Egoizimle ilgili yazıma buradan ulaşabilirsiniz.
Narsistler; düşlerinde ve insanlarla olan ilişkilerinde büyüklenmeci tutumlar sergileyen, dünyada kendinden başka hiç kimseye ihtiyaç olmadığını düşünen, kendine âşık kişilerdir. Hatta tarihçesi Yunan mitolojisinde yer tutan Narkissos’un “kendine âşık olma” vakasına dayanır. Narsisizm terimi de onun adıyla ortaya çıkmıştır.
Narkissos efsanesi genel hatlarıyla şöyledir: Ormanda avcılık yapan Narkissos, bir gün bir peri kızıyla karşılaşır. Peri kızı Narkissos’u görür görmez aşka tutulur, ama Narkissos onu reddeder. Aşkına karşılık bulmayan peri kızı hayatına kıyar. Narkissos bu durumdan etkilenmez bile, aksine su içmek için uzandığı gölde kendi yansımasını görür ve kendine âşık olur. Bu öyle bir aşktır ki yemeden içmeden kesilir, günden güne erir. Kendini seyretmek haricinde hiçbir şey yapamaz hâle gelir. Bir gün yansımasına erişmek için uğraşırken göle düşer ve boğularak ölür.
Mitolojik bilgiler günümüze ışık tutuyor ve hayat yolunda kesiştiğimiz bazı insanlar “Narsisizm ne belli bir uygarlığa ait ne de bir efsane!” dedirtiyor. Sizler için narsist insanların kişilik özelliklerini, maddeler hâlinde sıraladım. Bir narsistle karşı karşıya olduğunuzu nasıl anlayabileceğinize dair sırlar barındırıyor.
Egoizm; kendinden başka kimseyi önemsemeyen insanların davranış biçimidir. Toplum içinde egoistlerin değişmeyeceğine dair yanlış bir algı vardır. Oysa kişi davranışlarının farkına varıp, kişisel gelişim çalışmalarına ağırlık verdiği takdirde değişebilir.
Sağlam bir kişilikte; ilkel benlik (id), benlik (ego) ve üst benlik (süper ego) arası bir denge söz konusudur. İlkel benlik; dürtüseldir, kuralları reddeder, hazcılık ilkelerini benimser ve her istediğinin hemen olmasını bekler. İlkel benliği baskın olan kişiler; bencil, saygısız, hem kendine hem de çevresine zarar veren davranışlarıyla dikkat çeker. Ego, kişiliğin savunma mekanizmasıdır. İlkel benliği dengelemeye çalışır. Dürtülere göre hareket etmemeyi, uyum sağlamayı, gerçeklikten kopmamayı sağlar. Egonun baskın olması, kişinin merhamet yoksunu, her konuda “ben” vurgusu yapan, kibirli bir kişiliğe sahip olmasıyla paraleldir. Süper ego, vicdanı temsil eden üst benliktir. Ahlak ilkelerini benimser. Süper egonun baskın olması ise kişiyi utangaç, haklarını savunamayan, kendini yeterince ifade edemeyen biri hâline getirir. Ruhsal yapının bu üç bileşeni uyum içinde olduğu sürece, kişi özgüven sahibidir ve davranışları mantıksaldır. Böylelikle sağlıklı ilişkiler kurabilir.
Konuyla ilgili geçmişten günümüze gelen bir hikâyeye yer vermek istiyorum. İnsanları küçük görmeyi ve ego baskınlığını en iyi şekilde anlatan, üzerinde düşünmeye değecek olan bu hikâye şöyledir: Bir baba, çocuk yaştaki oğlunun davranışlarını beğenmediği için her hatasında onun gözlerinin içine bakarak “Senden adam olmaz!” der. Yıllar geçer, oğlu büyür, okur ve vali olur. Yardımcısından babasını makamına getirmesini ister. Babası makamına getirilir getirilmez, onu baştan ayağa süzer ve gözlerinin içine bakarak “Bak! Senden adam olmaz diyerek büyüttüğün o çocuk vali oldu,” der. Babasının utanmasını, haksızlığını kabul edip sinmesini beklerken şu yanıtla karşılaşır: “Ben sana vali olamazsın demedim ki ‘adam olamazsın’ dedim. Eğer adam olsaydın beni ayağına çağırmazdın, kalkıp kendin gelirdin.”
