Paylaş
Size piyenses olduğumu söylerken boşuna değildi, bugüne bugün taktik maktik yok bam bam bam, tam 25 yıllık adalıydım. Siz deyin beni köyümün yağmurlarında yıkasınlar, ben diyim adalardan bir yar gelir sizlere, aman da göbeğe bak göbeğe ben vapura bindim. Vapur yolculuğu konusunda master degree seviyesinde olmama rağmen, her seferinde güneş gelen tarafı denk getirip oturmasam zeki kızım aslında. Kalkmadan önce güneşli olan tarafa oturuyorum, vapur kalkınca gölgeye geçeriz diyorum bir kalkıyoruz yine güneş. Başka sefer gölge tarafa oturuyorum diyorum kalkınca yine gölge gölge devam ederiz, bu sefer vapur bir dönüyor güneş yine gözümü ultra viyole ışını gibi deliyor. Yok bu kombinasyona benim beynimin sol lobu asla basmıyor, matematik örtmenime mezarında iki ters bir düz haroşe yaptırıyorum.
Vapurda güneş gelen yere oturmam yetmiyormuş gibi, bir süre sonra yolculuk da bana uzun gelmeye başladı. Allah allahtı, bu vapur direkt Büyükada’ya gitmiyor muydu derken en basit yöntem olarak “ yanındakine sor” joker hakkımı kullanmak istedim. “ Afedersiniz, direkt Büyükada değil mi?” soru cümlesini usulca yanımdaki kas ötesi çocuğun kulağına fısıldadıktan sonra, fonda dıdıdın dıdıdın akbilin yetersiz bakiye sesi yankılandı. Yok yok vazgeçtim, daha çok da da da dan kim milyoner olmak ister yarışmasındaki elenme müziğine benziyordu. Kendimi, daha 15.000 baraj sorusuna gelmeden elenen yarışmacı gibi hissediyordum. Kas ötesi çocuk da, uzun bir süre daha birlikteyiz bebeyim der gibi bir ifadeyle, whatsapptaki güneş gözlüğü ikonu gibi bakınca yüzüme yüzüme, hımm tmm ozmn bn sni bölmym ok kib bye diyip yerimi saatte 100 kilometre hızla değiştirdim. Böylece bir taşla iki kuştu. Hem kas ötesi olduğu kadar sapık ötesi olan çocuktan hem de gözlerimi ultra viyole ışığı gibi delen güneşten kurtulmuştum.
Peki bu aşırı şapşiklik niye Deniz dedim. Sen yılların piyenses adalısısın güneş gelen yere oturman yetmiyormuş gibi bir de yanlış vapura biniyorsun. Şimdi işin yoksa Eminönü’ne kadar git. Sonra oradan tekrar Adalar vapurunu bekle, bin gel. Ohoo aktarmalı Küba’ya uçsan daha önce varırsın. Hem böylece #denizzasiri Küba’yı da aradan çıkartırsın. Bir taşla birkaç kuş felsefesini abarttığım dakikalardaydık ama ben her anı verimli hale çevirmeye bayılırdım, bilirdiniz. E dedim madem vaktim var, o zaman bir türlü bitiremediğim kitabımı yazayım. En son baya ilerlemiş, kendi rekorumu beş cümle iki kelimeyle kırmıştım. Bu yaza kesin raflardaydık, imza günlerinden imza günleri beğeniyor, hep birlikte havai fişekler patlatıyorduk. Neden olmasındı. Belki de yanlış vapura binmem bir işaretti? Ya da ben öyle zannediyordum…
