DÜN yazdım. Uzun süredir Kıbrıs’a ilgimi kaybetmiştim. Ancak, 14-18 Ocak tarihlerinde katıldığım Kıbrıs ile ilgili anlaşmazlıkların çözümü (conflict resolution) atölye çalışması Kıbrıs’a ilgimi tekrar canlandırdı.
5 gün boyunca Türkiye, Yunanistan, KKTC, Kıbrıs Rum Kesimi’nden gelen katılımcılar Kıbrıs Meselesi’nin ne olduğunu, nasıl tarif edilmesi gerektiğini, çözümü durumunda tarafların ne kazanacağını, tarafların çözüm için hangi inisiyatifleri kullanması gerektiğini, çözümsüzlüğün kimlerin işine geldiğini teker teker tasnif ettiler. 5 Amerikan Üniversitesi’nden gelen “anlaşmazlıkların çözümü” (conflict resolution) uzmanları ellerindeki metodoloji ışığında tarafların yaptığı beyin fırtınasından -zaman zaman sert tartışmalar da oldu- çıkan önerileri somut-anlaşılabilir-sıralanabilir hale getirdiler. İsteyen siyasetçi bu kategorik sıralamaları yol gösterici olarak kullanabilir. Çözümün getireceği avantajların çokluğunu görünce insan “Neden bir türlü anlaşamıyoruz?” diye sormadan edemiyor. Yoksa, çözümsüzlüğü çözüm addeden lobi bu kadar mı güçlü? Yoksa çözümsüzlük bizzat çözümün kendisi mi? * * * Özel sohbette konunun uzmanı Prof. Dr. Birol Yeşilada (Portland Eyalet Üniversitesi) ilginç bir noktaya parmak bastı. Adada birilerinin malları üzerine oturmuş, karapara aklayan, kaçakçılık yapan bir mafya düzeni de var. Onlar çözüm istemiyor. Yeşilada diyor ki, anlaşmazlıkların çözümü için yeni düzenden onlara da pay vermek, onları da yeni düzenin parçası yapmak gerekir. * * * Sabahtan akşama kadar süren çalışmalar sırasında, bir ara çok kıymetli iki insan ile tanıştık. Emekli Büyükelçi John McDonald (Çok Ayaklı Diplomasi Enstitüsü Başkanı) ve Louise Diamond (Global Sistemler İnisiyatifi’nin Başkanı). Bize birer kısa konuşma yaptılar. Bu kişiler 1980’lerin başlarından beri Kıbrıs’ta Rum ve Türk tarafları bir araya getirerek birbirine tanıştırıyor, ortak programlar tertip ediyor, gençlere barışın anlamını öğretiyor. İlginçtir, atölye çalışmalarına katılan ve şu anda Kıbrıs’ta çok önemli görevler yapan Türk ve Rumların bir kısmı zamanında McDonald ve Diamond’un öğrencisi olmuşlar. Onlar barış yolunun çok zorlu ama bir o kadar da keyifli olduğunu “öğretmenlerinden” öğrendiklerini gururla söylediler. Çok ileri yaşına rağmen belagatinden zerre kadar kaybetmediği belli olan emekli Büyükelçi McDonald, barışa giden yolda siyasetçilerden tutun, işadamlarına, sivil toplum yöneticileri, gazetecilere kadar “ikna edilmesi” gereken bir sürü (ona göre 9 adet) toplum katmanı olduğunu, bunların her biri ikna edilmeden barışa ulaşılamayacağını 40 yıllık kariyerine dayandırarak anlattı. Geliştirdiği metot üzerine yazdığı kitap üniversitelerde ders kitabı olarak okutuluyor: “Çok Ayaklı Diplomasi”. * * * Geliştirdiğimiz öneri matriksi son şekli verilene dek kamuya açıklanamayacağı için burada onlara yer veremiyorum. Dilerim bu atölye çalışması 26 Ocak’ta Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Moon başkanlığında Derviş Eroğlu ve Dimitris Hristofyas arasında yapılacak Kıbrıs Zirvesi’ne katkıda bulunur. Eğer, zirveden en ufak bir olumlu adım çıkarsa sanırım, benim gibi Kıbrıs’ta çözümden umudunu kesmiş insanlar yeniden bir heves ve enerji kazanacaklardır. Bakalım, liderler bu hevesi bize yeniden aşılayabilecekler mi?