Paylaş
Ağladım...
Hüngür hüngür ağladım...
Çünkü tüm Cihangir gibi bizim ailenin de simitçi amcasıydı o...
Simit satmazdı, simit almak isteyenler ona gelirdi...
Firuzağa meydanında her daim duran kırmızı simitçi arabası yerinden kıpırdamazdı...
Arabanın küçük pencerelerini iki yana açar, en taze simitleri seçip uzatırdı “Al bakalım güzel kızım” diyerek Pera’ya...
Her hafta sonu aynı şey yaşanırdı bizim evde; sabahları Pera’yla el ele Cihangir’i yürür, üst katında o korkunç patlamanın olduğu Komşu Fırın’dan ekmeğimizi alır ama hiçbir zaman simitlerine kanmazdık...
Dönüşte simitçi amcanın tezgahına uğrardık mutlaka...
Bu zamanda tezgahının kapısını açık bırakıp giden ender esnaflardandı bizim simitçi amcamız...
Arabasının başında değilse bütün Cihangir bilirdi:
İsteyen istediği kadar simidini, açmasını alır, parasını tezgaha bırakırdı...
Olmadığı zamanlar Pera sorardı, “Simitçi amca nerede” diye...
“Buralardadır” derdim, tezgaha parayı bırakırken...
Pera aldığı şeyin ücretini ödemeyi simitçi amca sayesinde öğrendi...
Tezgahı başındaysa illa bize tatlı tatlı takılırdı...
Eğer o sabah 2-3 simit aldıysak, verdiğim 5 liranın üzerini almamaya çalışırdım ama o yine de para üstünü zorla tutuştururdu elimize...
Hak ettiği kadar kazanmak isterdi hep...
Ne yalanı vardı, ne dolanı...
Sonsuz güvenirdi insanlara, sonsuz iyiydi...
Pera’ya paytak paytak yürüdüğü bebekliğinden beri simit verirdi...
Şimdi tam Pars’la paytak paytak simitçi tezgahına yürümeye başlamış...
Simitçi amca da “Ablası gibi bu da bizim simitlerle büyüsün bakalım” demeye başlamıştı...
Ama olmadı...
Tezgahını en erken açtığı pazar sabahı, 07.00’de doğalgaz patlaması yaşanan karşı apartmandan kopan beton parçalarının altında kaldı...
75 yıllık ömrü böyle noktalandı...
Yıllardır sessizce durduğu kırmızı simitçi arabasının başında sessizce veda etti bize...
Tezgahı orada duracak mı...
Pera simitçi amcayı soracak mı...
Ben ne yanıt vereceğim bilmiyorum...
“Buralardadır” demeyi o kadar isterdim ki...
Hiç aklıma gelmezdi bir simitçinin ardından ağlayacağım...
Çocuklarım senin simitlerinle büyüdü, hakkını helal et Feridun Abi...
Simitlerin çok güzeldi...
İnsanlığın hepsinden güzel...
Paris’te son durum...
Paris’te şehirde güvenlik önlemleri olağanüstü...
Türkiye-Hırvatistan maçının oynandığı pazar günü stadın çevresi ve şehrin önemli yerleri polis ve askerlerden geçilmiyordu...
Stadın çevresinde çatılara çıkmış askerler, eller tetikte bekliyordu...
Hem terör saldırısı hem de günlerdir Fransız basınında yer alan aşırı sağcı Fransız grupların Türklere saldıracağı haberleri yüzünden...
Neyse korkulan hiçbir şey olmadı...
Pazar günü şehir sakin olduğu için trafiğe takılmadan, çok kolay şekilde stada ulaştık, aynı şekilde de stattan ayrıldık...
Şehirde yaşanan metro, tren grevleri hafta sonu olduğu için bizim maçı etkileyen bir unsur olmadı...
Sonunda Hırvatlar mutlu biz mutsuz ayrıldık...
Milano’da güvenlik Paris’ten fazlaydı
15 gün önce Milano’da Şampiyonlar Ligi finalini izlemiştim, çok ilginçtir oradaki güvenlik önlemleri Paris’e göre daha sıkıydı...
Milano’da stada girerken üstümüz başımız iki ayrı noktada aranmış, uçaktan inerken bile x-ray cihazından geçirilmiştik...
Paris’e girerken vizemize bile bakmadılar... Stada da çok üstün körü bir aramayla girdik...
Ama etrafta o kadar polis ve asker vardı ki belki de onun rahatlığıyla çok detaylı arama yapmadılar...
İspanya maçında Emre ilk 11’de oynar
Türkiye, Hırvatistan karşısında hiçbirimizin beklemediği kadar kötü oynadı...
Neredeyse bütün oyuncularımız dökülüyordu, değişiklikler de kâr etmedi...
Bir tek genç Emre Mor girdikten sonra tribünlere ve takıma biraz hareket geldi o kadar...
Görünen o ki bu turnuvayı kaybetsek de Emre Mor’u kazanmış olacağız...
Tribünler Emre’yi çok sevdi, belki de oyununu seveceğimiz, umut veren birine hasret olduğumuzdan...
Emre’de gençliğin getirdiği bir savrukluk, dağınıklık var ama ben onu oyunda kaldığı kısa sürede çok şey yapmak istemesine bağlıyorum.
İspanya maçında Fatih Terim ilk 11’de Emre’yle başlarsa şaşırmam...
Emre de biraz daha sakin olursa çok şey yapar, hatta Arda’nın pabucunu bile dama atabilir...
Paris’te tribünlerdeki hava o yöndeydi...
Paylaş