DÜN ‘‘Benim 6 aylık acil planım’’ başlıklı bir yazı yazmıştım.
Takipçisi olacağım konuları sıraladıktan sonra hükümete 21 Mayıs 2003 Çarşamba gününe dek vakit vermiştim.
O gün bir fayda-zarar analizi yapıp, duruma göre tavır alacağımı belirtmiştim.
* * *
Bu mektuba rekor seviyede tepki geldi. İnsanlar benim takipçisi olmak istediğim konuları benimsemiş, takipçilik konusunda bana hem yetki veriyorlar, hem de uyarıyorlar. Haklı olarak;
‘‘Biz de senin takipçin olacağız’’ diyorlar.
Bazıları ise ilave öneriler getiriyorlar.
Bugün ilgimi çeken ve getirilen önerilerde en fazla temsil özelliği taşıyan 3 mektuptan alıntılar yapacağım.
İşte milletin acil planı.
Yüksek makama duyurulur.
* * *
1) ‘‘... Benim ve pek çok vatandaşın aynı fikirde olduğu 6 aylık acil planı yazıya doktüğünüz için öncelikle teşekkürler.
Bendeniz bu işlere 1.5 yıl veriyorum.
Sizinkinden 1 yıl daha fazla ve ne yazık ki pek umutlu değilim.’’
* * *
2) ‘‘Ben de vatandaş olarak bir iki beklenti ilavesinde bulunmak istiyorum.
Gelecek yazılarınızda bunların da takipşisi olursanız sevinirim.
a) Devlete milyarlarca lira zarara mal olan, vatandaşı sinirlendiren, bazı bürokratların, ailelerinin ve sülalelerinin çarşı pazar ihtiyaçlarında kullanılan ve masrafı halkın omzuna yüklenen makam araçları ne zaman kaldırılacak?
b) Kendi evlerini kiraya vererek gelir elde eden, işyerlerine zaman zaman uğrayarak bankamatik kartlarıyla en yüksek düzeyde maaşlarını alırken lojmanlarda oturmaya devam edenlerin lojman saltanatı ne zaman son bulacak?
O lojmanlar birkaç kişinin emrine sunulacağına başkalarına kiraya verilerek devlete gelir elde edilse, lojmandan yararlanan o şanslı kişiler de diğer vatandaşların yaptığı gibi kendi evlerinde otursalar...’’
* * *
3) ‘‘A (siyasilerden hesap sorma) ve B (dokunulmazlıkların kaldırılması) şıkları haricindeki olguların ekseriyetle yerine getirileceğine eminim.
İşin içinde ‘‘baba’’ olunca orada durmak lazım; çünkü Türk tarihinde ilk defa ‘‘baba’’ rüşvette adalet ve sosyalizasyon sağladı, onu tabana yayarak soruşturulamayacak hale getirdi.
Vaktiyle bir tren yolculuğu sırasında bir AP milletvekiline;
‘‘Lockhead skandalı her yerde çözüldü, bizde neden ses yok?’’ demiştim.
Meğer o da Soruşturma Komisyonu'nda üyeymiş, hiddetlenerek;
‘‘Devletin en başındakine çakmak, askerin en başındakine 250 bin TL; gel de işin içinden çık, benim etim ne budum ne. Kimin haddi ise gelsin de hesap sorsun’’ demişti.
* * *
Bana göre; milletin ortak duygularına tercüman olan bu üç mektup, AKP yöneticilerine alaturka siyasetin iki ana eksenini aynı anda vurguluyor: