PaylaÅŸ
Taze pişmiş bir midye tava sandviç sipariş edersiniz. Üstüne gezdirdikleri ekmek ve sarımsaklı yoğurt karışımı sos öyle değerlidir ki bir kaşıktan fazlasını asla alamazsınız. İnternetin olmadığı zamanlardır; sosu evde yapmaya heveslenip içinde neler olduğunu sorarsınız ağzında sigara yan yan bakan midyeciye. Merak ettiğiniz soruları kendinize sorup cevapları da deneyerek bulmanız gerektiğini hemen anlarsınız. Bu zahmete katlanmak istemeyenler olur diye, kum midyelerimi hardal ve konyaklı bir sosun içinde pişirdim bu hafta ve üstüne cevizli tarator sürdüğüm kızarmış ekmekle servis ettim. Konyak yerine bulabildiğiniz, hoşunuza giden herhangi bir viski de kullanabilirsiniz. Hiçbiri yoksa da sorun etmeyin. Her halükârda, içindeki malzeme sayesinde yeterince kuvvetli
bir sosunuz olacak.Â
YAPILIÅžI
Tarator için ceviz, limon suyu, sarımsak, zeytinyağı, maydanoz ve tarhun yapraklarını robotta çekin. Pütürlü bir kıvam elde ettikten sonra tuzunu ekleyip kenara alın. Sos içinse hardal, limon suyu, konyak, tuz-karabiber, tereyağı ve sarımsağı bir tencereye alın. İçine iyice yıkadığınız kum midyelerini ekleyip kapağını kapatın ve 10 dakika kadar kısık ateÅŸte piÅŸirin. Kapağı açtığınızda buharın etkisiyle midyelerin kabuklarının açıldığını göreceksiniz. Ekmeklerinizi eÄŸimli bir ÅŸekilde kesip hafifçe kızartın, üstlerine hazırladığınız taratordan sürün ve tabaklara pay ettiÄŸiniz midyelerle servis edin. Dilerseniz son olarak, benim gibi ince doÄŸranmış taze sarımsak sapı da ekleyebilirsiniz.Â
MALZEMELER
Kilo verenler serbest
James Vernon’un ‘Açlığın Modern Tarihi’ (Hunger, A Modern History) isimli kitabını okuduğumda 8 Mart arifesiydi ve ona denk getirmemek için birkaç hafta beklettim. Kadınlar Günü’nün bir gün ya da hafta sonu boyunca süren zeplin rüzgârına yeni bir haberciğin daha eklenmesini istemedim. Kitap, 19’uncu yüzyıl sonlarından 20’nci yüzyıl başına kadarki dönemde Britanya İmparatorluğu’nda hümaniter grupların, politik aktivistlerin ve sosyal reformcuların aç insanlar için yaptığı mücadeleden örnekler sunuyor. Vernon, 1800’lerin başlarında doğal, önlenemez ya da sadece tembel insanların başına gelebilecek bir afet gibi görünen açlığın aslında politik ve ekonomik güçlerin altında kalan insanların karşılaştığı bir trajedi olduğunu anlatıyor kitabında. Britanya’da kadınların oy kullanma hakkını örgütlü olarak ilk savunan kadınların hapishanedeki açlık grevini önlemek isteyen hükümet, el ve ayaklarından tutarak onlara yemek yedirme konusunda başarısız kalınca, kamuoyunda ‘Cat and Mouse Act’ (Kedi ve Fare Yasası) ismiyle anılan bir yasa çıkarıyor. Hak direnişini sürdüren kadınlar kendilerine gelebilmeleri için altı ay süreyle serbest bırakılıyor. Beslenip düzeni zorlayacak protesto eylemlerine yeniden başlayacakları da öngörülüyor, ama hapishanede yatarken açlıktan sağlıklarını yitirmeleri gazetelere konu olacağı, böylece hükümetin daha zor durumda kalacağı hesaplanıyor ve bu uygulama daha
ehven bir çözüm olarak düşünülüyor.
PaylaÅŸ