Paylaş
Benim gibi bazıları 19 Ekim’de yaşanan hukuk oyunundan çok rahatsız oldular. PKK’lılara “pişman olmadıklarını”, “PKK’lı olmaktan vazgeçmediklerini” açıkça beyan etmelerine rağmen “Ben size yine de TCK 221 (etkin pişmanlık maddesi) uygulayacağım” denmesini ben “hukuka takla attırmak” olarak yorumladım ve “Hukuk siyasete mağlup olursa, hukuksuzluk salgın hastalık gibi her yere bulaşır!” (Hürriyet-22.10.09) sözleri ile uyarımı yaptım.
Zira, geçmişte de bir liberal-demokrat olarak tarafların kimler olduğunu kaale almadan “28 Şubat darbesi”, “367”, “27 Nisan muhtırası”, “Gül’ün Cumhurbaşkanı oluşu”, “Ergenekon’da bazı darbecilerin yargılanması” vb. gibi olaylara hep “hukukun üstünlüğü” gözlüğü ile bakmıştım.
Zira, liberal-demokrasinin olmazsa olmazı “hukukun üstünlüğü”dür!
Telefonlarımı hayâsızca dinleyenler için bile Ergenekon Davası’nda hukuk istedim. (Hürriyet-10.02.09)
Gelin görün ki kendisine “liberal” diyen bazı Hükümet yandaşları “hukukun üstünlüğü”nü Hükümet zaviyesinden yorumlamaktan hiç rahatsız olmuyorlar.
“Biz hukukun değil Hükümet’in yandaşıyız!” şiarı bu “aydınları” teslim almış.
Hükümete karşı hukuk dışı eylemlere haklı olarak kızan bazı “liberaller”, 19 Ekim’de olduğu gibi, Hükümet’in hukuka nasıl zaman zaman takla attırdığını devamlı görmezden geliyor.
¡ ¡ ¡
Bazıları da hukuk nosyonundan kaçamadıkları için 19 Ekim’de yaşanan hukuk rezaletine kulp takmaya çalışıyor. Örneğin Taha Akyol TCK 221. maddesinin “etkin pişmanlık” ile ilgili olarak “Başka suç işlememiş bir örgüt üyesi, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirirse hakkında ceza hükmolunmaz” dediğini açıkladıktan sonra şöyle diyebiliyor:
“Habur’da dağdan inenler hakkındaki yargı dosyasında gözüken, bunların ‘yakalanmış’ olmayıp ‘gönüllü’ olarak geldikleridir. Hâkimin bakacağı husus budur ve serbest bırakılmaları 221. maddeye uygundur. (Milliyet-24.10.09)
Taha Abi’nin “Biz pişman falan değiliz, Apo’nun emri ile geldik” mealli açıklama yapan PKK’lıların “ülkeye gönüllü gelmeleri” ile “gönüllü Örgüt’ten ayrılmayı” birbirine neden karıştırdığını anlamak mümkün değil.” (Milliyet-24.10.09)
* * *
İzan Emre Aköz’ün yazısında ise tamamen tedavülden kalkıyor.
Aköz’ün Hükümet yalakası olmadığı eşinin şu veciz sözleri ile zamanında ispatlanmıştı!
“Başbakan’ın karşısında Talisker -isli bir viski- içen oydu (Emre Aköz), yalakalık böyle bir şey herhalde!” (Radikal-16.11.2008).
Anti-yalakalık etkisine sahip Talisker viskisinin etkisi altında olsa gerek, Emre Aköz bu sefer kendisine PKK’lıların salıverilmesi ile ilgili olarak çifte standarttan bahseden okurları için önce “Evet! İlkeler ve adalet açısından baktığınızda yerden göğe kadar haklı(lar)” diyerek hak veriyor. Ancak, ardından şöyle yazabiliyor:
“...Ancak bu noktada yollarımız ayrılıyor: Böyle sorunlar çifte standartsız çözülemez! ‘Aman çifte standart olmasın’ dediğiniz anda açılım maçılım kalmaz. Kaz gelecek yerden bıldırcın esirgenir mi? Bu şartlar altında çifte standardın lafı mı olur? Üç beş kişiye adaletsizlik olacak diye, devasa bir sorunu çözme fırsatı kaçırılır mı?..”
Medya tarihine de şu sözleri ile geçmeye soyunuyor:
“Özetle: Büyük siyasi sorunlar, siyaset tarafından yaratıldığı için, hukukla değil, yine siyasetle çözülür. Hukuk arkadan gelir.” (Sabah-22.10.09)
Paylaş