Paylaş
Mesleğim bana yarıyor, özel hayatım yarıyor. Her şeyi pozitif etkiliyor. 2017’ye müthiş giriyorum” dedi... “Türk popunun üç büyükleri kimdir” diye sorunca da hiç düşünmeden cevap verdi: “Tarkan, Gülşen ve benim.”
◊ Nasıl nişanlandın böyle pat diye?
- Valla güzel nişanlandım.
◊ Ne zaman oldu?
- Buraya (Rotterdam) gelmeden hemen önce.
◊ Düğün ne zaman?
- Bilmem. Her şey hızlı gelişti. Plansız bir şey yaşıyorum.
◊ Nasıl tanıştınız Cem’le?
- Ortak bir tanıdığımız vardı ve ben yurtdışındaki bir fotoğrafçıya ulaşmak istiyordum. Onu da Cem tanıyordu. Arkadaşım “Cem seni görüştürebilir” dedi. Biz o iş için konuştuk ve tanışmış olduk.
◊ Kaç ay önceydi bu?
- 2 ay önce. İlk buluşmada iş konuştuk. O ciddiyetten pek çıkmadık. Ama ortak arkadaşımız da olduğu için bir taraftan müzik filan dinleyip sohbet de ettik. Bu arkadaşlıktan keyif aldık o anda. Sonra ben Miami’ye gittim zaten. Miami’de kulüp baktım kendime. Orada 500 milyon dolar yatırım yapmış çok önemli bir işadamımız var, Mehmet Bayraktar. Onunla görüştüm. Çok güzel bir yat limanı kurmuş, orada bir kulüp açmış. Orada sahneye çıkacağım. Tabii biz bu süreçte flörte devam ediyorduk Cem’le...
◊ Sürekli WhatsApp yani...
- Evet sürekli WhatsApp’taydık. Ben döndükten sonra da görüşmeye başladık. Daha fazla detay istemezsin herhalde....
◊ 2 ay çok kısa bir süre değil mi tanımak ve nişan için?
- Biraz insan sarrafı olmaya başladıktan sonra, çok uzun zamana ihtiyaç duymuyorsun birini tanımak için. Birkaç hareket, sinyal vermeye yetiyor. Cem’in birkaç özelliği dikkatimi çekti. En başta ailesine çok düşkün. Çok yardımsever. Bana da ilk yardım için koşmuştu. Aynı zamanda spor yapıyor.
◊ Ne yapıyor?
- Dövüş sporlarıyla ilgileniyor. Egzersizlerini aksatmıyor.
◊ Modellik de yapıyordu...
- Modellik yapıyor evet. Birkaç dergide de dünyanın en seksi erkeği seçilmiş durumda.
◊ En seksi erkeği kaptın ha!
- Öyle olmuş. Ama dediğim gibi aslında karakteri fiziğinin önüne geçti. Yani dedim ki bu kadar özellik verildiğine göre içi de aynı galiba. Beni hiç yanıltmadı şu ana kadar. O yüzden bu kadar hızlı gidiyor.
◊ Aman nazar değmesin... Nişan kararını nasıl aldınız?
- Sadakat yüzüğü takmaya karar verdik. O dönemde ailesi İstanbul’daydı. En azından ailesi buradayken yapalım diye konuştuk. Aileler arasında nişan töreni düzenledik.
◊ Allah tamamına erdirsin.
- Rüya gibi. Biraz plansız oldu. Hadi şunu yapalım, bunu yapalım gibi değil de çok akan bir durum yani şu an. Aşk...
40-45 YAŞINDA BİRİYLE FLÖRT ETMEK BENİM İÇİN ZOR
◊ Yaş farkı filan çok konuşuldu...
