Krizin Türkiye’ye olası etkileri

DÜN yazdım. Bahçeşehir Üniversitesi’nde katıldığım "Global Finansal Kriz ve Türkiye’ye Etkileri" konferansında 1999 yılında Nobel ekonomi ödülünü alan Robert A. Mundell, ekonomi politika uzmanı Arvid Lukauskas ve uluslararası finans ve gelişme ekonomileri uzmanı Francisco L. Rivera-Batiz’i dinleme fırsatını yakaladım. Dün Rivera-Batiz’in konuşmasından hareketle global krizin nedenlerini irdeledim.

Haberin Devamı

Bugün Türkiye dahil, gelişmekte olan ülkelere olası etkilerini yazacağım.

Rivera-Batiz’in verdiği rakamlara göre, krizin etkisiyle Gayri Safi Milli Gelir artışları bazı ülkelerde şu şekilde olacak (%):

Bu karamsar tablo eşliğinde Prof. Rivere-Batiz, krizin ABD’den gelişmekte olan pazarlara aşağıda sıraladığım yöntemlerle transfer

2007 2008 2009
ABD 2.01.4-0.9
Japonya2.10.5-0.1
Euro alanı2.61.0-0.6
İzlanda4.91.59.3
Meksika3.21.90.4
TÜRKİYE4.63.31.6

olduğunu/olacağını söylüyor:

1) Batan mortgage (ipotekli) kredilerine yatırım yapmış/borç vermiş gelişmekte olan ülkelerdeki kurumlar ve kişiler paralarını geri almayacakları için olumsuz etkilenecekler. Bunların başında Rus oligarkları ve UBS gibi köklü bankalar geliyor.

2) Gelişmekte olan ülkelerde şubeleri, ortaklıkları vb. olan ve krizden etkilenen ABD ve Avrupa bankaları krizi bu ülkelere taşıyacaklar.

3) İrlanda ve İspanya gibi ülkeler benzer morgage kredileri ABD ile beraber geliştirdikleri için dünyada gayrimenkul fiyatlarının düşmesiyle birlikte krize girdiler.

4) Finansal kriz ekonomiyi yavaşlattığı için ABD ve diğer zengin ülkeler gelişmekte olan ülkelerden daha az mal alacaklar. Gelişmekte olanların ihracatı düşecek. Zaten emtia (mal) fiyatları çoktan düşmeye başladı.

İthalatı azalan ABD’nin ise dış ticaret açığında nispi azalma olacak.

5) İhracatı, dolayısıyla ekonomisi küçülen ülkelere atfedilen risk faktörleri yükselecek. Bu ülkelerden yabancı sermaye kaçışı yaşanacak. 2007 yılında borsası yabancıların kaçışı ile en fazla değer kaybeden ülke Rusya (%68.9).

Türkiye ise %67.6 değer kaybı ile maalesef 2. sırada.

6) Özellikle cari açığı milli gelirinin %5’ini geçen ülkeler (Türkiye’de açık %6.6!) çok zor şartlarda yabancı kredi bulacaklar.

7) Sonuçta gelişmekte olan ülkelerin para birimleri dolar karşısında büyük değer kayıplarına uğrayacaklar. 2008 yılında halen Türkiye Güney Kore’den (%48.7) sonra milli parası en fazla değer kaybeden 2. ülke! TL’nin dolar karşısında değer kaybı halen %41!

* * *

Peki Türkiye ne yapmalı?

Prof. Dr. Rivera-Batiz’e göre Türkiye IMF ile mutlaka anlaşmak zorunda!

Ancak IMF’nin enflasyon artar korkusuyla sıkı para politikası ve dolayısıyla yüksek faiz uygulaması dayatmasını kabul etmemek gerekiyor. Enflasyon yükseliyor ama global ekonomideki duraklama ve emtia fiyatlarında halen yaşanmakta olan düşüş enflasyonu zaten kendiliğinden dizginleyecek. Türkiye, dolar karşısında değer kaybeden TL’yi korumaya da kalkmasın. Zira böyle bir para politikası piyasalardan dolar satın almayı teşvik edeceği için faizleri artırır ve yine para arzında daralmalara neden olarak ekonomiyi durdurur.

Özetle Türkiye bu dönemde her ne pahasına olursa olsun ekonomik aktiviteyi sürdürmek, ihracatı teşvik etmek, katma değeri yüksek mal ve hizmet ihracatına prim vermek, tasarruf artışlarını özendirmek zorundadır. 

Yazarın Tüm Yazıları