Paylaş
“Niye, ne var?” demeyin. 2009 yılından beri yaz aylarında hep Bodrum’da çalıştığım için hiç şehirde kalamıyordum.
Aslına bakarsanız Bodrum’daki yoğunluğu ve bu durumun yol açtığı eksikleri görünce, İstanbul’da olduğuma sevinmedim diyemem.
Tabii şehirde boş oturmak olmaz. Hazır trafiksiz yakalamışım İstanbul’u, pır pır döneyim dedim.
Neler mi yaptım...
Nobu:
Ritz-Carlton Otel’in içinde hizmete giren Nobu’nun açılışına katılamamıştım. Arkadaşlarımla rezervasyon yaptırıp gittik. Nobu’yu Türkiye’ye 2014 yılında Bodrum’da işletmelerini yaptığım grupla getirmiştik. İki sezon sonra sessiz sedasız çekilmişti Türkiye’den Nobu markası.
Ama İstanbul hayatına keyifli bir giriş yapmış gibi duruyor.
Nelerini sevdiğime gelince...
Çalışan ekibin enerjisi mükemmel ve çok yardımseverler.
Kurulum için Steven Lam gelmiş. Kendisi için markanın bel kemiği desem abartmış olmam.
Görünce çok sevindim, hiç değişmemiş. Genelde New York 5. Cadde’deki Nobu’da duruyor. Yeni açılan dükkanların kurulumunu yapıp dönüyor. Ay sonuna kadar burada olduğunu, sonra New York’a döneceğini söyledi Steven. Mekanın kokteyllerini beğendim. Yemeklerde de klasik Nobu lezzetini alabildim.
Oturma alanı olarak; barın olduğu iç kısım hiç benlik değil. Ama teras diye adlandırılan bölüm tam benlik!
Tekrar hoş geldin Nobu...
Bebek Otel:
Gerek konumu, gerek eğlencesi, gerek servisiyle bu yaz şehrin açık ara önde mekanlarından.
Alt kat kısmı ayrı bir dünya, teras kısmı ayrı.
Gece 24.00’e kadar yemek ve eğlencesini sunuyor. Sonra müziğin sesini kısıp misafirlerini evlerine yolcu ediyor.
Pazar ve pazartesi günleri kendi menüsü yerine Dragon menüsünü açık alanda servis eden Bebek Otel’e akşamüstü saat 17.00 gibi girip gece 24.00’e kadar kalmanız mümkün...
İstanbul Morini:
Zorlu demek ben demek, ben demek Zorlu demek...
Vakit geçirmekten keyif aldığım bu yer, şehrin kalabalığının olmadığı bayram günlerinde ve sıcakların 35 derece olduğu İstanbul’da gidilebilecek en püfür püfür mekanların başında geliyor.
İstanbul Morini’nin ön bahçesinde oturup, gelen geçeni izleyip, acıkınca tavuk şinitzel yiyip keyifli bir gün geçirebilirsiniz...
Belgrad’a biraz baksak mı?
Sahilde yerine Belgrad Ormanı’nda yürüyüş yapmayı tercih ediyorum. Hem kışın hem de bahar aylarında haftanın en az 3 günü yürüyüşümü bu bol oksijenli ormanda yaparım.
Geçtiğimiz günlerde yine gittim ama karşılaştığım manzara beni şaşırttı.
Yürüyüş parkurunun etrafında bulunan çöp kutularının hepsi ağzına kadar doluydu.
Bir de sabah saat 10 civarında gittim. Belli ki akşamdan toplanmamış çöpler.
Suç bizde tabii ki.
Yürüyüş yaparken biten su şişelerimizi kenarlara fırlatmasak, elimizde kalan bu güzel ormana daha iyi baksak olmaz mı?
Bir de benim gibi Belgrad’a her gün gitmek isteyen insanlar için arabayla günlük 15 lira giriş parası biraz fazla.
Ayda 10 defa gitsen, 150 lira otopark parası vermek zorundasın.
Bu konuya da müdahale edilse iyi olur.
Paylaş