Paylaş
Merhaba!
Hürriyet gibi büyük bir camiaya adım atmış olmak beni çok heyecanlandırıyor. Bunca yıldır köşe yazısı yazıyorum, el yazısı ile yazmadığım halde elim titriyor. Demek ki insanın eli bilgisayar kullanırken de titrermiş!
Heyecanımın başka bir nedeni ise rahmetli Yavuz Gökmen'in çizgisini devam ettirmek amacı ile bu göreve talip olmam. Sizin için o sevdiğiniz veya sevmediğiniz bir köşe yazarı idi.
Benim açımdan ise ‘‘Yavuz Abi’’.
25 yıllık arkadaşım Hakkı'nın, dolayısı ile benim ‘‘ağabeyim’’. Zamanında bize ‘‘Nasıl devrimci olunur?’’ konusunda diskur çeken Yavuz Gökmen!
Eskiden birimizin ağabeyi hepimizin ağabeyi olurdu. Tüm ‘‘abilik’’ hakları ile birlikte!
Şimdi eminim o beni yukarıdan yazdığım her kelimede, satırda takip edecek!
Diskurlarını nasıl yollayacak bilemiyorum. Ama ben onun hep mercek altına yatırdığı bir köşe yazarı olacağımı biliyorum.
* * *
İnsanlığın tarihi, ‘‘gerçeği’’ aramak üzerine kuruludur desem, sizlere çok ters gelmez herhalde.
Öyle ya, bir ömrü önce kendimiz için, sonra ailemiz ve sevdiklerimiz için, daha sonra da ülkemiz için ‘‘gerçek’’ olanı arayarak tüketiyoruz. Gerçeği bulursak ondan neyin ‘‘doğru’’ olduğunu da çıkarırız zannediyoruz!
Ancak, zaman zaman özellikle de kamusal alanda, ‘‘gerçeği’’ ararken bir yanlışa düşüyoruz. Tek bir tane ‘‘gerçek’’ ve o halde tek bir tane ‘‘doğru’’ olduğu duygusuna kapılıyoruz.
Tek bir ‘‘gerçek’’ hayali de kıyametlerin kopmasına neden oluyor. ‘‘Benim biat ettiğim ‘gerçek' muhakkak ki senin ‘gerçeğinden' üstündür.’’ öyle ya, zaten topu topu bir ‘‘gerçek’’ var!
Son yıllarda bu ülke ‘‘Ankara gerçeği’’ ile ‘‘Mekke gerçeği’’ arasında çamaşır ipi gibi gerilmiyor mu?
Bir lisede bir tören izledim. Liseli gençler benim lise yıllarından ezberlediğim marş ve şiirler dışında hiçbir marş söylemediler, hiçbir şiir okumadılar.
Demek ki ‘‘gerçek’’ bir kere bulunduğuna göre, marşta da, şiirde de yeni bir gerçeğe ihtiyaç yok!
* * *
Okulda bir afiş de dikkatimi çekti, daha doğrusu tüylerimi ürpertti... Aynen şöyle yazıyordu: ‘‘Bilim gerçeği bulmaktır.’’ İmza yeri aziz Atatürk'e açılmıştı. Böyle bir sözü Atatürk'ün söylemiş olması mümkün değil. Zira o demişti ki:
‘‘...Milletlerin, toplumların, kişisel mutluluk ve mutsuzluk anlayışı değişiyor. Böyle bir dünyada asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur...’’
Zaten ‘‘birilerinin’’ kullanmak için iğfal ettikleri ‘‘bilim’’ kavramı da dünyada değişmeyecek tek şeyin tüm bilimsel bulguların değişebileceğine dair inanç olduğunu söylüyor. ‘‘Bir bulgu (gerçek) ancak başka bir bulgu onu reddedene dek geçerlidir.’’
Keşke o afiş gençlere ‘‘Bilim sadece gerçeği aramaktır, onu bulmak değil’’ dese idi!
Bunları baştan niye yazdım? Ak ve kara renkler dışında, renklerin varlığını nerede ise inkâr eden Türk düşünce hayatında benim iddiam sizlere ancak kendi ‘‘gerçeğim’’ doğrultusunda seslenmek olabilir.
Bazılarınız beni görüşlerinizi pekiştirmek, bazılarınız da karşı görüşe başvurmak için okuyabilirsiniz.
Paylaş