Kılıçdaroğlu, Onural’ın gönlünü almalı

“Süper Baba” dizisinin unutulmaz şarkısı “Bana Bir Masal Anlat”ı CHP referandum şarkısı olarak kullanmak istedi.

Haberin Devamı


Şarkının bestecisi Cengiz Onural şarkıyı vermeyince de Kemal Kılıçdaroğlu “O şarkıyı kullanmak istedik. Korktular, vermediler. O nedenle şarkıyı besteleyeni de, sahibini de kınadım. Asla onlara da sanatçı demiyorum” dedi.
Olacak iş değil.
Bir sanatçının şarkısını siyasete alet etmeme hakkı yok mu?
Sonuna kadar var.
İsterse verir şarkısını, istemezse vermez...
CHP’ye vermez AKP’ye verir, AKP’ye vermez MHP’ye verir...
Ya da hiçbirine vermez.
Hatta korkup vermemiş bile olabilir, ne var bunda?
Tüm bunlar Cengiz Onural’ın sanatçılığını sorgulatan bir neden olabilir mi?
Kemal Bey, “Onlara sanatçı demiyorum” diyerek Cengiz Onural’a karşı büyük haksızlık yaptı.
Onural’ın dediği gibi; “Kimin sanatçı olup olmadığına, siyasiler değil halk karar verir”...
Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu talihsiz açıklaması nedeniyle bir şekilde Cengiz Onural’ın gönlünü alacağını tahmin ediyorum.

Haberin Devamı

Edirne’nin peynirleri

Mersin, Hatay, Aydın, Gaziantep, Kıbrıs derken Hürriyet olarak TÜRSAB’la birlikte altıncı gezimizi Edirne’ye gerçekleştirdik.
Tüm, “Hürriyet ile Keşfet” gezilerine katılmış biri olarak şunu gördüm; bu kadro gittiği şehrin havasını değiştiriyor.
Biz Hürriyet tarafı, diğer tarafta TÜRSAB’cılar o kadar kanka olduk ki artık, her şehirde dostlukların üzerine koya koya ilerliyoruz.
O şehirde edindiğimiz dostluklar da cabası.
Edirne’de beni en çok şaşırtan konu ise peynirler oldu.
Tamam peyniri hep meşhurdu ama ben peynir işinde Edirne’nin bu kadar yol kat ettiğini bilmiyordum.
Müthiş lezzetli peynirleri var. Benim gibi bir peynir hastası için Edirne’ye daha sık gitmem için yeterli sebep bu.
Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan da çok eğlenceliydi.
Bizim Sahrap Soysal’ın deyimiyle, “Bal Kaymak Başkanım” olarak kaldı aramızda adı.

İstanbul’un her şeyi çok, bir tek başkanı az

İstanbul’un hâlâ tek elden yönetiliyor olması garip değil mi?
Geçen gün Edirne’ye kendi arabamla giderken bir kez daha fark ettim; gidiyorum, gidiyorum, dereler tepeler aşıyorum, hâlâ İstanbul’dayım...
Sonunda nihayet karşıma Tekirdağ il sınırı çıktı.
Bu şehrin batı tarafı.
Doğu tarafında da Tuzla’ya, Şile’ye kadar uzanıyor belediye sınırı.
Şehrin bir ucundan bir ucuna gitmeye çalışsan seferi sayılırsın.
Üstelik 15 milyon insan yaşıyor burada.
Ve biz hâlâ bu şehri tek elden yönetmeye çalışıyoruz.
Her ne kadar ilçe belediye başkanları olsa da, Çatalca’nın Büyükşehir’le işini de Kadir Topbaş çözmeye çalışıyor, Pendik’in, Tuzla’nın da...
Mümkün mü?
İstanbul’un bölünerek yönetilmesi, birden çok büyükşehir belediye başkanının olması yıllardır tartışılır durur da, bir türlü ciddi olarak ele alınmaz.
İstanbul üçe-dörde bölünse yönetmek de daha kolay olacak, yaşamak da...
Bunu ciddi şekilde masaya yatırmak için 20 milyon nüfusa ulaşmamız mı lazım?

Haberin Devamı

Günün notları...

◊ Berkay’ın fotoğrafını beğenmedim. Klip için yaralı bereli bir hale dönmüş ama ketçaba bulanmış gibi duruyor.
◊ Kıvanç Tatlıtuğ’un geçen hafta bana anlattığı, eşiyle yaptığı Bodrum kaçamağının görüntüleri çıktı. Demek ki kışın da Bodrum’da ünlülere rahat yok...
◊ İzel, meğer yeni filmi için kilo almış. Gören de 10 büyük filmi var sanacak...
◊ Yurdaer Okur uyuşturucuyla yakalandı diye kariyeri bitmeyecek kadar iyi bir oyuncu. Ama bu demek değil ki ikinci seferde de bitmez...
◊ Kusura bakma Yağmur Tanrısevsin ama ben Tümay Özokur’un bir oyuncusuna ‘kürtaj oldu’ iftirası atacağı ihtimaline inanmam...
◊ Serdar Ortaç’ın kendisiyle tanışmak isteyen 13 yaşındaki kemik kanseri hayranına ulaşmasını sevdim.
◊ Nebahat Çehre’ye neden ısrarla Alzheimer yakıştırması yapılıyor? Görüntüsüne söylenecek bir şey olmadığı için...

Yazarın Tüm Yazıları