Vapur Eminönü’ne gidedursundu ben de bestsellerımı yazayımdı. Derken patroşkam aradı. Patroşkam aradığında her nerede yaşıyor ve yaşatılıyorsam ayağa kalkarım ve olduğum yerde duramadığım için yürümeye başlarım. Telefonu kapattığımda tüm vapuru boydan boya dolaşmıştım, gitmediğim bir tek makine dairesi ve kaptanın odası kalmıştı. Patroşka bana çok önemli bir görev vermişti. Bir Kanal müdürüne mesaj atacak, filmlerimiz için bütçe teklifinde bulunacak bir de randevu talep edecektim. Vays anasını sayın seyirciler dediğimiz bir görevdi bu benim için. Filmler satılırsa belki ben de ödül olarak Küba’ya giderdim. Ay bugün neden tüm yollar Küba’ya çıkıyordu farkında mısınız? Neyse totemimizi şuraya bırakalımdı o zaman, gerçekleşirse hepbirlikte kutlarız. =)
Bu sırada benim biricik sevgilimin de romantik olasının geldiği dakikalardaydık. “Aşkım fotoğraf gönderseneeğğ, özledim” ler mi ararsınız, “Bir fotoğrafını gönder de keyfim yerine gelsin” ler mi “ seni göremezsem ölürüüğüüm”ler mi? Hangisini beğendiyseniz alın ama ben en çok beni göremezse öleceği bölümle ilgilendim, popom mağma seviyesinden everest seviyesine çıktı bir anda. Egom nasıl halay başı mendilimi getir anlatamam. Neyse, napalım gönderelim bağriiii dedim ve bir dakika içerisinde 850 tane fotoğraf çekip, aralarından en güzel üç taneyi seçmeye çalıştım. Aynısından 835 tane olunca ayıklaması çok zor oluyor bilemezsiniz. Neyse bi tane öpücüklü, bi tane dil çıkarmalı, bi tane de normal gülümsemeli bir komibansyon yaptım sevdiceğe. Fotoğrafları gönderiverdim. Şimdi o düşünsündü!
Ayyyy dedim sonra, ben şakalaşukala derken kanal müdürüne bombastik mesajı atmayı unuttum. Ve başladım yazmaya, umarım iyisinizdirden girdim, filmlerimizi gelişme bölümünde övdüm, sonuç bölümüne gelmezden önce görüşmemizin ne kadar mantıklı olacağına dair ikna edici resmi belgeler sundum, aşırı derin saygılarımla şeklinde de bitirdim. Şimdi de kanal müdürü düşünsündü! Derken cevap geldi “ Aşkım yanlış oldu galiba?”. Ne yanlış oldu? Nasıl yani! İh bin şokiyırt! Kanal müdürüne atacağım mesajı sevgilime, sevgilime atacağım fotoğrafları da kanal müdürüne atmıştım! Kendimi her tarafı delik bir uçurtma gibi, yağsız tutsuz patlamış mısır gibi, ortasından sıkılmış diş macunu gibi hissediyordum. Bir an önce bir şeyler yapmam gerekiyordu. Hemen bir özür mesajı yazmaya başladım ama kötü haber gerçekten tez duyulur olmalıydı ki patroşka aradı. Kanal müdürü yememiş içmemiş, asistanın bana dilli öpücüklü fotoğraflar gönderiyor, bu ne anlama geliyor Birol demiş? Ne anlama gelecek acaba poteyto, gencecik yaşımızda sana yürücek değiliz her halde. Sana gelene kadar ohohoybree.. Diyemedim tabi. Hocamm yanlışlık oldu ben kendisinden şimdi özür dilerim, hemen toparlayacağım yemin ederim, kusura bakmayın sizi de zor durumda bıraktım gibi aklıma gelen tüm cümleleri Yetenek Sizsiniz yarışmasında çeyrek finalden, yarı finale yükselen rapçiler gibi saydırmaya başladım.
