Deli bir Yunanlı’nın işgüzarlığı yüzünden mahkeme video paylaşım sitesi Youtube’a Türkiye’den erişim yasağı getirdi.
Dünkü Vatan’da Reha Muhtar haklı olarak, bu siteye erişemezsek bizim aleyhimizdeki görüntülerden nasıl haberdar olacağız diye soruyordu.
Her ne kadar mahkemenin kararı Youtube’a baskı olarak gözükse de, bu yasak kararının çok sağlıklı olduğunu düşünmüyorum.
Türk Telekom yurtdışı çıkışında engellediği anda, Youtube 200-300 bin Türk ziyaretçisini kaybedecek.
Az bir rakam değil ama dünya çapında güçlü bir web sitesi için çok da önemli olduğu söylenemez.
Bu baskıdan daha önemli olan, mail’le protesto yöntemi ki zaten 250 bin kişinin Atatürk görüntüleri için Youtube’a mail attığı söyleniyor.
Dün öğle saatlerine kadar Youtube’a erişimde herhangi bir engel yoktu ama yasak getirmek bu işin çözümü değil.
Yarın öbür gün Google’da, Yahoo’da hoşumuza gitmeyen şeyler olduğu zaman onlara da mı erişimi yasaklayacağız?..
TF1’da, RAI’de aleyhimizde görüntüler yayınlandığında, bu kanallara uydudan erişimi mi engelleyeceğiz?..
Time dergisi hakkımızda kötü kapak yaptığında Türkiye’de satışını mı durduracağız?..
Günümüz iletişim dünyasında kendimizi yalıtarak bu tür sorunları çözmemiz mümkün değil. Tepkimizi gösterelim, sesimizi yükseltelim, sitenin tamamını değil söz konusu linkleri engellemek için mahkeme kararları alalım ama kafamızı kuma gömmeyelim.
Youtube’u biz izlemediğimiz zaman, kimse izlemiyor zannetmeyelim.
Bizde de ormanlar artmış
Dün İtalya’daki ormanlık arazilerin 20 yılda, yüzde 23 oranında arttığını yazmıştım.
Türkiye’nin de ormanlarını artırdığını öğrendim.
Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi dergisinin kasım sayısında yayınlanan araştırmaya göre, Türkiye dünyada ormanlık alanlarını artıran 22 ülkeden biriymiş.
Araştırmada Türkiye’de ormanlık alanların ne kadar arttığı yazmıyor.
Şaşırtıcı değil mi?
Helsinki Üniversitesi’nden çevre uzmanı Pekka Kauppi yapmış bu araştırmayı.
Bu şarkı davalık olmamalı
27 Haziran 2006’da bu köşede duyurduğum "ö s yeme, g..ümü ye" adlı şarkıyı söyleyen Grup Deli üyeleri hakkında dava açıldı. Grubun yedi üyesi için 1 yıl 5’er ay hapis isteniyor.
Gerekçe; "Kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret etmek".
Son yıllarda dinlediğim en muhalif, en hınzır, en fırlama şarkıydı bu.
Bu şarkıyı yapan çocukları dava etmek bir kez daha hoşgörüden ne kadar uzak olduğumuzu kanıtladı.
Eleştiriye, zeka kokan fırlamalıklara, genç işi muhalefete ne kadar tahammülsüz olduğumuzu gösterdi.
Oysa tam aksine bu tarz muhalefet çok önemli.
Şimdi sorarım size; Gençler YÖK’e karşı seslerini yükseltmek için polisle çatışsa mı daha iyi, eline gitarı alıp "ö s yeme, g..ümü ye" diye şarkı yapsa mı?.. İkisini de yapmasınlar diyorsanız, amfilere ot dikin dersleri onlar dinlesinler.
Şebnem’in yemini
Şebnem Schaefer DYP’ye üye olunca Uygur kardeşler espriyi kaçırmamış.
Olur da vekil seçilirse diye Şebnem için bir milletvekili yemini hazırlamışlar.
"Bedenimin egemenliğini koruyacağıma, anneme bağlılıktan ayrılmayacağıma" diyen yemin, "Namusum, raporum ve şerefim üzerine and içerim" diye bitiyor.
Şebnem’in siyaset macerası da, bakirelik olayına benzedi.
Herkes konuşuyor, herkes bir şey söylüyor.
Şebnem de sonunda patladı, "İstemezlerse giderim" dedi.
Aman bornozunu unutma!
Kanyon’un yanında yeni konser alanı
Bu yaz İstanbullu müzikseverler yeni bir açıkhava konser mekanına kavuşacaklar.
En iyi yanı da şehrin göbeğinde olması.
Levent’teki Kanyon alışveriş merkezinin hemen yanındaki, eski Rosch arazisi bu...
Bu araziyi Elif Dağdeviren, birkaç girişimciyle birlikte bu yaz için kiraladı.
Haziran sonundan itibaren de burada bütün bir yaz sürecek konser etkinlikleri düzenleyecekler.
Yurtdışından grupların ve şarkıcıların da konser vereceği bu alanda, yerli isimler de sahneye çıkacak.
Geçen gün bir sergide karşılaştığım Elif, konser programını oluşturmaya çalıştıklarını ve açıkhavada eğlenceli yaz konserleri düzenleyeceklerini söyledi.
Dondurmam Gaymak’tan sonra yapımını üstleneceği ikinci filme ise yaz sonunda başlayacakmış.
İstanbul gerçekten ucuz
Biliyorum gelirin düşük olduğu İstanbul’da çoğu kimseyi kızdıracak bir başlık ama İstanbul gerçekten ucuz bir şehir.
"Dünyanın en pahalı şehirleri" sıralamasında, 5 basamak gerileyerek 53’üncü sırada yer almış İstanbul.
İlk sırada Oslo yer alıyor, sonra Paris, Kophenag ve Londra var.
Dört şehri de gördüm, gerçekten Oslo ilk sırada yer almayı hakedecek kadar pahalı bir şehir.
Restoran, elektrik fiyatları, yakacak ve yiyecek gibi kıstaslara bakılarak oluşturulmuş bir sıralama bu...
İstanbul’un pek çok iyi restoranından şarabınızı da içip adam başı 70-80 dolara çıkarsınız.
Mesela son olarak Kartalkaya Chocolate’da iki kişilik yemek ve bir şişe şaraba 125 dolar ödedim.
Dünyanın pahalı şehirlerinde bu hesabı bulmak neredeyse imkansızdır.
Tabii İstanbul’un en büyük problemi, restoranlarında yemek yiyecek geliri olan insan sayısının azlığıdır.
Oslo pahalıdır ama Oslolular’ın neredeyse tamamı istediği yerde yemek yiyip, gezebilecek harcamayı yapacak gelire sahiptir.
İstanbul ucuzdur ama buna rağmen İstanbullular’ın çoğu bunu yapacak gelirden yoksundur.
O yüzden İstanbul ucuz ama yaşaması zor bir şehirdir.