İnsanlığın vicdani gereklerini hatırlatan, karakter vurgusu yapan bu hikâyenin temelinde egoistlik var. Benliğinin isteklerine kapılıp egoistçe hareket ederek, insani özelliklerin hiçbirine erişmek mümkün olmaz. Peki, sizce bu hikâyede tek egoist vali mi? Yaramazlıkları karşısında “Senden adam olmaz!” denilerek büyütülen bir çocuktan farklı bir şey beklemek ne kadar doğrudur? Hikâyedeki babanın, çocuğunun yanlış davranışlarının farkında olmasını sağlamak ve düzeltmesi için yardımcı olmak yerine, onu aşağılamasının altında kibirli kişiliği yatıyor olabilir mi?
Bazı insanların davranışları sadece kendine hizmet eder. Kendi istediği gibi davranılmıyorsa, amaçlarına, isteklerine hizmet edilmiyorsa; çıkarına ters düşen her şeyi ve herkesi zihninde “düşman” olarak etiketler. Kendini en üst noktada gördüğü ve kendine odaklı yaşadığı için söz konusu olan evladı bile olsa; iyi yanlarını göremez, onunla gurur duyamaz. Aynı zamanda egoistler, ağzından çıkan sözlerin doğruluğu ispat etmek için delice bir istek duyabilir. Çevreye ve kendine bir şeyleri kanıtlama çabası hâlindedir.
Mühim olan öngörü yeteneğinizi geliştirerek, henüz problem hâline gelmemiş şeylerin önüne set çekebilmenizdir. Bu yüzden, aşağıda sıraladığım davranışları sergileyen kişilerden uzaklaşmanız, onlarla herhangi bir husumete karışmamış olsanız dahi yararınıza olacaktır. Eğer bu kişilerden uzaklaşma ihtimaliniz yoksa ya iletişiminizi en az seviyeye çekin ya da yok sayarak, aldırış etmeyerek kendinizi korumaya alın.
Uzaklaşmanız gereken kişiler:
• Cinsiyetçi ve ırkçı tutumlar sergileyen, vicdan algısı yeterince gelişmemiş olanlar,
• Sizi sürekli birileriyle kıyaslayan, değiştiremeyeceğiniz şeyleri ve fiziksel özelliklerinizi eleştirenler,
• Her konuda sizi haksız bulanlar,
• Sizi tanımak yerine, olduğunuzun çok dışında birine büründürmek için uğraşan; giyim tarzınızı, inançlarınızı, arkadaşlarınızı, seçimlerinizi değiştirmeye yönelik girişimlerde bulunanlar,
Öz şefkat eksikliği, içe dönen öfkenin yansımasıdır. Öz şefkat duygusu eksik olan kişi, öfkelendiğinde karşısındakinden çok kendine kızar. Bu durum çoğunlukla değersizlik hissiyle bağlantılıdır.
Kendi değerini keşfetmiş kişiye, diğerleri nasıl davranırsa davransın değersizlik hissi yaşatamaz. Eğer yaşanmışlıklarınız veya içinde bulunduğunuz durum sebebiyle kendinizi değersiz hissediyorsanız, öz şefkat farkındalığı kazanmak için çaba göstermelisiniz. İçte iyileşmek, içsel çaba gerektirir.
Kendinizi değerli hissetmek için birilerine mi ihtiyaç duyuyorsunuz?
