Cihangir Susam Sokak’ın köşesinde bu tarihi çeşme.
Hemen yanında bu yaz Orhan Pamuk’un alışveriş yaparken fotoğraflandığı Cihangir Manavı var...
Bu kadar tarihle iç içe yaşayıp da restorasyon konusunda geçer not alamamak üzüntü verici.
Dalan zamanında ıstanbul’un surları restore edildiğinde, Avrupa basını “Türkler surları yeniden inşa etti” diye az dalga geçmemişti.
Restorasyonun en temel hedefi eskiye bağlı kalmaktır.
Yapıya yeni yorum getiremezsin, mimariyi asla değiştiremezsin.
Eski taşlar tek tek ilaçlanıp, temizlenerek onarılır.
Eğer eksik taş varsa, yerine konulan yeni taşların da eskiden ayırt edilmesi gerekir.
Susam Sokak’taki çeşmenin eski ve yeni fotoğraflarına bakın.
Restorasyonu kim yaptıysa yeniden inşa etmiş çeşmeyi.
Restorasyon demeye bin şahit lazım.
Eski çeşme saçaklı, yenisi dümdüz duvar.
Kullanılan eski taş sayısı iki elin parmaklarını geçmez, oysa eski fotoğraf daha fazla tarihi taş kurtarılabileceğini gösteriyor.
Sivri kemerlerdeki tuğla izleri yok olup gitmiş.
Belli ki ya rölövesi alınmadan yapılmış ya kolaya kaçıp şişirilmiş...
Çeşmenin alt tarafı bir nebze eskiye bağlı kalmış da, üst tarafı bambaşka olmuş.
Altı kaval üstü şeşhane...
Oysa günümüze kadar az hasarla gelen çeşme çok da güzel restore yapılacak bir esermiş.
Şimdi o eski çeşmenin yerinde yeller esiyor.
Restorasyonda bir yeri doğru yapsam yeter mantığı yoktur.
Bu yüzden de şehirdeki bütün tarihi eserler, yeniliyoruz görüntüsü altında böyle mahvolmaktadır.
Bu korkunç restorasyonlara söylenecek tek şey var; aman bırakın dağınık kalsın...
Haksızlık!Türkiye’nin kıymetini bilelim diyorum ya, markaların kıymetini de bilmek gerek. Dün Yalçın Bayer’in köşesinde bir okuyucu diyor ki, “Asla THY ile uçmam artık”...
Sebep?
“Barcelona uçuşunda Hintli yolcuların damak zevkine uygun baharatlı, vejetaryen yemekler sunmuş” THY...
İspanya’da Katalan’ları, İngiltere’de Manchester’lıları kazanmak için milyonlarca dolar harcayan THY, kendi milletine değer vermiyormuş.
Doğru değil!
Dünyada... Bakın Avrupa’da değil dünyada diyorum; yolcusuna en fazla değer veren üç-beş havayolundan biri THY.
Çoğuyla uçtuğum için biliyorum.
THY’deki gibi güler yüzlü personel, iyi hizmet, kaliteli yemek çok az havayolu şirketinde var.
Yolcunun baharatlı diye beğenmediği yemekleri hazırlayan da bir Türk firması; Do&Co... Halka açılıyor; ıMKB’de işlem görmeye başlayacak. 22 ülkede faaliyet gösteriyor, 60’tan fazla havayolu şirketine yemek veriyor.
Günde 1200 uçuşun ve 200 bin yolcunun yemeğini karşılıyor.
THY de, Do&Co da dünyada en başarılı Türk şirketleri...
Peki biz bu şirketleri hiç mi eleştirmeyeceğiz?
Elbette eleştireceğiz, daha iyi olmaları, çıtayı düşürmemeleri için uyaracağız...
Ama “THY ile asla uçmam” demek...
İşte bu haksızlığı kabul etmiyorum.
Önder Fırat’ı neden tartışmıyoruz?Mehmet Ali Erbil’e iyi mi oldu, Tuğba Coşkun ihanet mi etti?
Mehmet Ali aldatınca oluyor da, Tuğba neden aldatmasın...
Bir anne böyle bir şey yapar mı... vs... vs...
Bu hikayede her şey tartışılıyor da, asıl tartışılması gereken tartışılmıyor:
Önder Fırat...
En hafifinden evine girip çıktığın komşunun/arkadaşının karısına göz koyma durumu var ki bence tartışılması gereken bu.
Mehmet Ali-Tuğba Coşkun evliyken, yıllarca evlerine girip çıktı Önder Fırat...
Aynı sitede komşuydular...
Bodrum’da birlikteydiler...
O zaman Önder Fırat’ın yabancı bir sevgilisi var.
Mehmet Ali ve Tuğba’nın evliliklerinin ilk gününden beri en yakın aile dostlarından biri.
Bana kalırsa Mehmet Ali’nin isyanı da buna...
“Tuğba bunu nasıl yapar”dan çok, “Aile dostu bunu yapar mı” sorusuna...
Bence de Mehmet Ali sorusunda haklı çünkü görünen o ki, Önder Fırat geçtim gelenek göreneği, en başta racona ters düşmüştür.