Paylaş
Trafik polisi kazadan yaralı kurtulacak, çocukları babasız büyümeyecekti.
Rüzgar Çetin de yaralama suçundan yargılanacak, hâlâ hapis yatıyor olmayacaktı.
Bu yüzden daha ilk günlerde dedim; Emniyet Müdürlüğü trafikteki tüm polislere emniyet kemeri takma zorunluluğu getirmeli.
Hem de en ağır şekilde...
Takmayan memura disiplin cezası, sicile işleme, meslekten men etmeye varana kadar en ağır cezalar uygulanmalı...
Ders alan kim? Hâlâ böyle bir yönetmelik çıkmış değil!
Ama bu yüzden bir polis memurunun çocukları yetim, genç bir adam demir parmaklıkların arkasında kaldı...
Adalet herkese eşit şekilde işlediği zaman adalettir:
Zengine de, fakire de, ünlüye de, ünsüze de...
Zengin çocuğunun trafik kazasında adam öldürüp elini kolunu sallayarak çıkmasına nasıl itiraz ediyorsak...
Haksız yere hapis yattığında da itiraz etmeliyiz.
Şimdi soruyorum, Rüzgar Çetin eğer Sinan Çetin’in oğlu olmasaydı hâlâ hapiste olur muydu?
Çoktan unutup gitmiştik bu kazayı.
Ama sadece Sinan Çetin’in oğlu olduğu için herkesin gözü bu davanın üzerinde, herkes “Aman Rüzgar tutuksuz yargılanmasın” derdinde...
Bu dava giderek Sinan Çetin’den 40 yılın intikamını alma davasına dönüşüyor sanki.
Çünkü Sinan Çetin bildiğini her zaman bodoslama söylediği için, çıkıntı olduğu için 40 yıldır bu ülkede antiptik bulunur, sevmeyeni seveninden çoktur...
Davayla ilgili yapılan haberlere ve yorumlara bakıyorum, hep şehit polis ve ailesinin penceresinden...
Hadi geçtim baba Sinan Çetin’i...
Peki bu Rüzgar’ın annesi yok mu, kardeşleri yok mu?
Annesi, babası da dahil olmak üzere kimse “suçunun cezasını çekmesin” demiyor.
Ama 8 aydır çeşitli nedenlerle ertelenen davada tutuksuz yargılanmanın önü açılmasın diye kampanya yapılacak neredeyse.
Rüzgar Çetin’i hayatımda görmüşlüğüm yok.
Ama sadece Sinan Çetin’in oğlu olduğu için bu muameleyi görüyor olması adalet adına beni rahatsız ediyor...
Tabutların üzerine ilan vermekten vazgeçin
İshak Alaton’un cenaze töreninden görüntülere bakıyorum..
Törene gelen erkeklerin hepsi takım elbise kravatlı, kadınların hepsi özenli giyinmiş...
Sanki İstanbul’da bir cenaze töreni değil...
Oysa Beyoğlu’ndaki Neve Şalom Sinagogu’ndaydı tören.
Gidenler de hepimizin tanıdığı isimler...
Peki nasıl oluyor da Teşvikiye Camisi’ndeki cenazeyle bu kadar farkı oluyor görüntünün?
Elbette Yahudi cemaatinin, tıpkı Hıristiyanlar gibi kaybettiği insana ve cenaze törenlerine özen göstermesinden kaynaklanıyor fark...
Biz ise ölümüze ve cenaze törenlerimize ne yazık ki aynı özeni göstermiyoruz...
Tabutun görüntüsünden cenazeye katılanların görüntüsüne kadar her şey özensiz...
Mesela geçen hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kocatepe Camisi’nde omuzladığı tabuta takıldı gözüm...
Kocatepe Camisi Baş İmam Hatibi Kadir Temel’in cenazesinin konulduğu tabut...
Üzerinde kocaman “Ankara Büyükşehir Belediyesi” yazıyor...
Tahtaları eskimiş, boyaları solmuş bir tabut...
Koskoca Cumhurbaşkanı’nın omuzladığı tabut böyle mi olmalı? En başta içindeki merhuma saygısızlık, sonra omuzlayanlara, geride kalanlara...
Bir de şu belediyeler tabutların üzerine isimlerini yazma huyundan vazgeçmeli artık...
Tabutun üzerinde reklam mı olur kardeşim?