Gönül isterdi ki, “ Lan poteyto kafalı, bir bana bak, bir de kendine. Şu görüntüde yirmi iki, asılda yirmi beş olan kızıl ötesi kız seni ne yapsın acaba. Ben sana anca arkeoloji müzesinde bakarım, hadi örtmen geldi byee!” yazayım. Ama dünyanın en beter gazabı olan patroşka gazabından korktuğum için yazamadım. Böyle işte ben de digital kazalara kurban giden yavrucaklardan biri oldum beybisiler. Annem hep okula, işe giderken “ Allah’ım sen kızımı kazalalardan belalardan koru Yareppiim!” diye dua ederdi. Ona söylicem artık “ Allah’ım sen kızımı digital kazalardan, belalardan koru” diye minik bir ekleme yapsın. Yoksa whatsappı ekmek gibi su gibi kullandığımız, instagrama hiç ayrılamadığımız aşkımızmış gibi yaklaştığımız şu günlerde daha beter kazalara kurban gideceğim. Meselaağsına gelirsek, Allah’ım düşmanıma bile verme, 34 beden olmasına rağmen hala diyet yapan ve “ay benim göbeğim çıktı” diyen kıza bile verme dediğim #denizzasiri korktuğum, digital kazaları listeledim. Okuyun, sonra @denizzgok instagram hesabıma gelin, iki lafın belini kıralım. Belkisi ben diye başka elleree yazarsınız, sakın haa diyim beni kırmızı kafamdan bulun. Öpüyorum ve başlıyorum:
Allah’ım işte bu benim de başıma gelen ama en kötüsünü geçtiğimiz günlerde Ebru Şallı’nın yaşadığı bokumsonik bir olay. Karşılıklı romantizmin zirvelerindesiniz, östrojen deniz seviyesinden çıkmış mı everestin en tepesine. Sevgilin romantizmin Messi’si şuanda. Senin de elin armut toplamıyor tabii. E uzaktasınız. Özlem var, sıradaki şarkı size geliyor. “ Bi fotoğraaf çekileebilir miyiiiz dudaklarım dudaklarındaaa!” Hayal gücü Dostoyevski’den daha geniş olanlar için, çıplak fotoğraf servisimiz başlamıştır diyorsun ve sevdiceğine snapchatten çıplak fotoğrafını gönderiyorsun. Bi bakıyorsun ki sadece ona göndermemişsin. Fotoğrafı direkt paylaşmışsın. Ay bu üç öğün iskender kebap yiyip hiç kilo almayan kızların bile başına gelmesin, Amin. Bu kazadan korunmak için nacizhane önerim, nasıl olsa kaydedemiyor diye snapchatten göndermeyin fotoğraflarınızı. Bırakın kaydetsin bi tek de o görsün. Elalem görmesin bari sadece whatsapptan atın. Ama aman dikkat, yanlışıkla akraba whatsapp grubuna atmayın sakın =)
Her halde bunu yirmi beş yıllık aşk hayatım boyunca sürekli yaptım sayın seyirciler. Çünkü ben doğduğumda da doktora aşık olmuşum. Annem diyor, onu görünce hep susuyormuşum. Neyseeğ! Meselağ twitter a giriyorsun, amacın arama butonuna sevdiğinin ismini yazıp, tivitlerine bakmak. Ne kadar masumane değil mi? Kafa şuan meşgul tabii, başka yerde. Sen arama butonu yerine, tivit yazma yerine gel adamın adını yaz. Sonra da enterla. Allahım bu nasıl bir rezilliktir. Düğünde gelinliğim üstümden düşsün popişim gözüksün daha iyi. Bu arada kaptanınız konuşuyor ki, ben bu konuda aşırı üstadım. Daha önce sadece sevgilimin ismini değil, defalarca sevgilimin eski sevgilisinin, sevgilimin eski sevgilisinin kız kardeşinin, sevgilimin eski sevgilisinin kız kardeşinin sevgilisinin adını tivit atmışlığım mevcuttur. Geçmişim şerefli mağlubiyetlerle doludur! Bu kazayla ilgili önerim olsa alır kendim kullanırdım, bulursanız bana da söyleyin =) İbrahim Tatlıses’in geçtiğimiz günlerde arama butonuna “ sex” yazarken, yanlışıkla tivit atması konusuna hiiç girmiyorum, girersek çıkamayız biliyoruum!
