Paylaş
O yüzden kendimi hep şanslı hissetmişimdir.
Müthiş insanlarla tanıştım; baş döndüren başarı hikayelerine tanıklık ettim.
Sıfırdan zirveye oturmuş, ama zirvede kalmayı da başarmış insanların...
Tutkuları olan, ama hayattan da keyif almayı bilen insanların...
Gustoları bulunan, söyleyecek sözleri olan, kalıcı eserler bırakan insanların...
Peşinden koştum, onları aradım hep...
O yüzden...
“Dostluk arşivimde” epeyce uzun bir liste var.
Dünyadaki en büyük zenginliğin de işte bu “arşiv” olduğunu gün geçtikçe daha iyi anlıyorum.
İşte, bugün onlardan birinden söz edeceğim.
Melih Gürsoy’dan...
Gürsoy, İzmir’in yetiştirdiği duayen işadamlarından biridir.
Soğuk hava depoculuğu konusunda Türkiye’nin ilk uzmanlarından...
Et ve Balık Kurumu gibi Cumhuriyet’in en önemli kurumlarından birini tüm alt yapısını yapan, Türkiye’de bu alandaki dev projeleri gerçekleştiren kişidir Melih Gürsoy...
Soğuk zincir gibi hayatımızı kolaylaştıran birçok ürünün altında da Melih Gürsoy imzası vardır.
ENKA’nın patronu Şarık Tara’yla uzun süren ortaklıkları onun hayatında önemlidir.
Ben gazetecilik hayatımda Melih Gürsoy’dan çok şey öğrendim.
Sıkıştığımda, aklıma bir şey takıldığında, yeni bir yol haritası çizmem gerektiğinde Melih Gürsoy ve onun gibi dostlarım hep telefonun diğer ucunda oldular.
Onlara her zaman şükran duydum.
¡
Örneğin Melih Gürsoy; geleceğin analizini en iyi yapanlardandır.
Bir kriz uzmanıdır Gürsoy...
Hem ekonomik krizleri, çok ama çok önceden tahmin eder, hem de günlük hayatın krizlerini soğukkanlılıkla karşılayarak bambaşka çözümler getirir.
94’teki Türkiye’deki krizi 92’de bilmişti.
Oysa, Melih Gürsoy’un ağzından bu haberi verdiğimde ülkede her şey güllük gülistanlıktı.
2001’deki krizi de 98’lerde konuşurken söylemişti.
Daha da önemlisi, 2008’de bütün dünyayı kavuran, Amerika’yı bile yerle bir eden krizi de üç yıl öncesinden tahmin etmişti.
Gürsoy’un uzmanlığı sadece Türkiye’nin krizleri de değil, dünya tarihindeki büyük dalgalanmaları da incelemişti.
Hatta bunları bir kitapta da toplamıştı.
Melih Gürsoy, bugüne kadar 7 kitap yazdı.
Emeklilik günlerinde bilgisayarının başına daha çok geçti.
“Dünyada Büyük Ekonomik Krizler ve Türkiye Ekonomisine Etkileri”, “Tarihi, Ekonomisi ve İsanları ile Bizim İzmirimiz”, “Bir İşadamının Köşe Yazıları”, Havanda Su Dövüyoruz”, “İzmir Mozaiğinde Belirgin Taşlar”, “Ekonomik ve Finansal Krizler Dünü ve Bugünü” kitapları arasındaydı.
Son kitabı da “İşkolik” oldu.
Melih Gürsoy, her kitabının gelirini bir kuruma bağışladı.
Ağırlıklı olarak da üniversitelere...
¡
Melih Gürsoy’la geçenlerde yine buluştuk.
Biraz eski günleri andık, biraz da geleceğe baktık.
Ve dedim ki...
“Son kriz ne zaman biter?”
Gürsoy’un cevabı şöyle oldu:
“Dünyada bugüne kadar hiç yaşamadığımız gelişmelerle karşı karşıyayız. Küresel ekonomik kriz, bütün şiddetiyle dünyayı sarsıyor. Batamayacak kadar büyük olarak nitelenen bankalar kriz karşısında diz çöküyor. Balina olarak adlandırılan dev şirketlerin piyasa değerleri yerlerde sürünüyor. Dünya ekonomisine yön veren ABD’nin krize karşı açtığı her paket; piyasaya aktardığı her natik para, çöle dökülen su misali buharlaşıp gidiyor. Bu kriz dünya tarihinde bir ilk olmadığı gibi son da değil. Üstelik krizlerin küresel boyut alması bugüne özgü de değil. İki asırdır her ekonomik kriz bir ülkeden diğerine, bir kıtadan başkasına sıçrama potansiyeline sahip...”
Sonuç...
Melih Gürsoy, dünyadaki bu dalgalanma 2012’den önce bitmez diyor.
Benden söylemesi...
HAYATA GÖNÜL GÖZLÜĞÜYLE BAKMAK
Meslektaşım Sinan Doğan, Melih Gürsoy’un son kitabı için güzel bir değerlendirme yapmış.
Diyor ki:
“Türkiye’de montaj sanayiden endüstrileşmeye giden yolun öncülerinden olan sanayici ve yazar Melih Gürsoy, ‘İşkolik’ adını verdiği ilk romanıyla bir yandan 83 yıllık yaşamını ve Türkiye’nin sanayileşme serüvenini anlatırken diğer yandan da çalışmayı, paranın gücünün mutluluğu elde etmeye yetip yetmediğini sorguluyor. Kendi yayını olarak çıkarttığı romanının merkezine, adını sır gibi sakladığı bir sanayiciyi koyan Gürsoy, ‘O benim en yakın arkadaşımdı. Bütün ömrünü çalışmaya adadı. Sevdiği kızla birlikte olamayınca hayata küstü. Hiç evlenmedi, hep tek başına yaşadı. Öldüğünde Türkiye’nin en zengin insanlarından biriydi’ diyor.
Gürsoy’un romanı, Alman düşünür Max Weber’in ‘Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu’ kitabında ifade ettiği Protestanlığın ‘Çalış, harcama, biriktir’ anlayışının da bir tür eleştirisi.
Melih Gürsoy da kendi yaşamında bir işkolik. Boş durmayı sevmeyen, enerjisini sürekli bir şeyler üretmeye harcayan Gürsoy, hayatın sadece çalışmaktan ibaret olmadığını düşündüğü anda kurduğu fabrika ve firmalarını satıp iş hayatından çekilmiş. Zaten romana iki gençlik arkadaşının Robert Kolej’de başlayıp, daha sonra Amerika ve Türkiye’de devam eden dostlukları ve farklılaşan hayat çizgileri damgasını vuruyor.”
“İşkolik” romanını çok beğendim.
Bir solukta okudum.
Ve gerçekten bir daha anladım ki...
İnsanlar tutkularının peşinden koşmalılar...
Aşklarının, sevdiklerinin...
Güvendiklerinin...
Hayata gönül gözlüğünden bakanlara selam olsun...
Paylaş