- 12 yaş fark var. Normal. Bir erkeğin zaten olgunluk yaşı 30’unda başlıyor. Cem 31 yaşında. O olgunluğa erişmeyen hiçbir erkek zaten olmaz. Daha fazlası da benim için enerji olarak az kalıyor diyebilirim. Yani 40-45 yaşındaki biriyle flört etmek benim için zor. Çünkü benim enerjim yüksek. Biliyorsun, zaten sahnede yüksek enerjili bir iş yapıyorum. Slow şarkıların kadını değilim. Hep 130bpm’im. Bu ülkede 2000 yılında 130bpm’i yapan ilk kişiyim. Sonra o bpm’le biliyorsun herkes remiksler yaptı. Kulüplerde çalınmaya başlandı. Beni buraya davet eden MTV’nin de belki dikkatini çeken, modern yüzüm oldu. Özgüvenim ve yeni şeyler deniyor olmam.
◊ Bu enerji ilişkine de yansıyor...
- Tabii, bana uygun biriyle, benim hızıma ve enerjime yetişecek biriyle birlikte olmalıyım. Rakamlara bakarak değil...
◊ Oğlun Çağın ne diyor bu ilişkiye?
- Oğlum benim adıma çok mutlu. Birinin bana sahip çıkması, bir erkeğin arkamda durması onu mutlu etti... Aşk kadını olduğumu herkes biliyor. Şu anda da bunun gerçeğini, en doğrusunu bulduğumu düşünüyorum. Bu durum işime de çok yansıyor. İyice gençleşiyorum.
◊ Evet çok pozitifsin. Görmeyeli güzelleşmişsin, enerjin çok yüksek...
- Mesleğim bana yarıyor, özel hayatım yarıyor. Her şeyi pozitif etkiliyor.
◊ 2017’ye iyi gireceksin yani?
- Aynen. Allah bana her şeyin en güzelini ve en özelini nasip etti diyorum.
◊ Bu yaz düğüne doğru gidiyor olabiliriz belki de...
- Her şey olabilir. (Gülüyor) Zaten ciddi düşündüğümüzü söyledim.
◊ Parmağındaki nişan yüzüğü de Swarovski mi yoksa?
- Yüzük de derken?
◊ Yanağındakine “Tektaş değil, Swarovski” dediler ya...
- Tabii tabii... Sosyal medyada da birtakım geyikler dönüyor, bunu söyleyenler çıkıyor ama bırakın da pırlanta olsun. Bu tür mutlulukları paylaşmak aslında hoşuma gidiyor. Sevenlerim çok mutlu oluyor benim adıma. Önemli değil tabii değeri ve ne olduğu. Manası çok daha önemli. Şu anda üzerimde gördüğün bütün bu aksesuvarlar Cem’den işte...
◊ Yanağındaki tektaş da mı?
- O ilk hediyesiydi zaten. Boynumdaki C yazan kolye, yanağımdaki, parmağımdaki hepsi Cem’den.
◊ Yanağa tektaş fikri nereden çıktı? Daha önce bizde yanağa tek taş takan birini görmedim...
- Sen benim gibi birini gördün mü Cengiz?
◊ Görmedim...
- Eee o zaman? Piercing yaptırmayı düşünüyordum ama çok sert ya da sivri bir şey istemiyordum. Gamzelere filan da takıyorlar. Burayı böyle hoş buldum. Nazik ve narin...
◊ Yapıştırma mı?
- Hayır, içinde vidası var. Hafif uyuşturdular orayı. Hissetmedim takılırken. Vidayla üzerine taşı monte ediyorlar. İstediğin zaman değiştirebiliyorsun.
◊ Çıkardığında küçük bir iz kalacak herhalde...
- Kalabilir evet...
2017 PLANLARIM ARASINDA MİAMİ’DE KULÜP AÇMAK DA VAR
◊ MTV ve Listerine tarafından davet edildin Rotterdam’a. Gerçekten kime “Hande’yle MTV ödül törenine gideceğiz” desem “Tam isabet” dedi. Genç ve modern müzikle örtüşen bir yanın olduğuna inanıyor musun?
