Paylaş
Gerekçe?..
“Doğrudan iktidarı hedef aldığı, doğrudan iktidarı eleştirdiği” için...
Yahu bir ana muhalefet partisinin, seçim kampanyasında beni hedef alacak hali yok ya, tabii ki iktidarı hedef alacak.
İktidar olmayı hedefleyen bir partinin, iktidardaki partiyi eleştirmesinden, onu hedef almasından daha normal ne olabilir?..
CHP de, MHP de, HDP de iktidar partisini hedef alacak tabii.
İktidarı sandık yoluyla devirmek için kampanyalarını öyle şekillendirecekler.
Bu, demokrasinin olmazsa olmazıdır.
2002 seçimlerinde Ak Parti ampullü seçim kampanyasında;
“Yakın ışıkları, yolsuzluklar bitsin”...
“Yakın Işıkları, yasaklar kalksın”...
“Yakın ışıkları, Türkiye aydınlansın” derken iktidarı doğrudan hedef almıyor muydu?
Tabii ki alıyordu ve bundan doğal bir şey yoktu.
Bugün de muhalefet partilerinin seçim kampanyalarında iktidarı doğrudan hedef almasından doğal bir şey yoktur.
TRT’nin bunu “suçmuş, yasakmış” gibi gösterip muhalefet reklamlarını yayınlamaması kabul edilir gibi değil.
“İlk görüş” kamerası
THY Euroleague’de cuma gecesi oynanan Real Madrid-Zalgiris maçında bir ilk yaşandı.
Zalgiris’in iki oyuncusunun formalarının göğüs hizasına mikro kameralar yerleştirildi ve maçın bazı anlarını oyuncuların gözünden izledik.
“First Vision” (İlk Görüş) kamerası deniyor buna.
Pota altı mücadeleleri, molalarda koçların verdiği talimatlar, hücumda takımın nasıl yerleştiği, rakip savunmanın dağılımı, hepsini oyuncuların gözünden gördük.
Sahanın içindeymişiz gibi...
Basketbol gibi hızlı ve temposu yüksek bir sporda ilk görüş kamerasından elde edilen görüntülerin seyircinin başını biraz döndürdüğünü söylemeliyim.
Ama futbolda ya da kayak gibi bireysel sporlarda çok daha eğlenceli olacağı kesin.
Messi’nin gözünden de maç izleyeceğimiz günler yakın...
Bizde ise Emre Belözoğlu gibi çabuk parlayan oyuncuların göğsüne takmak lazım bu mikro kamerayı. Sahada “kim kime küfretti, kim ne yaptı”yı detaylı görmek için...
İlker Başbuğ’dan Özhan Eren’e; “Yalan söylüyor”
Atatürk’süz Çanakkale filmi olur mu?” tartışması yaptığımız “Son Mektup”un yönetmeni Özhan Eren’e sormuştum;
“İlker Başbuğ, Çanakkale Savaşı’nın her karesinde Mustafa Kemal vardır diyor” diye...
Özhan Eren de;
“Deniz savaşlarında yok, karanın finalinde de yok, ciddi rahatsızlanıp tedaviye gidiyor. Tarih ilmine baktığımızda toplamı 13 aya varan Çanakkale Savaşları’nın tamamında Mustafa Kemal yok. Şimdi siz kalkıp, her karesinde var derseniz bu ilimsel değil, duygusal bir cümle olur. Ben buna da hiç itiraz etmem. Duygu olarak insan o duyguyu taşıyabilir” demişti...
İlker Başbuğ, Özhan Eren’le yaptığım bu röportaja önceki gün bir konferansta yanıt verdi.
İlker Başbuğ, açıkça yalancılıkla itham ediyor Özhan Eren’i.
Ve ekliyor;
“Ben ‘Çanakkale Savaşları’nın her karesinde Mustafa Kemal Atatürk vardır’ dedim.
Sonra bir gazetede o filmi çekenin savunmasını okudum.
Diyor ki ‘Ben deniz savaşını çektim. Deniz harekatı olduğu için Atatürk yoktu’. Yalan söylüyor.
Çanakkale’de ilk mermi atımı 19 Şubat 1915’tir.
Atatürk orada, Bolayır bölgesinde komutan.
Müttefikler küçük bir birlikle karaya çıkarma yapmak ister. Atatürk bu duruma müdahale eder.”
Haydi buyrun bakalım... Eski Genelkurmay Başkanı’nın iddiası da bu...
Ben televizyoncuların yerinde olsam, bir dakika durmam hemen canlı yayına davet ederim İlker Başbuğ’la Özhan Eren’i.
Kabul ederlerse tartışmaları tadından yenmez...
Atatürk deniz savaşlarında var mıydı, yok muydu biz de işin doğrusunu öğreniriz...
En iyi üyelik arkadaşının üyeliğidir
Kusura bakmayın da sevgili Soho House’çular, 5 bin lira verip (1770 Euro) kulübünüze üye olacak değilim.
Soho House İstanbul’a para verip üye olanları asla eleştirmiyorum.
Dünyanın her yerinde bu tür kulüplere üye olan elitler var.
Yurtdışında böyle birkaç ‘private’ kulübe gitmişliğim de var, öyle böyle değil çok şık ve güzel oluyorlar.
Fotoğraflardan ve anlatılanlardan gördüğüm kadarıyla Soho House da öyle.
Ama hiçbir güzellik, fazlasıyla steril bir üyeliği cazip kılmıyor bana...
“Beni üye kabul eden hiçbir kulübe üye olmam” snobluğunda da değilim ha, sadece bu tür kulüpleri çok yalıtılmış bulduğum için, ücreti bin lira bile olsa gidip üye olmam.
Denizcilikte bir laf vardır ya, “En iyi tekne arkadaşının teknesidir” diye...
Bu tür kulüpler için de, “En iyi üyelik arkadaşının üyeliğidir” diyebiliriz.
Gidip birkaç kez görürsün işte...
Paylaş