Bu ucuz konuşma en ucuz kahvedeki erkek muhabbetinde bile yapılmaz, bırakın ulu orta söylemeyi...
Ayıp...
Yakışıksız...
Utanmazca...
Bir uçak esprisinden iş nereye geldi, sonunda İbrahim Tatlıses kalktı Demet Akalın’a "Nasıl binici olduğumu iyi bilir" dedi...
Ne demek istediğini hepimiz anladık mı, anladık.
Oysa Tatlıses’in geldiği kültür, bu tür işlerde kadının ulu orta yerlere saçılmasına itiraz eder.
Hele ki evli bir kadının...
Aynı şey Tatlıses’in başına gelseydi ne olurdu?
Biri onun kadını hakkında "Nasıl binici olduğumu iyi bilir" deseydi ne yapardı Tatlıses?
Silahı kapıp o adamın kapısına dayanmaz mıydı...
Peki öyleyse bir başkasının karısı hakkında böyle konuşma hakkını nereden buluyor?..
Erkeğin cinsellik konusundaki bu nobranlığı çirkindir çünkü bilir ki kadın tarafı hele ki kamuoyu önünde bu konuda erkek kadar ucuzlayamaz, bel altına inemez...
Demet Akalın’ın Tatlıses’e açtığı dava, muhtemelen onu kazanacak olması falan önemsiz...
Tatlıses hemen çıkıp özür dilemeli...
Hem Demet’ten hem de kocası Oğuz Kayhan’dan...
Bir daha da geçmişte ne yaşamış olursa olsun, bir kadını cinsellikle rencide etmemeyi öğrenmeli...
Gece 24 seansı
Filmekimi’nde hafta başı 10 dakika gecikmeyle kaçırdığım Körlük filmini, çarşamba gecesi 24 seansında izledim nihayet...
Yıllardır merak etmişimdir, sinemaların 24 seansına gidenlerin sabah mesai kaygısı yok mudur diye.
O gece Beyoğlu Emek Sineması’nda öğrenciler ve genç sayılabilecek bir sinemasever grubu vardı, film bittiğinde gece 02.00’yi geçiyordu saat.
Ben 10-15 kişi oluruz herhalde diyordum ama beklediğimden kalabalık bir seyirci vardı.
Gece 24 seansının en keyifli yanı salonda zaman zaman düşen kafaları izlemek.
Kimi koltukta güzel bir pozisyon bulup temiz bir uyku çekiyor, işi horlamaya kadar götürenler var, kiminin de hafifçe içi geçiyor...
Bu içi geçenlerin önce kafası bir tarafa doğru hafifçe yatıyor, sonra hızla düşmeye başlarken son anda ’hıhhaah nerdeyim ben" diye uyanıyor kafanın sahibi...
Düşecek kafa kendini önceden belli ediyor zaten. Tespit ettiklerimize çıkışta sorsak film nasıldı diye; "Kör bir adam vardı" yanıtını alacağız, sonra da rüyasını anlatır herhalde...
Neyse gündüz uyku çekmediyseniz üstüne yarın sabah erken kalkacaksanız hiç kolay değil 24 seansı.
Günün yorgunluğunun ardından o karanlık salonda filmin bir yerinde ila ki uyku çöküyor adamın üzerine.
Körlük (Blindless), tam da beklediğim gibi ilginç bir film olarak çıktı karşıma.
İnsanların tek tek kör olduğu ve insanlıktan çıkmaya başladığı süreci bazı sahnelerde kitaptaki kadar çarpıcı vermiş yönetmen.
Ama şunu anladım Körlük de, pek çok uyarlama gibi kitabın lezzetini tam yakalayamıyor.
Vizyona girdiğinde mutlaka izleyin derim, o zaman yeniden konuşuruz...
İade-i itibar
Fenerbahçe iddiasını kaybetti diye bikinili fotoğrafları günlerce ortalıkta dolanan Ahmet Çakar, bu sefer hepimizi yendi mi? Yendi!
"Estonya’yı yenemeyiz" dedi, çıktı.
İade-i itibar süreci nasıl başlayacak merak ediyorum.
"Rakibi küçük görmeyelim" klişesine rağmen aslında Ahmet Çakar dışında herkes rakibi küçük gördü...
Maçın spikeri bile nasıl emindi;
"Kazanacağız ama yine sıkıntı çekerek" deyip durdu...
En sonunda adamların kendi kalesine gol atmasını da istedi ki, orada bittim ben.