Cambaza bak!

ERGENEKON Davası ilk adımında hepimizi şaşırttı. Darbecilerden hesap sorulacak diye çok sevindik.

Haberin Devamı

Ancak, bir müddet sonra birbirini tanımayan, hatta birbirleri ile hasım olan insanların ha bire içeri tıkıldığını görünce dava(lar) ile ilgili olarak aklımız karışmaya başladı. Sonradan gördük ki:

1) Davalar esasen Tuncay Güney denen ne idüğü belirsiz bir kişinin yıllardır, nasıl becermiş de elde etmiş ise, tasnif ettiği TSK ve Emniyet ile ilgili belgelere dayanıyor! Bu kişi araba hırsızlığı suçu işledikten sonra, adi suçlu olduğu halde, ABD’den 10 yıllık vize alıyor. Şimdi Kanada’da haham yardımcılığı yapıyor. Yerseniz!

2) Hepimizi utandırmak adına Gareth Jenkins adlı bir Galli gazeteci üşenmedi, binlerce sayfa tutan Ergenekon İddianamelerini okuduktan sonra hazırladığı “Türkiye’nin Ergenekon Soruşturması: Gerçekle Fantezi Arasında” başlıklı raporda iddianamelere yön veren bir sürü yanlış/yalan/yanıltıcı/çelişkili madde sıraladı. Aklımız iyice şaştı.

3) Kanser hastası Türkan Saylan hanımefendinin evi sabaha karşı basıldı, ölümle pençeleşen insana her türlü eziyet reva görüldü. Vicdanlar o gün sustu. Kadıncağız birkaç ay sonra Allah’ın rahmetine kavuştu.

4) Balyoz Davası’nın iddianamesini Çetin Doğan’ın kızı ve damadı yerle bir ettiler. İçindeki “saçmalıkları” birer birer ortaya döküyorlar.

5) Uzayan giden Ergenekon Davası’ndaki bitmez tükenmez tutukluluklara en sonunda Cumhurbaşkanı bile isyan etti.
Bugünkü hali ile ortada itibarı oldukça düşük seviyelere inmiş bir Ergenekon Davası var. Her gün gazetelere manşet olan dava yavaş yavaş dikkatlerden düşürülüyor. Ortaya aniden Turgut Özal ve Eşref Bitlis hakkında suikast iddiaları atılıyor. Özal ailesinin tüm fertleri babalarının/kocalarının/kardeşlerinin cinayete kurban gittiğini 17 yıl sonra hatırlıyorlar.

Cambaza bak!

* * *

Haberin Devamı

Birdenbire sahneye Hanefi Avcı isminde bir emniyetçi çıktı. Çok ağır ithamlarda bulundu. Hükümetin bile “cemaat” karşısında aciz kaldığını iddia ediyor!

Şimdi sıra onun iddialarını unutturmakta.

1) Milliyetçi-maneviyatçı müdür komünist-terörist örgüte yardım ve yataklık yaptı dediler. Kimse yemedi.

2) Özel hayatına girecek kadar seviye küçülttüler. Tutmadı.

3) Mektup yolladığı gazetecilere aşağılık ithamlarda bulundular. Kendileri küçüldüler.

4) En son 13-14 yıl evvel kaydedildiği söylenen ses kayıtlarını ortaya çıkararak medyada yönetici durumundaki kişilere “Şikâyetçi misiniz?” diye soruyorlar.

Ama, bu sefer de insanın aklına şu sorular takılıyor:

i) Hanefi Avcı gibi 35 yıldır telefon dinleme konusunda teknik bilgisi ile ün yapmış bir kişi dinlemeleri neden dijital ortama aktarmamış da eski püskü ses kayıtlarında saklamış?

ii) Yılların istihbaratçısı bu kadar mı form kaybetmiş ki kasetleri boşalttığı ofisinde unutmuş?

iii) Şikâyetçi olup olmadığı sorulanlar kasetleri dinledikten sonra “Zırva şeyler” diyorlar. Avcı neden lüzumsuz kasetleri istiflemiş?

iv) 1997-98’den sonra insafa gelip, kasetçilik işini bırakmış mı?

v) Telefonları dinlenen bunca kişinin ses kayıtları yayınlandı? Neden onlara hiç “Şikâyetçi misiniz?” diye sorulmadı.

vi) Nazlı Ilıcak ha bire “Hanefi Avcı dosyası” yayınlıyor. Hepimiz salağız da bir tek o mu acar gazeteci?”

* * *

Bana öyle geliyor ki, “sivil vesayet oyuncuları” teklemeye başladı; ofansif oyun artık netice vermiyor, bundan böyle defansif oyuna geçmek gerekecek!

Yazarın Tüm Yazıları