Her gecenin sabahı, her kışın baharı, her uykusuz akşamın da kaçınılmaz sonu. Yatmak üzeresin, sevgilinden iyi geceler mesajı bekliyorsun mallaak gibi, kimi yiyosun beklemiyorum diye. Buzz gibi de uyumadan önce en son onunla konuşmak istediğini ben biliyorum beybisuu beni kandıramazsın. Neyseğsine gelirsek, açmışsın whatsappı bi de utanmamışsın çevrim içi beklemekten, whatsapp sohbet sayfasıyla bakışıyorsun kedi ciğer misali. O sırada elin sevgilinin profil fotoğrafına doğru kayıyor, tıklamaktan alamıyorsun kendini. Bakıyosun, öpüyosun filan tamam daha fazla detaya girmiyorum. Sonra anlık sarhoşluktan mıdır şuur kaybından mıdır nedir, ne bileyim elin whatsapp kamerasına gidiyor! En şapşirik halinle görüntülü arıyosun adamı. Dua et de hemen açmasın, senin ev topuzunu, makyajsız suratını görmek zorunda değil o! Her insan gibi onun da hayalleri var, yıkma onları en keke şukufe halinle. Ayrıca hemen kapatsan da çağrı düşüyor bir kere karşı tarafa. Gitti bütün coolluğun, hadi şimdi naz yapmak için yarın akşamı beklersin, yandı gülüm keten helva. Ya da bu naz niyaz ne bee, içinden geliyorsa yazıcan tabi! Utanma kız, ooh ne iyi ettin de yanlışıkla bastın kameraya. Uyumadan önce görücen, rüyana da giricek fenağ mıı? Bir taşla iki kuuş =) Belkisiğ de bu bir işarettii, o da aramanı bekliyorduu! Dünyanın en güzel lafı “ böyle olması gerekiyormuş.” der bu konuyu kapatırım.
Bu artık her ülkenin geleneksel kataloglarında bile yer alan, Sultanahmet’teki turistlere bile anlatılan hikayelerden biri. Bunu yaşamayan yoktur her halde. En kötüsü, eğer dedikoduda Recep İvedik rekoruna sahipseniz, grup içinde gruplarınız varsa ve bu grubu karıştırıyorsanız yandınız. Meselağsına gelirsek sizin dört kişilik bir arkadaş grubunuz var kankuliler adında, ama dört kişiden üçü muhteşem anlaşıyor biri çürük yumurta. Hemen öz kankuliler diye yeni bir whatsapp grubu açılıyor ve çürük yumurta hakkında konuşulmaya başlanıyor. E çürük yumurtanın da kalbi temiz, fesat olan dedikoducu olan sizsiniz bu yüzden öz kankuliler yerine, direkt kankuliler grubuna yazmanız muhtemel, diyim ben size. Tecrübeyle sabittir =)
Oooo şimdi de, genç kadınlar stalk yarışmasında dünya birincisi #DenizzAsiri yi altın madalyasını takdim etmek üzere alkışlarla kürsüye davet ediyorum. Hangi kameradayız? Teşekkür ederim.. Teşekkür ederim.. Siz hiç eski sevgilinizin, yeni karısının, kız kardeşinin fotoğrafına bakarken o fotoğrafı beğendiniz mi? Açık olan profillerin, siz sapık gibi her gece stalklayıp bir de üzerine yanlışıkla fotoğraf beğenince birden kapandığı oldu mu? Bu derin bir yaradır arkadaşlar, daha fazla yazamayacağım…
Yaaa işte böyle. Pazartesiye şöyle dualı başlayalım. Haftamız şükela geçsin inşallah! Allah herkesi, çağımızın en beter kazası olan digital kazalardan, belalardan korusun. Amin.. Bütün profiller açık, bütün fotoğraflarımız zayıf, dikkatimiz, aklımız başımızda olsun. Başımız dik, popişimiz ve minik burunlarımız havada olsun. Minik değilse de olsun! Kendinizi çok sevin çünkü ben sizi aşırııı seviyorum! Haftaya görüşmek üzere, örtmeen geldi byeee!
Paylaş