Paylaş
Maçlarda pankart falan açmaya başlamışlar “1453 Kartal” diye...
Sosyal medyada gördüm, “Vatan haini Çarşı grubuna karşı 1453 Kartal grubu kuruldu” sloganıyla taraftar toplamaya çalışıyorlar.
Elbette herkes taraftar grubu kurmakta özgür.
İsteyen 1453 Kartal diye kurar...
İsteyen 2053 Kartal...
Felsefesi sadece “Çarşı’ya Karşı” olmak olan taraftar grubunun misyonu ne olacak...
34. dakikalarda atılan “Her yer Taksim her yer direniş” sloganını baltalamaya çalışacaklar...
Tribünlerden yükselen muhalif sesi kısmaya çalışacaklar...
Kasımpaşa Stadı’nda “asayiş berkemal” rolünü oynayacaklar...
Ama unutmayın... Bir taraftar grubunun tabanı, icraatı, geçmişi, tribün birikimi, felsefesi, fırlamalığı yoksa bırakın Kartal’ı doğan görünümlü şahinden öteye geçemez.
Ne diyordu Doktor Hikmet Kıvılcımlı meşhur sözünde, “Parti kurmak turşu kurmaya benzemez...”
İşte o hesap, “Taraftar grubu kurmak da turşu kurmaya benzemez...”
Hele söz konusu sadece Beşiktaşlıların değil tüm ülkenin sevgilisi haline gelen Çarşı’ya alternatif olmaksa...
Tarkan 10 gece olsa...
Geçen hafta 30 Ağustos’u fırsat bilip hafta ortası tatile kaçtım...
Tatilde bile telefonlarım susmadı...
Sebep Tarkan...
Açıkhava konserine bilet bulabilir misin?
Fazla davetiyen var mı?
Konsere beraber gidelim mi?
Başka hiçbir sanatçının konseri bu etkiyi yaratmıyor.
Zaten o da 3 gece konser verecekti, biletler anında tükenince 4’üncü geceyi koydular.
Talep bitmeyince 5’e çıktılar.
Yine bilet yok yine yok...
Sadece Türk değil yabancı sanatçılar da dahil olmak üzere 5 gece Açıkhava’yı hınca hınç dolduracak bir başka isim daha yok...
10 gece üst üste konser verse yine doldurur.
Bu ülke en çok Tarkan’ı seviyor, Tarkan sevgisi bitmiyor.
Yarın gece ya da son konserini ben de gidip izlemek istiyorum.
Aman aramayın vallahi fazla biletim yok.
Cem Yılmaz iyi baba...
Yan yana tatil yaptığım ünlülere izinsiz paparazzilik yapacak yaşı çoktan geçtik...
Geçen bayram tatilinde bunun talihsiz bir örneğini yaşadım. Bodrum’da Ozan Güven, boşandığı eşi Türkan ve oğlu Ali’yle aynı yerde tatildeydik. Birlikte sohbet ettik, güneşlendik...
Sabah Kelebek’i bir açtım, “Ozan güven eski eşiyle tatilde” haberi... Denizde yüzerken de bir fotoğraf... Adam ne düşünür şimdi? Ulan herifle bir tatilde yan yana düştük, insan hiç değilse iki-üç gün yüz yüze bakmamızın, sohbet etmemizin hatırına bu haberi yapmaz.
Gazeteyi kaptığım gibi yanlarına koştum, “Vallahi benimle ilgisi yok” dedim...
Beş gündür de Cem Yılmaz, eşi Ahu Yağtu ve oğulları Kemal’le aynı yerde tatildeyiz. Kah havuz başında, kah yemek kuyruğunda yan yana düşüyoruz. O da ailesiyle tatilde, ben de. Bu mahremiyeti bozacak bir şey yapacak halimiz yok.
Neyse ki ikinci bir Ozan Güven kazası yaşamadım!
Ama 5 günlük gözlemim sonrasında şu kadarını söyleyeyim; Cem Yılmaz iyi bir baba. Sürekli ailesine zaman harcıyor. Anfi tiyatroda oturup ufacık çocukların gösterilerini bile izliyor...
Nurgül’ün hesapları
Nurgül Yeşilçay’ı bir çalışanı maliyeye şikayet etti. Müfettişler de konuyu araştırmaya başladılar.
Vergi kaçırdığı tespit edilirse ağır ceza ödeyecek. İhbar doğru mu, palavra mı bilmiyoruz ama demek ki sanatçıların her şeylerini emanet ettikleri çalışanlarına dikkat etmeleri gerekiyor.
Maliyeye ihbar eden gizli fotoğraflarını da piyasaya verir...
Hakkında kitap da yazar...
Dünyada bunun örnekleri var. Nurgül’ün yaşadığı bütün sanatçılara örnek olmalı.
Sinan Çetin rahatsız
Sinan Çetin’in Başbakan Erdoğan’ın filmini çekeceği, Erdoğan rolünü de Engin Altan Düzyatan’a oynatacağının dedikodu olarak piyasada dolaştığını yazmıştım.
Sinan Çetin aradı, dedikodu olduğunu söyledi. Bir de şunu ekledi: “Bu dedikoduyu sevmedim. Sanki ben bu hükümetin adamıymışım gibi bir algı yarattığı için sevmedim.
Oysa Gezi Parkı olaylarının en başında hükümete en sert eleştiriyi yapanlardan biri benim.
Buna rağmen hakkımda böyle bir algının oluşması hoşuma gitmiyor...”
Paylaş