş
Kovid-19 salgını bu süreci daha da hızlandıracak.
Uzun yıllar tek bir toplu iğne bile almadım, direndim. Ama galiba ben bile alıştım.
Tabii her şeyi almam mümkün değil.
Denemeden bir pantolon alamıyorum. Bilmediğim, giymediğim bir markanın gömleğini, tişörtünü alırken çekiniyorum.
İlla da görmem, deneyip bir bakmam gerekiyor.
Ama herkes benim gibi değil.
Sipariş veriyorlar, olmadı mı, gelen kutuya koyup iade ediyorlar.
Artık çok da pratik...
Şirketler de alıştı, lojistik şirketleri de, galiba bizler de...
Yine de bazı şeyler hiç alınmaz diye düşünüyordum.
Örneğin bir araba...
Direksiyon koltuğuna oturmadan, belki bir test sürüşü yapmadan bir araba alır mısınız?
Ben almam...
Ama alanların sayısı bir hayli artmış.
Dedim ya; Kovid-19 birçok alışkanlığı değiştirecek diye, işte bu da onlardan biri...
New York Times’te okudum.
Gazete bir New Yorklu’nun araba satış hikayesini haberleştirmiş.
***
Nicole Avallone, koronavirüsün yayıldığını görünce bir araba almaya karar verir.
New York bölgesinde bayiler kapalı olunca internetten almayı düşünür.
Queens’teki Paragon Honda’da bir satış temsilcisiyle birkaç telefon görüşmesi, kısa mesaj ve zoom toplantısı sonrasında arabayı alır. Bayi Brooklyn’deki evinin kapısına kadar arabayı getirir.
Bir psikoterapist olan Avallone, “Çevrimiçi ortamda, bayilerde saatler geçirmek zorunda kalmadan, aklımdaki soruları sorarak ve düşündüğümden çok daha kolay oldu” diyor.
Amerika’daki bu eğilim birçok yeni haberin öncüsü gibi...
Olmaz denilenlerin olduğu bir döneme giriyoruz.
Nasıl selam vereceğimi bilemedim
SOSYAL mesafeyi koruyarak, maskemi takarak iş buluşmalarına başladık. Tek alışamadığım; nasıl selamlaşacağımız...
Nasıl bir başlangıç yapacağımı bilemiyorum.
Elimi uzatmadan başımla selam veriyorum bazen...
Bazen de karşımdakini bekleyip ne yapacağına bakıyorum.
Sağ elini kalbine götürenler de var, yumruğuyla selam veren de, ayaklarını kullananlar da...
Doğrusunu söylemek gerekirse hiçbiri o dostane kucaklaşmanın yerini tutmuyor.
Onun için de epey zamana ihtiyacımız var.
Toplantıları da özledim
Zoom, Microsoft Teams ya da Google Meet; hepsini bu dönemde kullandım. Hepsi de işimizi gördü, her alternatif kolaylıklar sağladı. Buluşamadığımız, toplanamadığımız günlerde bizi küçük bir ekranda bir araya getirdi. Teknolojiye teşekkür etmemiz lazım. Yine de karşılıklı, içten, samimi, göz göze geldiğimiz, vücut dillerini okuduğumuz o toplantıların yerini tutmaz. Bazen konuşurken konsantrasyonum bozuldu; kime, nereye bakacağımı bilemedim. Teknoloji her kolaylığı sağlasa da ben galiba geleneksel yöntemleri daha çok seviyorum. Koronasız o buluşmaları özlediğimi söylemek istiyorum.
Ama şunu da görüyorum.
Bazı toplantılar bu yöntemlerle olmaya devam edecek.
Belki klasik yöntemler bitmeyecek ama sayıları azalacak, insanlar sanal ortamda buluşmayı birçok açıdan daha avantajlı bulacak.
Alışmalıyız...
STK’larda üyeler azalır
aidatlar zor toplanır
BU dönem sivil toplum örgütleri için de yeni bir dönem olacak. Uzun zamandır dikkat çekiyorum. Geçmişi çok eski olan birçok derneğin, vakfın üye kayıpları son yıllarda çok artmıştı. Bunu gayet iyi de anlıyorum. Hayat hızlandı, dış etkenler çoğaldı, insanların birden fazla derneğe üye olma şansı arttı, alternatifler çoğaldı, yaşam zorlaştı, maddi imkanlar ve aidatlar insanları zorlamaya başladı.
Ve her dernek, vakıf birbirine benzer hale geldi.
O yüzden kendini yenileyemeyen, yenilikler sunmayan, ilgi çekmeyen her dernek için bu kayıplar devam edecekti.
Şimdi diyorum ki; kar gibi eriyecek.
Pandemi sonrasında derneklerin aidat alması, toplanması çok zorlaşacak.
Birkaç sanal toplantı da üyeleri kesmeyecek, yetmeyecek.
Bence sivil toplum örgütleri bu yeni dönemi iyi kurgulamalı, kendileri için yeni senaryolar yazmalıdır.
Geceden sabaha
her şey değişmez
BÜTÜN bu yazdıklarım elbette bugünden yarına, akşamdan sabaha olmayacak. Biraz zaman alacak ama yaşarken, hayat devam ederken bunları hep göreceğiz. Çünkü bu değişimler kaçınılmaz. Kovid-19 bazı şeyleri hızlandırmış olabilir. Bu salgın olmasaydı da; yapay zeka hayatımızda olacaktı, dijital teknolojileri gündelik hayatımızda daha fazla kullanacaktık.
Ben yine de geleneksel insan ilişkilerinin bu dönem sonrasında belki de daha sıcak, daha samimi bir geri dönüş de yapabileceğini düşünüyorum.
Paylaş