- Tabii ki. MTV’nin bakış açısı çok modern. Orada benim ismim akla geldiği için çok mutluyum. Ülkemiz adına da gurur duyuyorum. Yurtdışında ülkemi temsil etmeyi seviyorum. Daha fazla dikkat çekmek istiyorum. Bu alanda da bir şeyler denemek istiyorum.
◊ Yurtdışı projesi var o zaman...
- Var, evet. 2017 planlarım arasında hem Miami’de bir kulüp açmak hem de yurtdışında bir şarkı çıkarmak var.
◊ Sen bu işletmecilik işini sevdin galiba?
- İşletme demeyelim. Mekan yüzü oluyorum, oranın konseptini, eğlence anlayışını belirliyorum.
◊ Sebastian’da sadece mekanın yüzü müsün sen şimdi?
- Tabii. Çünkü orada bir ekip çalışıyor. PR ekibi var, mutfakta bir ekip var, şefleri seçen bir ekip var... Bunlara çok fazla müdahale edemiyorum. Ben daha çok oranın günlük programını organize ediyorum. Ayrıca şarkı söylüyorum.
◊ Bu anlattığın mekan yüzü olmanın ötesinde bir şey ama...
- Evet, daha birebir bir şey. Buna 2-3 sene önce şöyle karar verdim: Tamam hep sahneye çıkıyorum, şarkılarım seviliyor, kliplerim izleniyor, beni konserlerimde görüyorlar ama orada kalıyor. O kadar yani... Biraz daha samimi nasıl olabiliriz diye düşündüm. Ya televizyonda talk show yapacaktım; ama orada da ne kadar kendim olacağım belirsiz. Ya da kendi mekanıma insanları davet ederim, gelirler, buluşuruz, beni görürler dedim. Bir yer açıp herkesle buluşma noktası yaptık işte. İnsanlar konserde bile olamayacağı kadar yakınlaştı. Ben de bundan inanılmaz mutlu oldum.
◊ İşin tutmaması kaygısı taşıdın mı?
- Birçok kişi “Markan zarar görür” dedi. Ama ben buluşmak istiyordum herkesle. Ve buluştuk! Çok da güzel oldu, derken zamanla marka büyüdü. Bu fikir tuttu. Geçen yıl Bodrum’da birkaç mekan daha bu fikirle açıldı. Ben şu anda Nişantaşı’nda da böyle bir yer açıyorum. İçinde hem gurme hem de özel mutfaklar olacak.
◊ Adı yine Sebastian mı olacak?
- Hayır... Adını teknik sebeplerden dolayı şimdi açıklamayayım.
◊ Müziği yine sen mi yapacaksın?
- Oğlum Çağın’la birlikte yapacağız. Oğlum da müzik direktörü oluyor orada. Zaten DJ’liğini de yapıyor. Birlikte karar veriyoruz. Haftanın 6 ya da 7 günü açacağız.
◊ Yeri tam olarak belli mi?
- Nişantaşı’nın göbeğinde... İçini zaten Mahmut Anlar yapmış... Çok harika bir restoran. Daha açılışı bile yapılmamış. Elden ele değişmiş, son olarak beni aradılar. Gece yarısından sonra kulübe dönüşeceği için o dekorasyona eklemeler yapıyorum. Yemek yediğin mekanda eğlenmeye başlarken bulacaksın kendini.
◊ Sen de orada olacak mısın?
- Sebastian’daki gibi zaman zaman olacağım.
CEM’E ALYANS ALMAYA GİTTİK KÖPEĞE GERDANLIK SANDILAR
◊ Yanağındaki tektaş kadar köpeğine aldığın gerdanlık da konuşuldu. Var mı öyle bir şey gerçekten?
