Angelina Jolie’nin Suriyeli mülteciler için Hatay’a gelmesi bizim sanatçıların sosyal konulardaki duyarsızlığını bir kez daha tartışmaya açtı.
Dünyada dernek, vakıf ve yardım kuruluşlarına en fazla destek veren sanatçı Bono’ymuş. Bono’nun desteklediği yardım kuruluşu sayısı 31... Aralarında hayvan haklarından, açlığa, AIDS’e kadar pek çok dernek var. İkinci sıradaki Angelina Jolie-Brad Pitt çiftinin desteklediği dernek sayısı 27... Britney bile listede Üçüncü sırada 21 kuruluşa destek veren Madonna yer alıyor. Dördüncü Oprah Winfrey, 19 derneği... Beşinci Bob Geldof, 14 derneği... Altıncı Denzel Washington, 12 derneği... Yedinci Martha Stewart 10, sekizinci Sean Penn 9, dokuzuncu Britney Spears 8, onuncu Jerry Seinfeld 7 derneği destekliyor. Konuşma zorluğu çeken çocuklardan mültecilere, temiz su probleminden kansere, zihinsel engellilerden doğal felaketlere kadar çeşitli konularda çalışan kuruluşlara destek oluyorlar. Bizimkiler para peşinde Bizimkiler ise cukkayı doldurmakla meşgul. Kendilerini yetiştiren, zirveye çıkaran, çok iyi paralar kazandıran bu topluma karşı en ufak bir sorumluluk hissetmiyorlar. Sezen Aksu, Kardelenler gibi çok iyi bir işe imza atıyor, Cumartesi Anneleri’nde elini taşın altına sokuyor, Beyazıt Öztürk, otizmli çocukların kampanyasında yer alıyor, Beren Saat, Mor Çatı’ya 100 bin lira çıkarıp veriyor, Tarkan, çevrecilere destek veriyor, Gülben Ergen anaokulları açtırıyor... Çeşitli sosyal sorumluluk kampanyalarında, konserlerinde son yıllarda sanatçılar daha fazla yer alıyor... Dizi oyuncuları nerede Hangi sanatçının süreklilik kazanan, yıllara yayılmış bir sosyal sorumluluk kampanyası var... Hangi sanatçı ben şu kuruluşun, şu derneğin, şu vakfın destekçisiyim diye resmi olarak deklare ediyor. Peş peşe albümler, single’lar çıkaran şarkıcıların internet sitelerine bakıyorum. Dünya yansa umurlarında değil. Bildikleri tek şey bu yazın şarkısı benim kavgası yapmak. Ya haftada 50-60 bin lirayı indiren dizi oyuncuları?.. Milyonlar kazanan yapımcılar?.. Bugüne kadar tek bir derde deva olmayan ünlüler?.. Bu ülkenin eğitimden, sağlığına, doğusundan kenar mahallesine, çocuğundan yaşlısına çözüm bekleyen tek bir konusu bile gündeminize girmeyecek mi hâlâ?..
Otoparksız hastaneler
Otoparkı olmayan hastane olur mu?.. Hastaneye girerken kapıda valeye bırakmak zorundasın arabanı... Sanki gece kulübüne giriyoruz! Bugün pek çok anlı şanlı hastanede durum bu; Amerikan Hastanesi’nde aracını valeye vermek zorundasın. Alman Hastanesi’nde öyle... Geçen gün Fulya’da yeni açılan Acıbadem’e gittim, müthiş bir hastane... Ama tek araçlık otoparkı yok. Daha açılalı bir yıl olmadı, şehrin göbeğine koskoca bina dikiliyor, ruhsat verilirken otoparkın var mı diye soran bile çıkmıyor... Her gelenden 8 lira alıyor vale, 2 lira para üstünü bekleyen de olmadığından 10 lira... Kapıda araçlarını bekleyenler kuyruk vaziyette. Çünkü valeye bırakmak dışında başka bir seçenek sunmuyor hastane. Futbol Federasyon Başkanlığı’na hazırlanan Mehmet Ali Aydınlar, Maslak’taki Acıbadem’e doğrudan metro bağlantısı yapmak için 5,5 milyon dolar harcadı. Fulya Acıbadem’in ise otoparkı yok. Özel hastaneler vale hizmeti sunmalı ama otoparksız modern bir bina da olmamalı!
Teşrik-i mesai
Okurun gözünden kaçmıyor. Cumartesi günkü yazıda çıkan “teşvik-i mesai”nin doğrusu, “teşrik-i mesai” olacaktı. Teşrik’in kökeni Arapça ortak anlamındaki şirk’ten geliyor. Teşrik-i mesai de, birlikte çalışmak demek. Bu konuda gelen çok sayıda uyarı da gösteriyor ki her kelimeyi çok dikkatli yazmak durumundayız. Düzeltir, özür dilerim.