Tabutun üzerine Ankara Büyükşehir Belediyesi yazmakla, Turkcell yazmak arasında bir fark yok...
Tabutun üzerine Turkcell ya da Garanti reklam verse hoşunuza gider mi?
Bundan rahatsız oluyorsak belediyelerin isimlerini yazmalarından neden rahatsız olmuyoruz?
Tabii ki belediye bu hizmeti verecek, cenaze hizmetini gidip futbol federasyonundan alacak halimiz yok.
Öyleyse belediyeler verdikleri cenaze hizmetini neden tabutların üzerine ilan vererek gözümüze sokuyorlar?
Ayıptır, günahtır...
Tabutların üzerine ilan vermekten vazgeçin.
Tanıtımın yıldızları
İşler ufak ufak ekrana gelmeye başladı ama okulların açılmasıyla birlikte televizyonda yeni yayın dönemi pazartesi günü resmen başlamış olacak...
Bu zamana kadar da kanallar yeni yayın dönemi toplu tanıtımlarını dönüyorlar...
Kanal D’nin yeni yayın dönemi tanıtımları artık klasikleşmiş durumda...
Bu yıl da en çok konuşulan onlarınki oldu...
“Kim Ne Derse Desin Aşk İçin” adlı şarkıyı Kanal D’ye uyarlamışlar ve bütün ekran yüzleri bu şarkıyı söylüyor...
Okan Bayülgen’le başlayan tanıtım, Beyazıt Öztürk’le bitiyor.
Tabii tanıtımın en ağır topu 10 yıl aradan sonra birlikte kamera karşısına geçen Bergüzar Korel-Halit Ergenç çifti...
Sezonun en çok merak edilen işi tanıtımda da dikkat çekiyor.
Dile dolanan bir şarkıdan,
Kanal D’nin bu sezonki iddiasını ortaya koyan bir tanıtım filmi çıkmış...
Talisca “kiralık katil” değil, “kiralık aşk”
Bayram’ın en güzel haberi Beşiktaş’ın 90+3’te Benfica’ya karşı beraberliği kazanması ve Şampiyonlar Ligi’ne 1 puanla başlamasıydı...
Genelde hep son dakikalarda seyircisini üzen Beşiktaş bu sefer tam tersini yaptı...
Güzel olayın en kötü yanıysa, bu mutluluğu Beşiktaşlılara yaşatan Talisca için atılan “kiralık katil” başlıklarıydı...
Talisca’nın Benfica’dan kiralık alınıp Benfica’yı son dakikada yıkmasına gönderme yapıyor aklınca spor basını...
Futbolla cinayeti, şiddeti örtüştürecek başlıklar atmamayı öğrenemedi bizim spor basını.
Oysa sosyal medyada taraftarlar çok daha güzel bir başlık bulmuştu;
Talisca’ya “kiralık katil” yerine “kiralık aşk” diyorlardı...
Habertürk’ün “Kartalisca” başlığını da yaratıcı buldum.
Ömür’e anında yanıt...
Bayramda gazetede çalışmanın avantajını kullanıyor ve Ömür Gedik’in bugün bana yazdığı yazıya anında yanıt veriyorum...
1- Ömür’cüm 70 yaşındaki babacığın elbette sevecek Tarkan’ın TSM söylemesini, bir de konsere gelen 7 yaşındaki çocuklara sor bakalım, hepsi ilk yarıda sıkıntıdan patladılar.
2- Tarkan TSM söylemesin demiyorum... Konserlerini pop ve alaturka diye ayırsın diyorum. Baban alaturka Tarkan’a gitsin, eğlenmek isteyenler pop Tarkan’a... İkisi bir arada çok zorlama...
3- Tarkan ilk kez bu yıl denedi bu hibrit yöntemi. Eskiden bir-iki TSM şarkısı söylerdi pop konserlerinde. Bu yıl hep aynı şarkıları söylememek, yenilik yapmak adına yanlış bir repertuvar oluşturdu. Elinde “Cukka” yerine üç-dört iyi şarkı olsa, TSM söyler miydi sanıyorsun?
4- Tarkan toplumun her kesimini eğlendirmeyi başaran tek müzik yıldızı. Türkiye’nin elinden bu hakkı almamalı der, babacığının ellerinden öpüp bayramını kutlarım...
Paylaş