Öyle bir müze ki, üç gün gezsen bitmez

Türk Hava Yolları, hafta sonundan itibaren St. Petersburg’a uçmaya başladı...

Herkesten duyardım da, St. Petersburg’un bu kadar büyüleyici olabileceğini tahmin etmezdim.

Şehrin her yerinden zerafet akıyor...

Güzel kadınları, güzel binaları, her köşeyi döndüğünüzde karşınıza çıkan buz kesmiş Neva nehriyle ihtişamlı bir şehir St. Petersburg.

Dostoyovski’nin romanına adını veren Beyaz Geceler bu şehirde yaşanıyor işte.

Haziran’ın ilk üç haftası şehrin üzerinde neredeyse güneş batmıyor.

St. Petersburg, mart ortasında buzlar altında bu kadar güzelse Haziran’da Beyaz Geceler’de nasıl olur kimbilir...

...dedik Haziran’da da gitmeye karar verdik.

Son dönemde sürekli yeni hatlar açan THY’nin belki de açtığı en güzel hatların başında burası geliyor.

Dünyanın en büyük ilk üç müzesinden biri olan Hermitage’ı gördükten sonra bunu bir kez daha anladık...

MÜZE Mİ CUMA NAMAZI MI?

Cuma günü gittik Hermitage’a, namaz saatinden biraz önce...

Hermitage denilen yer, Çar dönemi kışlık sarayı...

İşte o saray, devrimden önce Çarlık döneminde toplanmış dünyanın en büyük resim koleksiyonlarından birine ev sahipliği yapıyor...

Gezmekle bitmez, yüzlerce salonda, 10 binlerce resim ve sanat eseri var...

Öyle sıradan şeyler de değil ha...

Her biri, paha biçilemez cinsten.

Caravaggio’dan Rubens’e; Da Vinci’den Picasso’ya; Van Gogh’tan Michelangelo’ya; Matisse’ten Rembrandt’a kadar...

Akıl alır gibi değil!

Her bir odada yeni bir sanat şaheseri karşınıza çıkıyor.

O kadar büyüleyici, o kadar etkileyici...

Müzeyi tam gününüzü ayırsanız bile bitirmek mümkün değil...

Hakkıyla gezmek için üç gün diyorlar.

Bırakın üç günü, bizim gruptan bazıları yarım saat bile duramadı.

Cuma namazına gitmek için müzeden yarım saatte ayrıldılar.

Biz doyamadık!

Haziran’da yine gideceğiz ya, Hermitage’a da ikinci turu yapmaya karar verdik.

Eğer sanat tarihiyle bir parça ilgileniyorsanız mutlaka görmeniz gereken bir yer...

St. Petersburg da öyle...

Üstadlarla sohbet

St. Petersburg gezisinde üç büyük gazeteci ağabeyimiz de vardı.

Ortadoğu Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kenan Akın, Akşam yazarı Şakir Süter ve Gözcü’nün Genel Yayın Yönetmeni Rahmi Turan...

Anlattıkları hikayelere doyum olmaz...

Her biri Türk basının canlı tarihi.

Anılar bir başlayınca kahkahalarla sürüyor.

Koy kamerayı önlerine en eğlenceli basın tarihi belgeselini çek.

Elbette ’off the record’ olanlar çok daha komik.

Ama St. Petersburg gezisi bana bir kere daha gösterdi ki, basının duayenleriyle böyle bir belgesel çekilse hiç fena olmaz.

Bizimki 10 kere kalkar

THY filosuna yeni katılan A330’la uçtuk St. Petersburg’a.

Koltuk araları geniş, koltuklar rahat, son derece konforlu uçaklar.

Ben en çok THY’nın uçak içindeki ekranlarda kullanmaya başladığı yeni grafiklere bayıldım.

Bugüne kadar ekranda iki boyutlu olarak gösterilen uçuş rotası, artık üç boyutlu grafikler haline getirilmiş.

Üç boyutlu çizilmiş uçağa tepeden, yandan bakıyorsunuz, üzerinden geçtiğiniz gölü, dağı ayrıntılı şekilde görüyorsunuz.

Dünyanın uzaydan görüntüsü, nerede gece oluyor nerede gündüz, hangi şehirde saat kaç...

Uçakta gösterilen filmden çok daha eğlenceliydi bu grafik animasyonlar.

Bu arada öğrendim ki, THY özel uçak şirketlerine karşı "ilginç bir slogan" bulmuş...

Malum özel uçak firmaları "Bizimki 77 santim" diye koltuk aralıklarını imalı bir şekilde anlatmıştı.

Buna karşılık bir diğeri, "Bizimki tam zamanında kalkar" demişti...

THY çalışanları da şu sıralar, "Ama bizimki günde 10 kere kalkar" diyerek espri yapıyorlar birbirlerine...

İstanbul trafiğine şükretmek lazım

St. Petersburg trafiğini gördükten sonra ben artık İstanbul trafiğine bir şey demiyorum.

Yoğun trafikten dolayı Kadir Topbaş’ı falan eleştiriyoruz ama St. Petersburg’un yanında İstanbul’un trafiği hiç kalır.

Üstelik St. Petersburg’un nüfusu 5 milyon olmasına rağmen...

Üstelik iyi bir metro sistemine sahip olmasına rağmen...

Üstelik ana caddeler geniş olmasına rağmen...

St. Petersburg, Neva nehri kollarının böldüğü 42 ada üzerine kurulu.

Bu nedenle şehrin metrosu yerin 100 metre altına kadar inip nehirlerin altından gidiyor.

Buna rağmen trafik felç!

Öyle yollarda devam eden kazılar falan da yok.

Ya sinyalizasyon sistemini beceremeyip trafiği kendi kendilerine kilitliyorlar ya da bu Ruslar araba kullanmak konusunda ciddi şekilde beceriksiz.

Kısacık mesafelerde bile saatlerce yollarda kalınca, İstanbul trafiğine şükrederek döndük St. Petersburg’tan.
Yazarın Tüm Yazıları