- Benim de köpeğim var ama o Hakan’ın (Akkaya) köpeğiydi. Cem’e alyans almak için kuyumcuya gitmiştik. Bizi kuyumcuda gördüler, Hakan da dedikodu çıkmasın diye “Köpeğe gerdanlık baktık” dedi. “Böyle bir devirde bu tarz bir cümle kurma, şaka olduğunu anlamazlar” dedim ama söylemiş bulundu. Aslında onlar da anladılar espri yaptığımızı ama espriler bazen basında anlaşılamayabiliyor.
◊ Köpeğe gerdanlık değil, Cem’e alyans almaya gitmiştiniz yani...
- Evet ama sonunda gizli kalamıyor böyle şeyler.
◊ Hele ki sosyal medya çağında...
- Önemli değil. Ben güzel bir şey yaşıyorum ve paylaşıyorum da bunu.
◊ Sen çok gizli kapaklı yaşayan biri de değilsin, daha şeffafsın...
- Sevenlerimle hayatımı paylaşmayı seviyorum. Sonuçta 17 yıldır bu ülkede herkesin bir şekilde tanıdığı biriyim. Ama tadında paylaşıyorum.
ÜÇ KOSTÜM DEĞiŞTiRiP ŞOV YAPTIM DEMEK BANA GÖRE DEĞiL
◊ Yeni klip hangi şarkıya gelecek?
- “Emrine Amade”ye. Harbiye Açıkhava’daki konserimizde güzel bir video hazırlandı. Sonra da “Seviyorsun”a klip çekeceğim.
◊ Harbiye Açıkhava’daki klibi kim çekti?
- Onu komple DVD için çekmiştik. Şimdi DVD’yi yapacaklar. “Emrine Amade”yi oradan yayınlayacağız. Harbiye Açıkhava konseri bu sene çok güzeldi çünkü. Ben orada 3 senedir farklı bir şeyler yapıyorum. Elime mikrofon alıp sahneye çıkmak, üç kostüm değiştirip şov yaptım demek bana göre değil.
◊ Bunu yapan sanatçı çok...
- Evet. Kostüm değiştiriyor, “Şov yaptım” diyor. Ya da iki tane değişik tarz şarkı söylüyor, “Şovuma bir şeyler kattım”. Bunlar artık çok eskilerde kaldı, beni kesmiyor. Ben sahneye nereden çıkarsam çıkayım, ateşler içinde çıkmalıyım. İnsanlar bir anda heyecanlanmalı. Gördük işte MTV’de, adamlar sahnede neler yapıyor. Bu üçüncü yılımız Hakan Akkaya ve Uğurhan Akdeniz’in ekibiyle. Artık daha bir profesyonelleştik. Ne istediğimizi ve ne yapabileceğimizi iyice çözdük. Bu sene en iyisiydi bence. Her şarkıda yine dekor değişiyordu, dansçılar, kostümler... Ve akıyordu. Hiç kimse beklemiyordu şarkı aralarında. Gerçekten harika bir ekibi var onların. Harbiye Açıkhava’ya damga vurduk. Birçok sanatçıyı da bu tür şov yapmaya itti biraz.
KRALIMI BULDUM ARTIK BEN DE KENDİMİ KRALİÇE GİBİ HİSSEDİYORUM
◊ Hayranların sana kraliçe dedi. Kendini kraliçe gibi hissediyor musun?
- Şu an kralımı bulduğum için hissediyorum (Gülüyor). Tabii 17 yıldır insanların beni severek koydukları bir yer var. O her şeyden daha önemli.
◊ Geçen yine sosyal medyada paylaştığın bir şey vardı, “Popun yeni starı” yazılı yıllar öncesinden bir gazete kupürü...
- Evet yaa... 2000 yılı ve popun yeni starı geliyor diye bir haber...
◊ 17 yıl önce bu piyasaya girdiğinde bugünlere geleceğini hayal edebiliyor muydun?
