Ölen ölür...

Türkiye, 10’un üzerinde ülkeden balık ithal ediyor...

Buyrun bakın, hangi ülkeden hangi balığı satın alıyoruz;

Uskumru: Norveç

Orfoz: Moritanya

Istakoz: Kanada

Sardalya: Yunanistan

Kalkan: Ukrayna

Ahtapot: Hindistan, Pakistan

Mercan: Yunanistan

Barbunya: Fas ve Moritanya

Orfoz: Senegal ve Moritanya

Ringa: Norveç

Somon: Norveç

Karides: Tayland, Endonezya, Malezya

Türkiye’nin üç tarafı denizle çevriliydi değil mi?..

Bir zamanlar 20 bin ıstakozun yakalandığı Marmara Denizi’nde tek bir ıstakoz yok artık.

Lipzos, karagöz, dülgerbalığı, fener balığı, uskumru, sardalya, minakop, akya’ya rastlanmıyor.

1920’lerde 180 bin ton kılıç balığının yakalandığı İstanbul Boğazı’nda son 30 yılda tek bir kılıç balığı görülmedi.

Dünyada da balık tükeniyor.

İnsanoğlu böyle avlanmaya devam ederse 2048 yılında balık neslinin tükeneceğini söylüyor uzmanlar.

Ama biz bu konuda 50 yıl önceden gitmeye başladık, balığımızı tükettik.

Adalar dahil 8333 kilometre sahil şeridi olan Türkiye iyi bir balık ithalatçısı oldu.

Bu hafta sonu Marmara 2010 Sempozyumu düzenlenecek Ataköy’de...

Depremden balıkçılığa Marmara’nın pek çok sorunu tartışılacak.

Her iki konuda da aynı sonuca varılmasından korkuyorum: Ölen ölür kalan sağlar bizimdir...

Tanesi 2 bin liraya albüm

Arkadaş ve İstanbul’da Olmak şarkılarını bilmeyen var mı?

İlki 36, ikincisi 26 yıl önce bestelenmiş iki Şanar Yurdatapan şarkısı.

Yıllarca reklamcılara vermemek için direndiği bu şarkılarını şimdi ilginç bir yöntemle satışa çıkarıyor.

Bunun için eski eşi Melike Demirağ’la birlikte stüdyoya girdi Şanar Yurdatapan ve düet yaptılar.

Her iki şarkı da DVD formatında sadece 100’er adet basılacak.

Tanesi 2 bin liraya satılacak ve alıcısına özel hitaben imzalanacak.

“Benim sesim filan yok. İlgi duyanlar için anı değeri olabilir” diyecek kadar da açık yürekli Yurdatapan. Peki bunu ne için yapıyor?..

Türkiye Küçük Millet Meclisleri’ne katkı sağlayabilmek için.

O da ne derseniz söyleyeyim; 2008 Ekim’inde kurulan ve her ilde sivil toplum kuruluşları temsilcilerini bir araya getiren ve o ilin sorunlarına çözüm arayan tartışma grupları.

5 ilde başlayıp 30 ile yayıldı Türkiye Küçük Millet Meclisleri, yıl sonuna kadar 41 ile ulaşmayı hedefliyor. Bu işin oturana kadar da finansal olarak desteklenmesi gerekiyor.

Beş maddede tecavüz

Pazartesi akşamı Mirgün’ün (Cabas) NTV’deki yeni programında tecavüz sahnesinin medyada yer alış şeklini tartıştık Ayşe Düzkan’la...

Birbirinden iddialı diziler arasında bizim tartışmanın güme gittiğini düşünerek söylediklerimi beş maddede burada özetleyeyim;

1- Geçmişte Hülya Avşar’ın tecavüz sahnesi de en az bu kadar konuşulmuştu, dünyada da böyle sahneler hep medyanın ilgi odağı olmuştur.

2- Bu tür sahneler tecavüzü özendirmez, tam aksine tecavüz gibi bir yarayı gündeme taşıdığı ve tartıştırdığı için diziye teşekkür etmeliyiz.

3- “Hangisine iyi tecavüz ettiler” gibi çirkin yaklaşımı ana gazetelerin ve TV’lerin hiçbiri yapmadı, yapmaz.
Bu tür düşük yaklaşımlar, konuyla ilgili bel altı şakalar internet ortamında dolaştı, bu da medyaya mâl edilemez...

4- Yapımcılar sahneyi özenli çekmişti, tecavüz promosyonu yapmaya kalksalar Beren’in iç çamaşırının görünmesi gibi unsurlardan faydalanırlardı.

5- En az iki sezon gidecek bir dizi 1 dakikalık tecavüz sahnesiyle değerlendirilemez.

Amerikan dizisinde yine bir Türk...

İşte yine bir Amerikan dizisi yine bir Türk karakter...

Bu kez Türk karakter; Alara Koman adında MİT’in yetiştirdiği bir ajan.

Olayın geçtiği yer Piper Perabo’nun başrolünü oynadığı Covert Affairs’ın ilk sezon 10. bölümü...

Alara, Angola’daki terörist gruplar için elmas kaçakçılığıyla para sağlıyor. Dizinin bir yerinde de zor anlaşılan bir aksanla Türkçe konuşuyor.

Turist aksanıyla, “Evet evet, aradığımız kadın o. Güçlü bir kadın ama yararlanabileceğimiz bir zayıflığı var” falan diyor.

Dizininin sonunda ne oluyor dersiniz?

Başroldeki CIA ajanı Annie Walker, diğer CIA ajanlarıyla birlikte Türk ajan ve çetesini ortadan kaldırıyor.

Bu Amerikan dizilerinde doğru düzgün bir Türk karakter gördüğüm gün dişimi kıracağım.