Yıllardır yazıyorum; “Borsada oynanmaz” diye...
Aksine borsada aldığınız şirkete ortak oluyorsunuz.
Bir hisse bile alsanız ortak olmanın hakkını vermeniz gerekiyor.
“Borsada oynanmaz” Murat Sağman’ın yeni kitabının da başlığı...
Sağman da; Türkiye’nin tanıdığı, bildiği, güvendiği uzmanlardan biri...
Kitap bir ayda altıncı baskısını yaptı.
Murat Sağman; yalın ve sade bir dille para piyasalarını anlatıyor.
İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nün bulunduğu yer Türkiye’nin dijital geleceği için bir fırsat...
Bu dünyayı, bu eko sistemi çok iyi bilen bir Rektör de var. Prof. Dr. Yusuf Baran’ı yakında takip ediyorum.
Şu bir gerçek;
İzmir; Urla ve bu bölge müthiş fırsatlar sunuyor.
Şehre hem yakın, hem de yeterince uzak...
Bilişim Vadisi, bir bilişim şehri kurulabilecek kadar da alana sahip...
Yapılaşma olmadan, sadece bilim üretilen bir üs haline gelebilir.
Yeni Çeşme projesini destekliyorum.
Nedeni de şu;
Çeşme gibi bir yer plansız büyüyeceğine, planlı ve uzun vadeli planlarla büyüsün.
Ama değişmesin...
Kimliği bozulmasın...
Yerel değerleri olduğu gibi kalsın.
O kadar güzel bir etkinlikti ki...
Hem İzmir’i, hem modern Türkiye’yi, hem kadınlarımızı anlatıyordu.
Organizasyonu yapan Sema Gür, beş kişinin gelip gelmeyeceğini bile bilmiyordu ama ortaya bütün dünyanın dilinden düşürmediği bir fikre dönüştü.
Önce İzmir’de, sonra Ege’nin diğer şehirlerinde, sonra Türkiye’nin birçok kentinde ve en sonunda dünyanın gündemine oturan bir organizasyon oldu.
Ve sonunda Süslü Kadınlar Bisiklet Turu, Birleşmiş Milletler tarafından ödüllendirildi.
Sema Gür ve Pınar Pinzuti’ye Birleşmiş Milletler tarafından 2022 Dünya Bisiklet Günü Özel Ödülü verildi.
Rusya Ukrayna savaşında gördük ki; Türkiye’nin stratejik önemi öyle kağıt üstünde kalan bir konu değil.
O yüzden Türkiye’nin Avrupa Birliği yolculuğunu çok önemsiyorum.
Belki son yıllarda bu istek ve heves azalmış olabilir.
Emin olun; Avrupa Birliği de kendini sorgular vaziyette...
Ama ne olursa olsun bu yolculuk Türkiye’nin değerini daha da anlamlı hale getiriyor.
O yüzden uzaklaşmak yerine yakınlaşmayı; tam üyelik konusunu en sona bırakmayı, bu arada ev ödevlerini yapmamız gerektiğini savunuyorum.
Avrupa istediği için değil, biz demokrasimizi taçlandırmak için bunları yapmalıyız.
Birincisi Çeşme’de bir film platosu oluşturmak vardı.
Yıllardır yazdığım konuların başında geliyor.
Ege ve Akdeniz film endüstrisi için doğal bir platodur.
Ama bunu desteklemek de gerekir.
Tıpkı İtalya’nın, Fransa’nın yaptığı gibi...
Bugün Hollywood filmlerinin bazıları İtalya’daki platolarda çekiliyor.
Ben de kendisine katılıyorum.
80’li yıllarda Özal’ın ısrarıyla Antalya bölgesi turizmde stratejik bir yer olarak tayin edildi.
Uzun vadeli tahsislerle bölge yeni turizm tesislerine kavuştu.
Bugün 600 bin yatağın üzerinde bir kapasiteye sahip...
Ve görüyorum ki; Antalya giderek turizm sektörünün önemli oyuncularından biri haline geldi.
Böyle yerlerde sadece turizm gelişmiyor.
Bir süredir yapamıyoruz ama yıllarca düzenli yemekler yedik; her buluşmada dünyayı, Türkiye’yi konuştuk.
Tavsiyeleri, anıları, deneyimleri, yaptıkları bana hep ilham vermiştir.
Türk sanayisindeki ilkleri sadece bir proje, bir yatırım değil; aynı zamanda Türkiye’de o sektörlerin başlangıcı olmuştur.
Bugün geriye dönüp bakıyorum da; Selçuk Bey’in attığı her adım büyük bir stratejinin parçası...
DYO; inşaattan gıdaya, matbaadan ambalaja kadar birçok sektöre hizmet eden bir yatırım...
Pınar; güçlü ve büyük bir markanın çok ötesinde bir şey...
Binlerce aileye, bayiye ve tarımsal altyapıya hizmet veren önemli bir zincir...