- Böyle olmasını hayal ediyordum. Ama zaman nasıl geçti bilmiyorum. 17 yıl çok uzun yaaa... Ama çok güzel bir kıvama geldim müzik adına. Sesim, yorumum, her şey daha farklılaştı. O yüzden 17 yılı bir kenara atıyorum, sıfırdan başlıyorum. O kadar tazeyim şu an.
KENDİ YAŞITLARIMLA YAŞLANMAYI SEÇMEDİM
◊ 17 yılda senin en büyük başarın genç kalabilmek, müziğini genç yapabilmek belki de...
- Evet. Kendi yaşıtlarımla yaşlanmayı seçmedim. İnsan gençken dinlediği müziklerden farklı etkileniyor. Sonra yaş 30’lara, 40’lara gelince o müzikler aynı şekilde etkilemiyor. Sonra da diyor ki “Bizim zamanımızda yapılan müzikler artık yapılmıyor”... Aslında sen artık öyle değilsin. Senin önceliklerin değişti. Çocuğun oluyor, para kazanman gerekiyor, kiranı düşünüyorsun... Ne şarkısı! Hangi şarkı geçsin sana! Elektronik müzik yaptığımda, arkadaşlarıma “Siz dinlemeseniz de çocuğunuz dinleyecek” diyordum.
◊ O elektronik döneminden pişman mısın?
- Yoo çok memnunum. Ben o zaman markalaştım. Müzik konuşuluyordu ülkede ilk kez. “Romeo” öyle bir olay oldu ki ortalığı yıkıyordu. Nasıl bir tezatlık değil mi? Hem beğeniliyor, hem tartışılıyor. Ben o yüzden eleştirilmezsem bir problem var diyorum zaten. En iyi şeyi de yapsam konuşuluyorum. Nişanlanıyorum, yine konuşuluyorum. 10-12 yaş farkla nişanlanan ilk ben miyim? Ben olunca çok fazla göze batıyor diyebilirim. Ama nazara gelmiyorum.
◊ Bu sektörü domine etmeyle ilgilidir... Mesela Hürriyet de öyle. 10 gazete yazsın hiçbir şey olmaz, Hürriyet yazsın olay olur.
- Tam beni tarif ettin.
◊ Sen sektörü domine ettiğini düşünüyor musun?
- Anlattıkların benim başıma gelmiyor mu sence?
◊ Bence hepsi geliyor...
- Ve ben bundan zevk alıyorum.
◊ Anlatırken de büyük bir hazla anlatıyorsun zaten...
- Hatırlıyor musun bir gün bir liste paylaşmıştım.
◊ Evet.
- Çok gülüyorum ona. Dalga geçiyorum bu durumla ben. Çünkü medyada her gün çıkmak, başarıyla orantılı olan bir şey değil. Neyle gündemdesin o önemli. Ben müzik listelerinde birinci olmayı tercih ederim. Yazın en riskli rakibim Tarkan’dı. Benden bir gün sonra da Sertab Erener çıktı. Listelerde 1 numaraydım, normal şartlarda hemen aşağıya düşmem gerekiyordu ama düşmedim. Yani o Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’tı. O üçlemeyi kimse görmedi ve beni saçma sapan insanlarla kıyasladılar. Mesela yazın albüm çıkarmayan tiplerle. Çıkanlara bakacaksın. Sen beni sürekli yarışa çıkmayan bir atla kıyaslıyorsun mesela. Bu yıl Altın Kelebek’te adayım. Ödül alacağım diye hayal ediyorum. Hislerim öyle söylüyor. “Yalanın Batsın” ve “Romeo”yla almıştım. “Mor”la da alacağımı hissediyorum. Altın Kelebek değerli bir ödül.
◊ Türk popunun üç büyükleri kimler sence?
- Tarkan, Gülşen ve ben. Oldu mu bu üçleme?
◊ Bu üçleme olur.
- Kıskançlık yok burada bak... Kimseyi ezmedim, kimseyi de fazla bir yere koymadım değil mi?