Değerlilik hissi, yanınızdaki kişi veya kişilerin hissettirmiş olduğu, başkalarına bağlı olan bir şey değildir. Dıştan birine bağlı olan değer, o kişiyle beraber uçup gider. Değerlilik hissi içten gelir ve sizden başka kimse onu size veremez.
Aşağıdaki soruları cevaplayarak öz şefkat farkındalığı kazanabilirsiniz.
• Minnettar olduğunuz şeyleri beş madde hâlinde toplayacak olsanız, bunlar ne olurdu?
Öfke kontrolü sağlamak için yapılacak şeyleri, “öfke anında” ve “sonrasında” olarak iki grup halinde ele aldım. Tepkisel olmak yerine profesyonel olmayı arzuluyorsanız, aşağıdaki maddeler size bu yolda eşlik edecektir.
Öfke anında yapılacak şeyler
Şefkat algısı yaratın
Tartıştığınız kişi sizden yaşça büyük bile olsa onu küçük bir çocuk gibi düşünüp içinizde şefkat hissi uyandırın. Bunun tam tersi olarak karşınızdaki kişinin çok yaşlı olduğunu, hatta çok az ömrü kaldığını da düşünebilirsiniz. “En çok yaşlılar mı, yoksa çocuklar mı şefkat hissinizi tetikler?” sorusuna vereceğiniz cevap, düşleyeceğiniz formu oluşturur. Mühim olan, dikkatinizi şefkat duygusuna yöneltmek, içinizdeki hoş görü ve acıma duygusunu uyandırmaya çalışmaktır.
Asıl sorundan kopmayın
Tartışma yaratan konu, geçmişe dönük başka tartışma konularını da uyandırıyorsa, öncelikle bunu doğal karşılayın; çünkü insan beyni çatışmayla ilgili benzer durumları anımsama eğilimindedir. Bu düşüncelerle baş etmek için “her sorun, kendi şartları dahilinde değerlendirilmeli” fikrini benimseyin ve uygulamaya geçirin. Eğer geçmiş tartışmaları dahil eden kişi karşı tarafsa, ona, diğer konular hakkında söylediklerini dinlemeyeceğinizi, sadece asıl sorun hakkında konuşabileceğinizi belirtin. Geçmişte olanları daha sakin bir zamanda ve yaşandığı dönemin şartlarıyla beraber ele alacağınızı da sözlerinize ekleyebilirsiniz. Bunu, haksızlık karşıtı olduğunuzu vurgulayarak yaptığınızda, sorun yaratan konuların birbirine karışıp yükselmesini ve içinden çıkılamayacak bir hal almasını önlersiniz.
Öfkenizi tanıma yolunda, sinirlilik halini pasif agresiflik olarak yansıtma ihtimalinizi de değerlendirmeniz önem taşır. Konu hakkında yazmış olduğum makaleye bu linkten erişebilirsiniz.
Öfke nedir, ne değildir?
Saldırganlığa dönüşmediği takdirde, herkes tarafından hissedilen, insan olmanın getirdiği doğal bir özelliktir. Yaratıcı gücünüzün açığa çıkması adına gerekli enerjiyi sağlayabilen, kendinizin ve sevdiklerinizin güvenliğini sağlamanız için güç katabilen bir duygudur.
İnsanları yönetme, kontrol altında tutma yolu değildir. İntikam almak, şiddet uygulamak, suç teşkil eden herhangi bir konuya karışmak için neden veya mazeret değildir. Haklılık kazanma yolu değildir. İnsanı haklı çıkarmaz.
Kışkırtan şeylerin belirlenmesi
Öfkenizin kontrolden çıkmasına neden olan şeyleri tespit etmeden, sadece kontrolü üzerinde durmanız sizi başarıya götürmez. Aşağıda sıralamış olduğum maddeleri sadece karşınızdaki kişi değil, siz de yaşıyor ya da sergiliyor olabilirsiniz. Bu sebeple her maddeyi çok yönlü olarak değerlendirmeli ve en çok hangisinde veya hangilerinde takıldığınızı, sorun yaşadığınızı tespit etmelisiniz.
