Oyun bile yasak...

Bu haftaki Penguen’in kapağı çok güzeldi...

Haberin Devamı

İnternet yasaklarını çizen Selçuk Erdem, bir kullanıcının karşısına bilgisayar ekranı yerine akvaryum oturtmuş...

Türkiye’de 6 bin yasaklı site olması bundan daha güzel anlatılır mı?..

Bu sitelerin çoğu porno sitesi ama 6 bin değil 60 bin yasaklı site olsa da internetten porno izlemek isteyen yine aradığını bulur.

Porno siteler bir kenara, asıl önemlisi bütün dünyanın kullandığı sitelerin yasaklı olması.

Youtube, MySpace, lastfm, son olarak Facebook’un altında çalışan Farmville adlı oyun sitesine yasak geldi...

Bir defa yasakların önünü açtığınız zaman bunun sonu gelmez.

Mahkemeye başvurup isteyen istediği siteyi kapatma hakkını kendinde görür.

Bu gidişle Google, Facebook, Twitter da yasaklanacak diyorum, herkes gülüyor ama bu işin şakası yok.

Farmville dediğiniz, kullanıcıların kabak ekip domates yetiştirdikleri, sanal alemde çiftlik hayatı yaşadıkları bir oyun.

Dünyada 53 milyon kişinin oynadığı oyunun ne kötülüğü olabilir?

Ama bizde yasak...

Gerçekten de alın önümüzden bilgisayar ekranlarını yerine bir akvaryum koyun.

Haberin Devamı

Bira içip dans eden Başkan...

Antalya Belediye Başkanı Mustafa Akaydın’ı medeni cesaretinden ötürü kutluyorum.

Bravo Başkan!

Kim ne der diye takılmayıp Alman kızların dansına ayak uydurmaya çalıştığın için, Octoberfest’i Almanya’dan Antalya’ya taşıdığın için, bira kadehini kafaya diktiğin için...

Çoktandır unuttuğumuz görüntülerdi bunlar...

Biz son yıllarda belediye başkanlarını içki yasaklarıyla, kırmızı bölgeler kurma çabalarıyla, sadece ciddi görüntüleri ve asık suratlarıyla tanır olmuştuk...

Birden bize bambaşka bir fotoğrafı hatırlattı Akaydın.

Bu ülkede Başkanlar’ın da kadeh kaldırıp, kızlarla dans edebileceğini...

Seneye çok daha eğlenceli, geniş katılımlı olmalı bu Octoberfest...

Bunu değil, Çağan’ın bir sonraki filmini bekliyorum

Çağan Irmak’ı öğrendik artık. Büyük ilgi gören gişe yapmış her filminin ardından kendisi için bir film yapıyor...

“Babam ve Oğlum”dan sonra “Ulak”ı ve DVD’ye çıkan “Kabuslar Evi” serisini çekti...

Şimdi ortalığı yıkan “Issız Adam”dan sonra “Karanlıktakiler” geldi.

Yani kural bozulmadı; seyirciden sonra kendine film çekti...

Karanlıktakiler, Çağan Irmak’ın kendini tatmin ettiği bir film. Bunu kötü bir şey olarak söylemiyorum. Keşke her yönetmenin Çağan gibi lüksü olsa...

Çağan’ın bu lüksü var...

Her yönetmen gibi o da filmlerinin uluslararası festivallerde ödüller almasını, sanat filmleri çekmeyi, eşe-dosta sinema adına sadece popüler işler yapmadığını göstermek ister...

Yoksa Karanlıktakiler’den yine salya sümük çıkartırdı seyirciyi...

Tam o noktaya getirmiş filmi ve bırakmış.

Sürekli seyirciyi ağlatan yönetmen olarak anılmamak için, duygu sömürüsüyle iş yapıyor eleştirilerine maruz kalmamak için...

Karanlıktakiler sıkıcı bir film.

Sıkıcılığı da senaryodan kaynaklanıyor. “Bu kadın kafayı yemiş ama neden yemiş” gibi tek bir hatta sıkışmış senaryo...

Yapımcı Mustafa Oğuz’un Arnavutköy’deki ofisinde çekilen sahnelerin yarısını atsak hiçbir şey kaybetmez film...

Ofisi bilince insan, “Neden hiç çatı katını kullanmadı acaba” diye de merak ediyor, belki de yüksekliği kurtarmadı...

Gözlerini çok fazla açsa da Meral Çetinkaya’nın oyunculuğu müthiş...

Filmin en sevdiğim yanı da o oldu zaten... Bu filme “Babam ve Oğlum” ya da “Issız Adam” beklentileriyle giderseniz avucunuzu yalarsınız.

Dedim ya bu film Çağan’ın, ben asıl bizim için çekeceği bir sonraki filmini bekliyorum.

Yazarın Tüm Yazıları