Paylaş
Allah tamamına erdirsin, mutluluklar diliyorum çifte...
Kına gecesinin en çok konuşulan görüntüsü ise İdil Fırat’ın dört kişinin taşıdığı “leğenle” salona girmesiydi...
Hoop filmi geri saralım, hatırladınız mı bu leğeni başka bir yerden?
Murat Yıldırım da 2016’nın Aralık ayındaki düğün töreninde bu “leğenin” üzerine oturmuş, salonda öyle dolaştırılmıştı.
Leğene oturdu diye çok makarası olunca da sonunda patlamış; “Cahiller, kültürsüzler. Üzerine oturduğum şey leğen değil ‘tefour’... O kültürün bir parçası, saygısızlar” demişti...
Haklıydı çünkü eşi Iman Faslı’ydı ve düğün de oranın geleneklerine göre gerçekleşmişti...
Peki İdil Fırat’ın kına gecesinde “tefour”un ne işi var?
Mert ya da İdil, Kuzey Afrikalı ya da o kültürlere yakın da bizim mi haberimiz yok?
Nereden çıkmış “tefour”un üzerinde kına gecesi yapmak bilemedim...
Kimsenin eğlencesine, düğün ya da kına gecesi konseptine karışacak değiliz ama tahtlar, salıncaklar ve törenin her yerinden akan bu kadar şaşaa olunca insan ister istemez “ne oluyor” deyiveriyor işte...
Belki de Mert Fırat gibi bir oyuncuyla bu şaşaa kafamda bir türlü örtüşmediği için bu kadar şaşırıyorum.
Sonuçta Mert, Cumartesi Anneleri’yle ilgili de sözü olan, İhtiyaç Haritası gibi sosyal sorumluluklara imza atmış, toplumsal meselelere duyarlı, demokrat ve özgürlükçü kimliğiyle tanıdığımız bir oyuncu...
Bir anda ister leğen deyin ister tefour, ortaya bir taht çıkıyor ve Mert Fırat’ın bu imajının üzerine oturuyor...
İdil Fırat sosyetik bir beyefendiyle evlense ve bunları yapsa gözümüze batar mıydı, asla... Bize ne der geçerdik...
Şaşırmamızın nedeni ortada Mert Fırat’ın olması...
8 Eylül’de Alaçatı’daki düğüne helikopterle inip, altın varaklı koltuklara otururlar diye korkmaya başladım.
Korkma Başkan, Beşiktaş çökmez
Fikret Orman’ın açıklamaları dün gündeme damgasını vurdu...
“Ben çökersem Beşiktaş çöker...”
“Benim motivasyonum düşerse Beşiktaş kaybeder...”
“Beşiktaş’ı yıkabilmenin en basit yolu beni ve arkadaşlarımı yıkmak” dedi Fikret Orman...
Hani “ben olmasam Beşiktaş biter”e getirecek neredeyse...
Daha geçen hafta Trump ne diyordu;
“Ben gidersem piyasalar çöker...”
“Ben azledilirsem Amerikan halkı fakirleşir...”
Anladığım kadarıyla koltuk denilen şey hep böyle bir etki yaratıyor.
Korkma Fikret başkan, sadece sen değil kim giderse gitsin Beşiktaş gibi dev bir markaya hiçbir şey olmaz.
Kimler geldi kimler geçti o koltuklardan, Beşiktaş’a bir şey mi oldu?
115 yıllık dev bir kulübün bir Başkan’ın motivasyonu çöktü diye çöktüğü nerede görülmüş?
İşte ben gidersem şöyle olur, böyle olur diyen Aziz Yıldırım bile gitti, Fenerbahçe mi çöktü?
Yarın Ali Koç gittiğinde de çökmeyecek... Ali Şen gittiğinde çökmediği gibi...
Aynısı Galatasaray için de geçerli, Türk futbolunun bütün köklü kulüpleri, kurumları için de...
Köklü kurumların arka bahçeleri kendini vazgeçilmez sananların egolarıyla doludur...
Şener Şen müjdesi
Müjdeyi Milliyet’te geçen gün Asu Mora verdi...
Şener Şen yıllar sonra sahnelere dönüyormuş.
Vasıf Öngeren’in unutulmaz oyunu Zengin Mutfağı’yla...
Bu oyundaki Lütfü Usta karakterini Şener Şen, 1977 yılında sahnede, 1988 yılında ise sinemada canlandırmıştı.
Şimdi 3’ncü kez Lütfü Usta olarak Das Das’ta sahneye çıkmaya hazırlanıyormuş...
Umarım son anda suya düşmez proje de benim hep az iş yaptığı için eleştirdiğim bir büyük ustayı sahnede izleriz...
Çocuklara kurşun
Parkta oynayan 7 yaşındaki bir kız çocuğu gürültü yapıyor diye sırtından vuruluyor.
Olay İstanbul-Pendik’te yaşanıyor...
Çocuğun vurulma anı güvenlik kameralarına yansıyor...
Olayın faili ortada yok ama...
Bulunamıyor...
Şüpheli biri yakalanıp, daha sonra serbest bırakılıyor...
“Suçlunun bulunması için ölmesi mi gerekiyordu?” diye isyan ediyor çocuğun babası...
Çocuklar parkta kurşunla ölse de bulunmuyor beyefendi ne yazık ki...
İzmir’de 2012’de 6 yaşındaki Umut parkta kaydıraktan kayarken nereden geldiği belli olmayan kurşunla vuruldu...
Davası 6 yıl sürdü, şüpheli sonunda beraat etti...
Bu ülkede çocuklarımız kim vurduya gidiyor, hepimiz internette “herhangi bir video” gibi seyrediyoruz cinayetleri...
Paylaş