Paylaş
İlgimi çekti bu açıklaması, çünkü Malakanlar ilginç bir topluluktur.
Hülya Avşar’ın kökeni buraya mı dayanıyor, yoksa sadece isim olarak mı kendisine Malakan deniyor bilmiyorum...
Ama Malakanların, Deli Petro döneminde Rusların hiç sevmediği, bu yüzden 1800’lerde Tiflis, Erivan ve Kars bölgesine yerleşen insanlar olduklarını biliyorum.
Malakanlar, çok disiplinli, çalışkan ve becerikli insanlar olarak tanınıyor tarihte.
En iyi bildikleri işler değirmencilik ve arıcılık olarak geçiyor...
Gerçekten de yerleştikleri yerlerde, bölge halkı 100 kilo un elde ediyorsa Malakanlar 300 kilo üretirlermiş.
Nemli havayı herkesten iyi tahmin ettiklerinden, buğdayı ne zaman ekeceklerini iyi bildiklerinden...
Arıcılıkta da aynı şeyi yaparlarmış, yerleştikleri bölgelerde hep en çok bal üretenler Malakanlar olurmuş.
Çünkü hemen etrafa akasya, hanımeli gibi ağaçlar ekerlermiş, arıların bal yapmasını kolaylaştırmak için.
Bu konu hakkında ilginç bir bilgi daha vereyim:
Tarık Akan’ın 2009’da oynadığı “Deli Deli Olma” filmi Kars’ta bir köyde kalan son Malakan’ın hikâyesini anlatır.
Tarık Akan tarafından canlandırılan Mişka karakteri, 93 Harbi sonrası Çar tarafından Doğu Anadolu’ya zorla göç ettirilen Malakanlardandır.
Son akrabasının ölmesiyle köydeki Malakanların sonuncusu olur.
Merak edenler bu filmi bulup izleyebilir...
Prof. Dr. Orhan Türkdoğan’ın “Malakanların Toplumsal Yapısı” adlı kitabını da okuyabilirsiniz...
Hülya Avşar’ın Malakanlar’ın hangi özelliklerini taşıdığını da öğrenmiş olursunuz...
Bağcılar’daki Liverpool
Beşiktaş’tan tarihi bir ders alan Liverpool’un Bağcılar’daki otelde ne işi olduğunu merak edenlere söylüyorum:
İstanbul’dan hemen kaçmak için...
Daha önce Milan’la final oynadıkları Atatürk Olimpiyat Stadı’nın namını duymuşlar...
Gitmenin de dönmenin de ne büyük dert olduğunu biliyorlar...
Bu yüzden Atatürk Havalimanı’yla Atatürk Olimpiyat Stadı’nın tam ortasında bulunan Bağcılar semtine bağlı Wyndham Istanbul Hotel’de yer ayırtmışlar takıma.
Liverpool takımının kaldığı otelden Olimpiyat Stadı 10 kilometre...
Atatürk Havalimanı 6 kilometre...
Çırağan’da kalıp 2,5 saat İstanbul trafiğine takılmaktansa Bağcılar’da bu otelde kalmaları mantıklıydı...
Elendikten sonra arkalarına bakmadan kaçmaları da kolay oldu.
Kirlenmek güzeldir
Sokağa çıkarken sürekli, “Üstünü başını kirletme” uyarılarıyla büyümüş bir kuşağın temsilcisi olarak en sevdiğim sloganlardan biri Omo’nun “Kirlenmek güzeldir” sloganıdır...
Duyunca şaşırdım, 10 yıl olmuş Omo bu sloganı kullanalı...
10 yıldır “Bırakın çocuklarınız sokakta oynasın, kirlensin, yerlerde yuvarlansınlar” diyorlar anne babalara...
Giderek çocukların daha çok eve kapandığı, bilgisayar ve televizyon ekranına hapsolduğu günümüzde çocukların “kirlenmesini” söylemek önemli...
Sokağa çıksınlar, top peşinde koşsunlar, oyun oynasınlar, parklarda koşsunlar, çamurlara girip çıksınlar...
10 yıldır bu kampanyayı sürdüren Omo, şimdi ebeveynlerin “Öngöremediğim bir geleceğe çocuğumu nasıl hazırlamalıyım?” sorusuna yanıt bulmaya çalışıyor.
3,5 yaşında bir kızı olan ve şimdi de erkek babası olmaya hazırlanan biri olarak, şirketlerin tüketiciyi bilinçlendirme projelerini sonuna kadar destekliyorum.
Omo’nun kampanyasına tanınmış uzmanların çocuk yetiştirme konusunda neler diyeceğinin takip edip, paylaşacağım sizinle...
32 milyon liralık makyaj
İstanbul’da yoldaki direklere saksı asılması uygulaması 2009 yılında başlamış...
Düz duvara çiçek dikilmesi uygulaması ise 2011 yılında...
Ve o tarihlerden bugüne sadece iki uygulama için 32 milyon lira harcanmış...
Şehrin var olan parklarını yok etmeye çalış, var olan yeşilliklerine AVM’ler dik, sonra direğe, duvara çiçek dikerek şehri yeşil göstermeye çalış...
Ben peyzaj mimarlığını önemseyen biriyim.
Yaşadığımız şehirlerin güzel olması, estetik görünmesi için gösterilen çabaları desteklerim.
Yıllardır eleştirilen lale dikilmesi olayını da bu yüzden hep savundum.
Bu kadar çirkinliğin arasında güzel laleleri görmek hepimizin içini açmıyor mu?..
Ancak sözü edilen 32 milyon lira sadece duvarlara ve direklere ekilen çiçekler için harcanmış.
Bunun lalesi var, bazı yerlerde ilginç denemelerini gördüğümüz yol kenarı düzenlemesi var...
Demek ki yıllık olarak çok ciddi bir para cebimizden çıkıyor çiçek için...
Tamam, İstanbul’un güzel görünmesinden yanayım...
Ama sadece duvara, direğe ekilen çiçeklerle değil, doğal parkları ve yeşil alanlarıyla...
Bu paralarla kalıcı parklar, oyun alanları düzenlemeleri, kalıcı yeşil alanlar da yapılabilirdi pekâlâ...
Onlar yıkılırken, duvara çiçek ekilmesi geçici bir
makyaj gibi duruyor...
Taklide karşı savaşan Türkler
Almanya’da düzenlenen züccaciye fuarında ürünlerimizi taklit eden Uzakdoğu firmalarına karşı Türk firmaları savaş başlatmış.
Yabancı firmalara ceza kesilip, mallarına el konmuş fuarda...
Yaratıcılığın desteklenmesi, orijinal ürünlere sahip çıkılması önemli. Bunu Türkler’in yapıyor olması daha önemli. Tabii Kapalıçarşı’da artık dünya çapında şöhret olan taklit çanta üretimimiz olmasaydı...
Paylaş