Sağlıklı bir kişide, öfkenin kontrolden çıkmasına neden olan davranışlar ve duygular şunlardır:
Sizler için yirmi maddede pasif agresif insanların ortak davranış özelliklerini ele aldım. Hem kendinizin hem de yakınlarınızın pasif agresif olup olmadığını fark etmeniz için rehberlik edecektir.
-Sinirlilik halini sözlerinden ziyade hareketleriyle belli eder. Örneğin; kalemini kırar, eliyle masaya vurur, odadan çıkarken kapıyı sert şekilde çarpar, kıyafetinin yakasını yırtmak ister gibi çekiştirebilir.
-Karşısındakine karşı olumsuz hiçbir düşüncesinin olmadığını söyler, ama çok geçmeden sözleriyle davranışlarının uyuşmadığı fark edilir.
-Samimiyetle konuşurken, aniden resmileşebilir. Davranışlarında dengesizlik ve kararsızlık gözlemlenir.
-Karşısındakini anlamak istemediği için sıklıkla sözünü keser. Anlamak adına çaba göstermek yerine, ön yargılarının arkasında durmayı yeğler.
-Kendi içinde ve dışında iletişimsizlik sorunu vardır. Kendini ifade etmekte güçlük çeker. İletişimden kaynaklanan sorunları çözmede son derece başarısızdır.
-Kızdığı kişinin faydalanabileceği bir şey yapmamak için direnerek veya karşısındakine sevgisini göstermeyerek ceza verdiğini düşünür.
-Aba altından sopa göstermek, iğneleyici sözler söylemek, üstü kapalı hakaret etmek pasif agresiflerin işidir.
Bilinçaltındaki ihtiyaçlarınız doyurulmadığı sürece, ilişkilerinizde sorun yaratacak sayısız bahaneler üretebilir, sahip olduğunuz iyi şeyleri de gün geçtikçe çıkmaza sürükleyebilirsiniz.
Bilinçaltı ihtiyaçları genellikle şunlardır:
Birinin yanında tamamlandığınızı hissediyorsanız, o kişi sizin eksik parçanızı elinde tutuyor olabilir. Diğer yönleriyle sizin beklentilerinizi karşılamazken, -hatta çoğu zaman sizi üzüyor olsa dahi- eksik yanınızı örttüğü için ondan vazgeçmekte zorlanabilirsiniz. Bilinçaltı ihtiyacınızı karşılayan kişiye takıntılı şekilde bağlanabilir ve ayrılığın düşüncesine dahi tahammül edemeyebilirsiniz. Ayrılık sonrası eski hayatınıza dönmeniz çok uzun bir zaman gerektirebilir. Tekrarlayan kalp kırıklıkları da buna bağlı gelişebilir.
Takıntı haline gelen düşüncelerden uzaklaşabilmek için esas olan, kişinin kendi yeterliliklerini arttırmasıdır.
Neye haddinden fazla tepki gösteriyorsanız, o konuda gelişim ihtiyacınız vardır. Örneğin, fikirleri ciddiye alınmadığında aşırı tepki gösteren birinin değerlilik hissi eksiktir ve ona değer verdiğini söyleyen birine kolayca inanabilir. Kişi ancak eksik yanını tespit edip güçlendirirse, kandırılma olasılığı azalır ve böylelikle onu hüsrana uğratabilecek şeylerden kaçınabilir. Aynı zamanda kimseye bağımlı olmadan sorununa kendi içinde ve kalıcı bir çözüm bulmuş olur.
Aşağıdaki soruları cevaplayarak, bilinçaltı ihtiyaç ve arayışlarınızı tespit edebilirsiniz.
1..En çok ne olduğunda, sonradan pişmanlık duyacağınız bir tepki gösteriyorsunuz?