Paylaş
Silah tutukluk yapmasa belki de bugün aramızda olmayacaktı Dümen...
Kendisine büyük geçmiş olsun diyorum ve bir ay önce Takvim’in yaptığı haberlerin bu saldırı da etkisi olup olmadığını merak ediyorum.
Mart ayının başında “Haydar’ın dümeni” başlığıyla Haydar Dümen’i manşetine taşıdı Takvim.
Dümen’in hastalarından 1500-2000 lira aldığını, hastalarına “Benim önümde seks yapacaksınız” diye telkinde bulunduğunu iddia etmişti Takvim haberinde...
Hastalarının dudaklarına krem sürdüğünü, sadece 5 dakika görüştüğünü hastaların iddiası olarak vermişti...
Daha önce de benzer haberleri atv’de Deşifre programı yapmıştı...
Böyle ‘geniş çaplı bir araştırmacı gazeteciliği’ neden yaptığına şaşırmıştım Takvim’in...
Rakibi olarak gördüğü Posta’yı, gazetenin en çok okunan yazarı üzerinden vurma taktiği olarak yorumlamak mümkün bunu...
Bu haberin üzerinden bir ay geçmeden silahlı saldırıya uğradı Haydar Dümen...
Haberle saldırının birebir ilgisi olmayabilir, sadece tesadüf denebilir. Ama buna bile medyada en hafifinden ‘hedef gösterme’ diyoruz biz...
Hani metro olmazdı...
Hani İstanbul’a metro olmazdı, hani bu şehirde yolcu trafiğini yeraltına indirmek imkansızdı...
İlk gençlik yıllarımızda bize hep bu yalanı söylediler.
Geçenlerde Şişhane’den bindim metroya, deneme sürüşüne denk geldim kesintisiz Mecidiyeköy’e kadar gittim.
2000 kişi kapasiteli yeni alınan vagonlarla ilk kez seyahat ettim...
Her yer pırıl pırıl, son derece modern...
Şimdi Taksim’den binen Maslak’a kadar kesintisiz gidiyor, Şişhane aktarması da yakında bitecek.
Londra’da Paris’te metroya yakın evler hep daha pahalıdır, ulaşım kolaylığı olduğu için...
Bir süre sonra eminim İstanbul’da da aynı şey olacak.
Metro duraklarına yürüyüş mesafesindeki evler daha kıymetli hal alacak.
Ben Mecidiyeköy, Levent tarafına arabayla, taksiyle gitmeyi bırakalı çok oldu. Çünkü o kadar iyi, o kadar modern, hepimizin gurur duyacağı o kadar güzel bir metromuz var ki...
Hızla da gelişmeye devam ediyor...
Nurettin Sözen’den Kadir Topbaş’a emeğe geçen herkese teşekkürler.
Tecrübe
Bu gazetecilik denen meslekte en önemli şey ne, diye sorsanız tecrübe derim.
Önceki gün Ebru Polat’ın bir haberi geldi önümüze. Polat, Kıbrıs Havaalanı’nda bir yolcuyla tartışmış ve yolcunun Türklüğe hakaret ettiğini iddia etmiş...
Tam bu noktada Türk basınında tecrübenin sözlük karşılığı iki-üç isimden biri olan Fikret Ercan devreye girdi:
“Çocuklar sakın Ebru Polat’ın tartıştığı yolcunun adını kullanmayın. Çünkü haber tek taraflı, Türklüğe hakaret gibi bir suçlama içeriyor, kimsenin başını ağrıtmayın”...
“Haklısın abi” falan dedik biz...
Fikret Abi baktı biz sınıfın haylaz öğrencileri gibi dinliyoruz; “Şimdi ben bunu size söylemesem yolcuyu ipe çekerseniz” diye epey bir kafa buldu bizle...
Olay aynen böyle gelişmesine rağmen biz ne yaptık peki?..
Hiç bunlar yaşanmamış gibi...
Hiç bunları konuşmamışız gibi...
Yolcunun ismini Sevgi Fırat diye küüt diye dünkü gazetede yayınladık.
İnanılır gibi değil ama yaptık.
Sevgi Hanım’dan dün sabah bir mail aldım, bizi eleştiren... “Haklısınız” dedim, tüm bu olan biteni anlattım kendisine, bir kere de sizin huzurunuzda özür dilemek istedim.
Not 1: Dünkü gazetelere baktım, Ebru Polat haberlerinin çoğunda Sevgi Fırat’ın adı geçiyor. Hadi onların bir Fikret Abi’si yok ama bizim var...
Not 2: Bu yüzden Sevgi Hanım kadar Fikret Abi’ye de bir özür borcumuz var. Şu haylaz öğrencilerine bu meslekte tecrübenin önemini her gün gösterdiği için...
Paylaş