◊ Yıllarca Demet Akalın’la kıyaslandın, üç büyüklere almadın onu...
- Sen kendine bak. Bana onay veren sensin. Ben objektifim. Ayrıca konu kıyas filan değil. Konu, hep aynı konu olması. Beni sıkan bu. 15 yıldır bana da yazık, emeğime de. Bu kadar emek, her röportajın sonu oraya bağlansın... Bu bir sökük. Bu hırkanın söküğü elbet bitecek. Böyle pıt birinin elinde kalacak.
SESİMDEKİ ENERJİ KIŞKIRTICI
◊ Evde nasılsındır? Hep böyle dinamik, hep koşturan mı yoksa yahu zaten sürekli oradan oraya koşturuyorum, biraz da domestik olayım deyip yayan bir tip misin?
- Evde bir yardımcım var. Yemek yapıyor, yardım ediyor. Ben organizasyon yapma kısmındayım. Arkadaşlarımı çağırırım, film izleriz, yemek yeriz, müzik çalarız. O tür şeyleri seviyorum.
◊ Enstrüman çalabiliyor musun?
- Yok. Ben maestro’yum. Birçok müzisyen arkadaşım bana “Seni gördüğümüzde beste yapasımız geliyor. Sesin kulağımızda kalıyor” diyor. Çünkü benim sesim enstrüman gibi. Sesimdeki enerji kışkırtıcı. Zaten beni de tahrik eden bu. 5 yaşımdan beri büyüsem de şarkı söylesem diye bekleyen bir tiptim ben.
◊ Ne güzel insanın 5 yaşında yapmak istediği bir işte zirveye çıkması...
- Bunun için dünyaya geldiğimi biliyordum ben.
◊ Senin erken yaşta sahneye çıkma durumun var mıydı?
- Yok. Ben erken yaşta anne oldum.
◊ Ama bence onu yapman da güzel oldu.
- Oğlum şu anda 26 yaşında ve DJ’liğimi yapıyor. Amerika’da bir kulüpten istiyorlar onu. Gidecek ve belki de “Anne gel burada sahneye çıkıyoruz” diyecek. Adam müzisyen oldu. O kadar mükemmel bir oğlum var ki şanslıyım.
◊ Babayla ilişkisi var mı peki?
- Var. Görüşüyorlar tabii. Gayet iyiler. Babanın da başka bir ailesi var artık. Başka bir kardeş filan. Onlarla da bir araya geliyor.
◊ Yüzde yüz onun da etkisi vardır karakterli büyümesinde...
- Her şey pozitif bizde...
MÜZiK OLMASA KENDiMi ÖLDÜRÜRDÜM
◊ 5 yaşından beri müzisyen olmayı hayal ediyordun. Ya olmasaydın, ne yapardın?
- Olmasaydı kötü olurdu benim için. Herhalde kendimi öldürürdüm ben. İyi değildim yani. Boş boş camdan dışarı bakıyordum öyle.
◊ Kaç yaşındaydın o zamanlar?
- 17-18 yaşlarında. Ne yol bulurdum? Hadi bana bir yol bul...
◊ Bir prodüktörün kapısını çalardın.
- Hangi prodüktör yaa... Tanımıyorsun bile çocuksun. Kabustu.
◊ Nasıl kırdın o kabuğu peki?
- O dönem Sezen Aksu, Sertab Erener ve Levent Yüksel’e albüm yapmıştı biliyorsun. Gençleri destekliyordu. Herkes ona vokal yapmak için mektuplar yazıyordu. Oradan çıkış yakaladım. Sezen Aksu’ya vokal yapayım dedim. Ama ona nasıl ulaşacağımı bilmiyordum, bu da ayrı bir kabustu...
Listerine’in sponsoru olduğu MTV Avrupa Müzik Ödülleri’nin davetlisi olarak gittiğimiz Rotterdam’da, Hande Yener’le kırmızı halıda yürüdük.
Paylaş