Paylaş
Birçoğumuz Türkiye tarihinin en önemli anlarını YouTube’dan, Halk TV’nin pencere önünde çektiği ham kasetten, Twitter’daki canlı yayın link’lerinden takip ettik. Ustream’den yayın yapan direnişçiler ve Çapul TV’nin doğuşu, geleneksel TV yayıncılığıyla ilgili algıyı değiştirdi. Muhtaç olmadığımızı gördük. ‘Ulusa Sesleniş’ten çıkınca gidecek bir yer var. Ülke yıkılırken Survivor izlemenin alternatifi var. Merak ettiğimiz içeriğe kanlı, canlı, sansürsüz ulaşmanın yolu var. Anaakım dışında hayat var. Konvansiyonel TV ölmedi ama karşısında epey güçlü rakip var. Uzun zamandır medya dünyası “İnternet, televizyonu öldürebilir mi?” sorusuna yanıt arıyor. Televizyonun eli hâlâ güçlü. Web TV’nin önerdiği kendi içeriğini kendin yap modeli, sonsuzluk içinde editörlüğe girişmek kanepede ayakları uzatıp Muhteşem Yüzyıl izlemeye benzemiyor. Hem kucakta sıcacık laptop’la oturmak nerede, koltuğa yayılmak nerede... Yine de, internetin sunduğu seçim özgürlüğü, televizyonu yerinden kıpırdamaya zorluyor. Televizyon web’e gelemiyorsa, web televizyona geliyor. Artık pek çok TV kumandasına Facebook, YouTube tuşları yerleşmeye başladı. ABD’de Hulu, Netflix, Amazon kanal değiştirir gibi uğrayabileceğiniz istasyonlar. Netflix’in CEO’su Reed Hastings’in iki sene önce söylediği gibi: “Kablolu yayın sağlayıcınız, bir app olmak üzere.” Son günlerde iyice üzerimize çullanan sansür, tarafsız yayıncılık ilkelerinin ihlali, haber alma özgürlüğümüzün bir penguenin sırtında kayıp gitmesi, habercilerin diline devlet babanın ayar çekmesi gibi meseleler, nefes alacak özgür bir vahaya hasretimizi büyüttü. Bu dönemde çok dozunda yaptığı üç yayınla dünyanın öteki ucundan The Young Turks Network, sadece NTV filan değil, CNN ya da BBC ile de hissetmediğimiz ‘özgür yayın’ ferahlığını yaşattı. 2005’ten beri YouTube’dan yayın yapan The Young Turks Network 1 milyardan fazla tıklandı. Sadece kurucu Cenk Uygur’un nefis bir üslupla sunduğu canlı haber bülteni/talk show değil, TYT çatısı altındaki spordan magazine pek çok program da taze bir yayın anlayışının ürünü. Uygur’un yapmaya çalıştığı şey, tam da Newsroom’da kurgulanan ‘önce gerçekleri anlatma’ ideali. Bu haliyle, yeni bir seyir tecrübesine ilham vermek için birebir. TYT’nin bir gün Türkiye yayınlarına başlaması, Çapul TV’nin çalışmalar olumlu sonuçlanırsa daimi yayın hayatına geçmesi, YouTube üzerinden canlı yayın yapan kanalların artması, Türkiye’de de web TV kültürünün gelişmesi pek çok tıkalı damarın açılması demek. Bu sadece izleyiciler için değil, kanallara, çalışma şartlarına tavır koymak isteyen oyuncuların, programcıların sesini duyurması için de büyük koz olur. 90 dakikalık dizilerin yerine akıllıca yazılmış mini serilerin geldiğini, özgürce bilgilendiğiniz tarafsız haber kanallarının arttığını ya da kendi tarafınıza göre bir şeylerin mutlaka olduğunu bilmenin huzurunu hayal edebiliyor musunuz?
Paylaş