BAŞBAKAN, 29 Mart Hükümeti’ni nihayet ilan etti. Hükümette büyük revizyon yaptı. Ancak, ben bugünkü yazımda Dışişleri Bakanlığı’na getirilen Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu üzerinde duracağım. Zira, hem dış politika özel ilgi alanım, hem de Davutoğlu değişik kişiliğiyle ilgimi çekiyor.
Ahmet Davutoğlu’nun entelektüel bir yapıya sahip olduğu, bir akademisyen olarak dış politika çalışmalarına kavramsal zenginlikler kattığı, son yıllarda etkin ve yetkin bir danışman olarak Türkiye’nin dış politikasına büyük katkılarda bulunduğu bir gerçek.
Zaman zaman katıldığım sohbetlerinden büyük tat alıyorum. Kendisine ters gelen sorulara bile muazzam bir itidal ile yaklaşabiliyor.
* * *
Davutoğlu’nun kavramlarıyla ifade edecek olursak Türkiye’nin son yıllarda sergilediği dış politika; "oynak merkezli" ve bütün ülkelerle teke tek ve doğrudan ilişkiye giren, bölgede ülkeyi "merkez ülke" olarak konumlandıran bir politika.
Bu politikanın Türkiye’yi ABD’nin dümen suyundan kurtardığı da sık sık dile getirilir.
Ben yeni dönemde Davutoğlu’nu algılamakta güçlük çektiğim bazı noktaları takip ederek izleyeceğim.
* * *
Benim beynim "netice merkezli" çalışır. Takip edeceğim noktalara bu gözle bakarım.
1) Bence "oynak merkezli" politika giderek çıpasız politika olmaya başladı. Dış politika Türkiye’yi nereye taşımaya çalışıyor, anlamakta güçlük çekiyorum. Türkiye komşularıyla tabii ki dostane ilişkiler kursun ama çıpa hálá "AB üyeliği" olmalı. Davutoğlu nasıl bir AB politikası izleyecek? Örneğin, limanların Güney Kıbrıs’a açılmasını teşvik edecek mi?
2) Sık sık Suriye-İsrail arasında arabuluculuk rolünden bahsediliyor ama ortada netice yok. Bu konuda yeni dönemde hangi somut neticeler alınacak?
3) Hizbullah’ı ve Hamas’ı değiştirerek uluslararası sisteme katmak amaçlanıyor. Bunun için bu iki örgütün silahları bırakıp terörden vazgeçmesi gerekiyor. Şu ana dek her iki örgütle ilişkiler Batı açısından "ateşten kestane almak" için desteklendi. Ortada somut bir getiri yok. Yeni dönemde Hamas ve Hizbullah, El Fetih türü bir değişim yaşayacak mı?
4) İran ve Suriye, ABD ile doğrudan ilişki istiyor. Mısır ve Suudi Arabistan zaten hem ABD, hem AB ile doğrudan ilişkide. Bu durumda Ortadoğu’da "merkez devlet" olmak, Hamas ve Hizbullah ile Batı arasında arabuluculuk yapmak dışında ne anlama geliyor?
5) Ermenistan ile dostane ilişkiler kurmak, Azerbaycan’ın kaybı pahasına olmamalı. Türkiye yeni dönemde dengeyi nasıl tutturacak?
6) Kafkaslar’da tabii olarakhem Rusya’nın, hem ABD’nin ayrı politikaları var. Türkiye, Kafkaslar’da kime yakın duracak?
7) Davutoğlu, ABD’nin Irak’tan asker çekmesine yardımcı olmak amacıyla TSK’yı devreye sokacak mı? TSK, Kuzey Irak’ta hamilik yapacak mı? Böyle bir hamilik yapabilmek için AKP’nin kaybettiği "bizim Kürtleri" nasıl kazanacağız? Örneğin, PKK’ya silah bıraktırmak için "kısmi af" çıkacak mı?
8) Değil Afganistan,Pakistan da elden gidiyor. Türkiye "Afpak" bölgesinde ABD’ye ne seviyede destek olacak?
9) Madem ABD’den bağımsız politika izlenecek, Davutoğlu’nun ABD seyahati neden bu kadar çok övülüyor?
(Yarın devam edeceğim.)
Not: TÜİK’in (negatif) büyüme rakamını, 29 Mart seçimlerinden 2 gün sonra açıklamasını eleştirmiştim. Gönderdikleri açıklamaya göre eleştirim haksız. Zira TÜİK bir önceki yılın 4. dönemi ve yıllık büyüme rakamını hep 31 Mart’ta açıklarmış. Örneğin, 5 yıl önce gerçekleşen 28 Mart 2004 yerel seçimler sonrasına denk gelen 31.03.2004 günü açıklanan büyüme rakamı +% 7.2 imiş.