Paylaş
Gelişmiş ülkeler 10-12 yaşından küçük çocukların evde yalnız bırakılmasını kesin kurallarla yasaklıyor.
Çocuğun hayatı tehlikeye atıldığı için çok ciddi bir suç bu...
Bizde ise anne-babalar ufacık çocuklarının üzerine kapıyı kilitleyerek dışarı çıkıyor.
Sorumsuz anne-babaya bakar mısınız;
2, 3 ve 5 yaşındaki üç kardeşi evde yalnız bırakmışlar, dışarı çıkmasınlar diye üzerlerine kapıyı kilitlemişler. Çok iyi ana-babalar ya, üşümesinler diye bir de sobayı yakmışlar evde!
Yangın çıktı, ufacık çocuklar cayır cayır yanarak hayatlarını kaybettiler.
Evin bir köşesinde birbirlerine sarılmış halde kömürleşmiş cesetleri bulundu.
Cinayet değil de nedir bu?
Sayın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, lütfen bakanlık olarak bu davaya müdahil olunuz...
Çocukların göz göre göre ölüme gönderilmesi karşısında sesinizi yükseltiniz...
Çocuğunu evde yalnız bırakan ebeveynler yüzünden Türkiye’de her yıl onlarca çocuk hayatını kaybediyor.
Bu konuda ciddi ve ağırlaştırılmış bir düzenlemeye ihtiyaç var.
Çocuklar öldükten sonra ceza vermek çözüm değil, onlar ölmeden önce ebeveynleri bilinçlendirmek ve bu konuda caydırıcı olmak gerek.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bu konuda kampanyalar düzenlemeli, cezaları ağırlaştıracak yaptırımları gündemine almalı ve çocuk ölümlerinin önüne geçmelidir.
Yoksa o birbirlerine sarılmış kardeşlerin günahı hepimizin boynunadır...
Taşın artık Trilye!
Geçen hafta Ahmet Hakan’ın köşesinde, Ankara’nın meşhur balıkçısı Trilye’nin İstanbul’a taşınacağı haberini okudum. Ben o işten vazgeçtiler sanıyordum artık.
Çünkü aynı yazıyı üç yıl kadar önce ben yazmıştım.
Sonra internete girdim, Trilye’nin İstanbul’a taşınacağı haberlerinden geçilmiyor.
Trilye’nin lezzetlerinden çok İstanbul’a taşınacağı konuşulur oldu son 2-3 yıldır...
Taşınsa da şu yılan hikayesinden kurtulsak artık, Trilye’nin lezzetlerini konuşmaya başlasak yeniden...
Nedir bu savaş merakı
Posta’nın dünkü manşeti çok önemli bir konuyu gündeme taşımıştı;
ilköğretim okullarında ‘temsil’ adı altında yapılan gösterileri...
Bu oyunları ne denetleyen var, ne çocukların üzerinde nasıl bir etki yapacağını irdeleyen...
Bağcılar’daki Vali Cahit Bayar İlkokulu da, 18 Mart Çanakkale Zaferi’yle ilgili çocukların oynadığı bir temsil hazırlamış.
7-8 yaşındaki öğrenciler asker kıyafeti giymiş, savaşıyor.
Çocukların bazıları temsili olarak şehit düşüyor.
Sahnede tabutlar... Üzerinde çocukların fotoğrafı...
Bu nasıl oyun arkadaşlar? Ufacık çocukların psikolojisinin bozulacağını söyleyen bir tane eğitimci yok mu koca okulda?
Çiçek, böcek, hayvan, doğa, insan sevgisi aşılayan oyunlar oynatsanıza çocuklara...
Nedir bu şiddet, savaş merakınız?
Posta’nın dediği gibi eğitim ölmüş, ağlayanımız yok...
Geç kaldı ama yine de iyi
Beşiktaş-Üsküdar arası motorla 3.5 dakikaya inecekmiş.
Bu hattın yıllardır işletmesini yapan Dentur, 14 yeni gemi inşa edileceğini, yeni nesil gemilerin hem daha hızlı hem de daha çevreci olduğunu açıkladı. İlk gemi önümüzdeki günlerde sefere başlayacakmış, 4 yıl içinde de sayı 14’e tamamlanacakmış.
Bu yatırımı çok daha önceden yapmalıydı Dentur.
Avrasya Tüneli, Marmaray açılıp iki yaka arasında geçişler bu kadar çeşitlenmeden önce olmalıydı bunlar...
Hele hele Kabataş-Üsküdar arasında denizaltından yürüyüş yolu yapıldığında Dentur’un işi daha da zorlaşacak.
Geç kalsa da çok doğru bir yatırım bu, eski model gemilerle yeni tünel yatırımlarıyla baş edemezlerdi zaten...
Bu hattı özellikle yazın kullanan biri olarak 3.5 dakikada motorla karşıya geçmek yeniden cazip kılabilir gözümde motor taşımacılığını...
O beni hâlâ...
Esra Erol’a samimi bir eleştiride bulundum, o işi hemen kişiselleştirdi.
Benim hakkımda bin yıldır söylenen “Hem Hürriyet’te yazıp hem başka kanallara nasıl program yapıyor?” sorusunu bir kez de o sordu.
Ben anlatmaktan bıktım ama madem merak etti, Esra eski dostumdur, ona yanıt vereyim;
◊ Benim bir yapım şirketim yok. Olamaz da ama kardeşimin var. Ben yapımcılık yapmıyorum, kardeşim Cem yapıyor. Yeni değil, yıllardır üstelik...
◊ Yıllarca TV’lerin haber merkezlerinde, program departmanlarında çalıştım, mütevazılık yapmayacağım program yapımını iyi bilirim. İzin verin de kardeşime yaptığı işlerle ilgili bir-iki fikir vereyim ha?
◊ Habertürk’ten başlayarak 15 yıla yakın bir zamandır neredeyse kesintisiz ekranlarda program sundum, hepsi de gazetemin bilgisi dahilinde. Köşe yazarlığı yapıp TV’de program sunmak suç da benim mi haberim yok?
Not: Bu arada Esra Erol’a popüler kültür üzerine kalem oynattığımı sakın söylemeyin, o beni hâlâ TV eleştirmeni sanıyor...
Paylaş