TÜRKİYE 1997'den sonra adını yolsuzluk ekonomisi koyduğumuz bir döneme girdi.
28 Şubat'ta zaten yarım yamalak sahip olduğumuz özgürlükler askıya alınınca etraf iyice alaca karanlığa gömüldü.
İlk önce, sonradan batan bankaların bir kısmı yönetim kurullarına birer emekli general alarak dokunulmazlık ilan ettiler.
Askeri güç seçilmiş iktidarı istifaya zorlayıp, seçilmemiş siyasileri hükümete atayınca; siyasiler iyice çığrından çıktı ve arsız bir ulufe dağıtımı dönemi yaşandı.
* * *
Millete sadece banka sektöründe 40 milyar dolara mal olan, enerji sektöründe ise takriben 30 milyar dolara mal olacak dönem 1999 sonrası gelen krizlerle 2.5-3 milyon insanın da işsiz kalmasına sebep oldu.
Yolsuzluk ekonomisi 3 Kasım 2002'de milletin kirlendiğine inandığı siyasileri sandığa gömmesi ile bitti.
Ancak, vicdanlarda hálá iki soru takılı kaldı. Giden paralar geri gelecek mi? Yolsuzlar hesap verecek mi?
Millet hálá, önemle eğer siyasi iseler ‘‘yapanın yanına kaldığına’’ inanıyor.
* * *
Haklı olduğunu gösteren örnekler de hálá var. 3 Kasım sonrası Korkmaz Yiğit mahkemeden dönemin Başbakan'ı Mesut Yılmaz ile yüzleşmek için karar aldı. Mahkemede Yılmaz'ın yüzüne bazı sorular soracaktı. Ancak, Mesut Yılmaz mahkemeye birkaç celse hiç gelmedi, mahkeme İstanbul'da sürdürülürken Bodrum mahkemelerinde ifade verdi.
Tabii yüzleşme yok, sözlü soru sorma yok.
Millet de haklı olarak ‘‘O hálá eski başbakan kisvesi altında ayrıcalığını koruyor’’ diye düşünüyor.
* * *
Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu'nun 1200 sayfalık raporunda, 25 bakan hakkında 16 araştırma, 16 soruşturma komisyonu kurulması önerisi, AKP ve CHP tarafından incelendi. Soruşturma ve araştırma önergelerinin sayısında uzlaşamadıkları için ayrı ayrı önerge verme kararı alan AKP ve CHP hazırlıklarını tamamlamış. AKP en fazla beş soruşturma komisyonu kurulmasını, CHP ise 14 konuda komisyon kurulmasını önerecekmiş.
* * *
Ancak eski Başbakanları Yüce Divan'a gönderip göndermeme konusunda Ankara'da bazı dedikodular var. CHP Bülent Ecevit'e, nedense bazı AKP'liler de Mesut Yılmaz'a kıyamıyorlarmış.
‘‘Divan'a bakanlar gitsin, başbakanlar gitmesin!’’ diye düşünenler varmış. Gerekçe de delil eksikliği imiş. Ancak, ben böyle düşünen mlletvekillerine hatırlatmak isterim.
Anayasa'nın 112. maddesi der ki:
‘‘Başbakan, Bakanlar Kurulu'nun başkanı olarak, bakanlıklar arasında işbirliğini sağlar ve hükümetin genel siyasetinin yürütülmesini gözetir...
...Başbakan, bakanların görevlerinin Anayasa ve kanunlara uygun olarak yerine getirilmesini gözetmek ve düzeltici önlemler almakla yükümlüdür.’’
* * *
Türkbank, Mavi Akım, Karadeniz Yol İnşaatı, fiyatları abartılmış ve devlet alım-garantisi verilmiş enerji ihaleleri, Etibank'ın devri, Egebank'ın gizlenen murakıp raporu, Halkbank kredileri vb. Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit olmadan soruşturulabilir mi?