Yaz boyu Güney’de konuşlanan bizim Cenker Tezel’den her sabah onlarca fotoğraf geliyor.
Sizin sayfalarda gördüklerinizden çok daha fazlası... Bunları elemek, tek tek incelemek çok eğlenceli. Her fotoğraf serisinde de ıkoncan’lardan bir-iki tanesi mutlaka var. Ancak bunları hiç yüzerken görmedik. Gördünüz mü? Eda Taşpınar hep şezlongta... Süreyya Yalçın özel çadırında... Ivana Sert’in elinde hep bir çanta... Deniz Berdan sürekli yürüyüşte... Son ikoncan Martha Şavkan, hep iskelede... Yahu bunlar hiç mi denize girmez? Yaz boyu sahilde olup da denize adımını atmamak ikoncanlığın ilk kuralı olmalı. Belki de yüzme bilmiyorlardır.
Boğaz’da yüzmek
Babam gençliğinde Boğaz’ı karşıdan karşıya yüzerek geçmiş, çocukluğumuz boyunca efsane gibi anlatırdı bu hikayesini... ıyi yüzücüdür ama bu kişisel rekorunu başka bir kaynaktan teyit edemediğim için bugün de aynı iddiasını sürdürüyor. Ben ve iki kardeşim nasıl yüzme öğrendiğimizi hatırlamayız, daha küçükken tutup kolumuzdan denize atmış bizi. Boğaz’da yüzdüm ama hiç karşıya geçmek gibi bir cesaretim olmadı. Geçenlerle çok konuştum, bunlardan biri 75 yaşındaki Nezir Dayı... Çocukken Asya’dan Paşalimanı’ndan atlayıp, Avrupa’dan Çırağan’dan çıkmaları rutin eğlenceleriymiş. Daha köprü falan yok, işleri olduğunda sandallarla geçerlermiş karşıya... “Boğaz’da Karadeniz’den gelen akıntıya karşı kuzeye doğru çapraz yüzmezsen Sarayburnu’ndan çıkarsın” diyor Nezir Dayı. Lodos’ta yüzmek en kolayıymış, akıntıya karşı güneyden estiği için... Çok güzel bir uygulamayla yıllardır Boğaz’da yüzme yarışları düzenleniyor. Dünyada kıtalararası yapılan tek yüzme yarışı bu. Bu yıl da 19 Temmuz’da yapılacak. Bizden tanıdık iki ünlü yarışacak bu yıl; eski bakan Kürşad Tüzmen ve televizyoncu Savaş Karakaş... Ben de katılmayı düşünmedim değil, yorulduğum yerde bırakır tekneye çıkardım... Dağı aşmaya çalışan karınca misali... Belki Savaş Karakaş’ı bile geçerdim (şaka şaka, ne mümkün onun gibi bir dalgıçla baş edebilmek)... O tarihlerde yurtdışında olmasam ciddi ciddi bu işe kalkışmaya niyetlenmiştim. Belki önümüzdeki yıl... Boğaziçi Yüzme Yarışları dünyadan da büyük ilgi görüyor, 150 yabancı katılacak, aralarında BBC sunucuları falan da var. Organizatörler, üç tarafı suyla çevrili olmasına rağmen denize mesafeli insanların bulunduğu bu ülkede yüzmeye, Boğaz’a ilgi çekmek için bu işi daha popüler hale getirmeliydi... Ne bileyim 19 Temmuz’da Çağla Kubat’ından Mustafa Sandal’ına, Erman Toroğlu’ndan Burcu Esmersoy’una kadar ünlüler Boğaz’a atlasa fena mı olurdu?
Neşet Ertaş hoşgörüsü...
Neşet Ertaş’tan Nil’e yanıt: “Hiç kimse bizi tanımak, sevmek mecburiyetinde değil. Ben kadınlara taşıdıkları ruhtan ve analıklarından dolayı saygı duyarım. O kızımızın gözlerinden öpüyorum...” Adnan şenses’ten kameralara açıklama: “Bugünkü popçuların hepsi benim izimden yürüyor. Benim şarkılarımdan esinlenip şöhret yapıyorlar...” Neşet Ertaş da sanatçı, Adnan şenses de... Üç aşağı beş yukarı aynı yaşlardadırlar da... Allah muhafaza ya Nil, “Adnan şenses’i tanımıyorum” deseydi...
Bir Kadının Seks Günlüğü
Hıncal Uluç’un gittiği seansta yüzde 90 kadın seyirci varmış, benim kaderime yüzde 90 erkek seyirci düştü. Afişin, filmin etkisi yeni yeni kendini göstermeye başladı demek ki... Valerie Tasso’nun aynı adlı romanından uyarlanan film seks bağımlısı bir kadının yaşadığı cinsel deneyimleri anlatıyor. Afişi bizde sansürlenerek yayınlanan film, pornografiyi zorlayan sahneleriyle fazla iddialı... Oysa yönetmen bu kadar abartmasa ortaya güzel bir hikaye çıkacak. Zevk için fahişeliği bile deneyen kadının yaşadıkları, erkeklerden ne beklendiği konusunda ilginç tartışmalar çıkaracak. Ancak fazlasıyla açık saçık sahneler, bunların hepsini alıp götürüyor. Ben bu tür hikayelerin filminden çok kitabını daha çok beğenirim. Sahneyi yönetmenin verdiği gibi değil, her okur kendi hafızasında istediği gibi çeker çünkü... Bu tür edebiyata meraklı olan okurlar için bir kitap önerisi yapayım: Catherine M.’nin Seks Yaşamı. Filmden daha iyi...