Kıvrık a, nokta com

Medyada bilişim ve internet üzerine yazan ilk isimlerden olan Yurtsan Atakan "e-mail" denmesine haklı olarak itiraz ediyor, yerine "e.posta" denmesini istiyor.

İnternette Türkçe kullanımı savunuyor.

Bu konuda haklı ancak ben bazı şeylerin zorlanmaması gerektiğini, İngilizce kalabileceğini düşünüyorum.

e.posta uzantılarında; "dat kaam, dat tiar" züppeliğinin yerine elbette "nokta com nokta tr" diyelim...

İngilizce ’dot’ yerine, Türkçe ’nokta’yı tercih edelim.

e-mail yerine e.posta’yı kullanalım.

Peki @ işaretini ne yapacağız?

Bunu İngilizce at (et) olarak okuyoruz.

Yani ben posta adresimi verirken; "csemercioglu (et) hurriyet.com.tr" diyorum.

Geçen gün TRT’de duydum, devlet televizyonumuz bu işarete "kıvrık a" diyor.

O kadar komik geldi ki, gülmekten kendimi alamadım.

Ne bu ya? Kıvırcık Ali gibi "kıvrık a"...

Bazıları da @ işaretine "güzel a" diyordu.

TRT’de bu yeni ifadeyi duydum ya test etmek için o günden bu yana mail adresimi soranlara; "csemercioglu (kıvrık a) hurriyet.com.tr" diyorum.

Herkesin tepkisi aynı, önce anlamıyor, şaşırıyor, sonra gülmeye başlıyor.

Şimdi internette Türkçe kullanalım aşkına kusura bakmayın da kimse bana "et" yerine "kıvrık a" ya da "güzel a" dedirtemez.

Yurtsan posta adresini verirken başka bir alternatif kullanıyorsa onu da bilelim...

Ayda 64 bin dolar maaş

Tuncay Özkan, Kanaltürk’e akardığı paranın kaynağını Vatan’dan Mustafa Mutlu’ya açıkladı...

Kanal D’den, Çukurova Grubu’na Medya Grup Başkanı olarak geçerken 3 milyon dolar transfer parası almış Özkan. Bu rakama şaşırmadım.

Açıklamanın bundan sonrasına ise iki kere şaşırdım.

Vatan’ın birinci sayfasında aynen şöyle yazılmış; "Çukurova Grubu’ndan 20 ay boyunca 64 bin dolar maaş aldım".

İlk refleks olarak, 64 bini 20’ye böldüm şaşırdım.

Herhalde ayda 3.200 dolar maaş alacak hali yok koskaca Medya Grup Başkanı’nın, dedim... Haberin devamını okuyunca anladım, meğer Özkan ayda 64 bin dolar alıyormuş.

Ayda 64 bin, yılda 768 bin dolar yapar ki, bu maaş dünya çapında iyi para.

Bugün Türkiye’de en iyi tv genel müdürünün aldığı maaş ayda 20-25 bin doları geçmez.

Demek ki Tuncay Özkan yıllar önce ayda 64 bin dolara, çok iyi pazarlamış kendini Çukurova’ya...


Tak Tak Takıntı

Şefik Öztek’in "Bu oyunu ilk izleyenlerden olmalısınız" ısrarlarına dayanamadık, Alkmaar-Fenerbahçe maçına rağmen kalktık gittik.

Şefik ne alaka demeyin eşi Şebnem Özinal, Ali Poyrazoğlu’nun son oyunu Tak Takıntı’da hepsi birbirinden iyi altı oyuncusundan biri.

Oyunda Şebnem Özinal temizlik hastası bir kadını, Özdemir Çiftçioğlu sayılara takık bir taksiciyi, Eser Ali çizgilere bile basamayan simetri hastası bir genci, Berrak Kuş her şeyi iki kere tekrarlayan bir kadını, Bülent Kayabaş küfür etmeden duramayan bir adamı oynuyor.

Doktorun asistanı rolünde Kerem Caro var.

Aynı zamanda oyunun yönetmeni de olan Ali Poyrazoğlu ise kadın kılığında.

Taşaklıyan (yanlış anlamayın, babası taş ustasıymış ve taşları beyazlatırmış) adında kız kurusu Ermeni bir kadını canlandırıyor.

Onun takıntısı da eyvah suyu açık unuttum, kapıyı kilitlemedim türünden...

Poyrazoğlu’nun karakterinin adından ve Bülent Kayabaş’ın hastalığından da anlaşılacağı üzere Tak Tak Takıntı, fazlasıyla bel altı esprisi olan, küfürlerin havada uçuştuğu bir oyun.

Mizahın en kolay yöntemlerinden biri olmasına rağmen en garantili yoludur bu.

Sahneden bir adama küfür ettirirseniz seyirci güler!

Bu formül Tak Tak Takıntı’da da tutuyor, oyuna başından sonuna gülüyorsunuz.

Bir muayenehanede doktoru bekleyen ve takıntıları olan 6 hastanın komedisini anlatan oyun, zaman zaman tekrara düşse de kesinlikle eğlendirip gönderiyor seyirciyi.

Ali Poyrazoğlu, Ermeni aksanıyla kadın rolünde tek kelimeyle döktürüyor.

Her repliğini, her mimiğini, her vurgusunu oyun boyunca iki kez aynen tekrarlayan, fotokopi gibi oynayan Berrak Kuş’a ise bayıldım.

Oyunun sonunda sahneye çıkan Bülent Kayabaş, "Finali sağda solda anlatırsanız bu sefer gerçekten küfür ederim" dedi.

Oyunun finali tam sürpriz.

Ben o günden bu yana kimseye anlatmadım ama seyirci bu sırrı ne kadar saklar şüphelerim var...

Barlas böyle sever

Mehmet Barlas’la bir yılı aşkın bir zaman televizyonda birlikte çalıştık.

Sadece gazetecilik değil, hayata dair çok şey öğrendiğim isimlerin başında gelir.

Kızgın anını da gördüm, sevinçli halini de... Mutsuz anını da bilirim, çok eğlenceli yanını da...

Beni takdir edeceği, bir şey tavsiye edeceği zaman elini yanağıma koyardı.

Dev cüssesi ile karşımda durur, kocaman eli yanağımda güzel sözler söylerdi.

Sadece bana değil sevdiği herkese böyle yapar Mehmet Barlas.

Barlas benden sonra yakın arkadaşım NTV’nin program müdürü Ömer Özgüner’le çalışmaya başladı.

Başbakan’ın fotoğrafını görünce Ömer aradı; "Bunun nesi tartışılıyor, Mehmet abi bizi de böyle sevmiyor mu" dedi...

Gerçekten de öyle.

O dokunuşu çok iyi bilen biri olarak diyorum ki; Gerçekten de son derece samimi, içten, herhangi hesabı olmayan bir dokunuş o...

Mehmet Barlas, Başbakan’ı da öyle sever, ofisboy’u da...
Yazarın Tüm Yazıları