Boşandığı eşi Çetin Yılmaz'ın oğlunu kaçırdığını ve kendisine göstermediğini söyleyen Pınar Dilşeker'in 'dramı' mutlu sonla bitti!
'Çaresiz anne' olarak yola çıkan Pınar Hanım, 'reklam peşinde koşan şarkıcı' olarak olayı tamamladı.
Ben de dahil olmak üzere herkes Pınar Dilşeker'le Aliye bağlantıları kurdu.
Ancak olayın Aliye'ye değil, olsa olsa Aliye'nin içinde yayınlanan reklam kuşaklarından birine benzediği kısa sürede ortaya çıktı.
Dilşeker iki gün üst üste atv Haber'deydi.
Kameralar karşısında çocuk özlemini anlattı, basın karşısında üzüntüsünü dile getirdi, Aliye'nin müziği eşliğinde canlı yayında gözyaşı döktü.
Sonuçta oğluna yine kameralar karşısında kavuştu.
Boşandığı eşi Çetin Yılmaz ise şaşkın!
"Çocuğu iki gün geç götürecektim ki, bir baktım olay gazetelere yansımış" diyor.
Yani ortada ne kaçırılan bir çocuk var, ne de Aliye'deki Sinan gibi zalim bir baba.
Salı akşamı Pınar Dilşeker atv Haber'deyken, Çetin Yılmaz da aynı anda Show Haber'deydi.
O gece Show Haber 4'üncü, atv Haber 12'nci oldu.
Demek ki izleyici de babayı daha inandırıcı buldu!
Yine de olay burada noktalansa sözüm olmayacaktı.
Pınar Hanım bir akşam sonra (çarşamba) yine atv Haber'deydi.
Çağırdığı kameralar karşısında, bu kez dizinin kavuşma bölümünü izledik.
Ne yalan söyleyeyim ben Aliye'yi biraz ağdalı bir dizi olarak görürüm ama o bile Pınar Dilşeker'in hikayesi yanında gerçekçi kaldı.
Makine mi makina mı?
Okan Bayülgen yeni programına yarın akşam Kanal D'de başlıyor.
Adı: TV Makinası.
Tanıtımlarda Bayülgen sözlük karıştırıyor ve 'makina' sözcüğünü buluyor.
Peki doğrusu 'TV Makinası' mı, 'TV Makinesi' mi?
Herhalde Okan Bayülgen de daha başından bu tartışmayı bitirmek istedi ki, ilk programına Hakkı Devrim'i çağırmış.
Okan Bayülgen'le Hakkı Devrim'in yakınlığı bilinir.
Hatta bir dönem birlikte program yapma projeleri bile vardı.
Eminim Bayülgen sevgisinin dışında şu 'makina' işini çözmesi için Hakkı Devrim'i davet etmiştir.
Bu arada geçen yıl ekranın en çileli izleyicisi Zaga'cılardı.
Yayın saatinden çok çektiler. Bu yıl ise Bayülgen'i izlemek için sabahlamaları gerekmeyecek.
Yarın akşam ilk programın saati 00.15 gözüküyor.
00.30 olsa bile Bayülgen için prime time sayılır bu...
Her şey değişti, bir şey hariç
Yıllar önce böyle parmak kameralar yoktu. Mehmet Ali Önel'in el çantasına koyduğu koca bir kamerayla gizli çekim yaparken yakalandığını ve dayak yediğini hatırlıyorum.
Arena'nın en gözü kara muhabirlerindendi.
Kendi programını yapmak istediğinde yaşadığı sıkıntıları, yıllardır habercilik adına gösterdiği çabayı yakından biliyorum.
Deşifre'de yaptığı haberin yankısını görünce 'helal olsun' dedim.
Yıllardır Deşifre'de pek çok ses getiren olaya imza attıktan sonra, Malatya Çocuk Esirgeme Kurumu'ndaki dayak görüntüleriyle mesleğinde zirve yaptı.
Mehmet Ali Önel, 15 yıl içinde muhabirlikten geldiği haber programcılığında zirvede...
Bu süre içinde 20 kiloluk kameralar, yerini iki-üç santimlik dijital aletlere bıraktı.
Değişmeyen tek şey ise Çocuk Esirgeme Kurumları'nın hali...
Yıllar önce de bu görüntüler vardı, dayak, şiddet, taciz hatta ölüm bu kurumlar için yeni bir şey değil...
2004 Mayıs'ında Bahçelievler'deki yurtta bakıcısı tarafından sıcak suyla haşlanan 3 yaşındaki çocuk öldü.
Aralık 2004'te Erzurum'da 11-14 yaşlarındaki 5 kız hap içerek intihar etmeye kalkıştı.
Daha önce Bandırma'daki bir müdür vekili çocuklara tacizde bulunduğu iddiasıyla açığa alındı.
Son 5 yılda Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) hakkında, ‘Rızaen alıkoyma, ırza geçme, ırza tasaddi, cinsel taciz, fiili livata, fuhuşa teşvik, fiziksel istismar ve benzeri suçlar’ nedeniyle 478 dava açılmış durumda.
Herkesin bildiği ama görmezden geldiği bu gerçeği suratımıza en iyi çarpan Mehmet Ali Önel oldu.
Etrafımdaki herkes bu çocuklar için neler yapabileceğini konuşuyor bu görüntülerden sonra.
Kimi düzenli para vermeyi planlıyor, kimi gönüllü anne/baba olmayı...
Bu çirkinliğin ortadan kalkması için toplumsal duyarlılığı tetikleyen Mehmet Ali Önel'e tebrikler.
(Bu görüntüler üzerine bir ıslahevinde geçen Fransız filmi Koro'yu izleyin. Sadece bir müzik öğretmeninin çabasıyla bile neler yapılabileceğini görün.)
Çadır versiyonu
Ümraniye Belediyesi, 2. Ramazan Şenlikleri çerçevesinde bilgi yarışması çadırı kurmuş.
Kim 500 Lira İster yarışmasına herkes katılabiliyor.
İlk 5 soruya doğru cevap veren 50 milyon, ilk 10 soruyu doğru cevaplayanlar 100 milyon, 15 sorunun tamamını doğru bilenler ise 500 milyon kazanıyorlar.
Kim 500 Milyar İster'in 'çadır versiyonunun' sunucusu ise haber spikeri Oktay Mahşer'miş.
'Çadır versiyonu' diyerek olayı küçümsemiyorum.
Aksine her yaştan katılımın kabul edildiği bilgi yarışması vatandaşlardan büyük ilgi görüyormuş.
Benim korkum bu ilginin diğer belediyeleri de harekete geçirmesi.
Düşünsenize diğer belediyelerin de Hayaller Gerçek Olsa, Şimdi Zayıflamak İstiyorum, Popstar türü yarışmalara özendiğini...
Bir de belediyelerin rating savaşı hiç çekilmez valla...