Paylaş
İntihar etmek için köprüye çıkan adama, iki kadın araçlarının içinden “Senin yüzünden saatlerdir trafikteyiz. Atlayacaksın atla” diyerek küfretti.
Adam da atladı...
“İntihara teşvik” suçundan tutuklanma talebiyle mahkemeye sevkedildi kadınlar.
Merak ediyorum vicdanları sızladı mı, yoksa açılan trafikte lay lay lom yollarına devam mı ettiler?
Sonuçta bir Şener Şen filmi gibi yaşıyoruz hayatı.
ABD nüfusunun yüzde 8’inde pasaport var, ya Türkiye’de?
Geçen hafta Kelebek’te Daphne Barak’ın Amerikalı efsane müzisyen Quincy Jones’la yaptığı röportajda ilginç bir detay vardı.
Röportajın bir yerinde bu kez Quincy Jones, Daphne’ye soruyor “Amerika’da kaç kişide pasaport var biliyor musun?” diye.
Daphne Barak da “Yüzde 20’sinde vardır herhalde” diyerek bir tahmin yürütüyor.
“Hayır” diye bağırıyor Quincy Jones ve şöyle devam ediyor:
“Amerikalıların sadece yüzde 8’inde pasaport var.
Ve bu bizim büyük bir problemimiz.
Dünyayı dolaşmıyoruz. Kültürler hakkında çok da fikrimiz yok.
Ve inan birçok Amerikalı merak dahi etmiyor!”
Trump neden bu kadar yükseldi diye soruluyor ya, buyrun yanıtı Quincy Jones vermiş işte.
Dünyadaki kültürleri merak etmeyen seçmeni korkutmak çok daha kolay değil mi?
320 milyon nüfuslu Amerika’da pasaport sahibi olanların oranı sadece yüzde 8.
Peki Türkiye’de durum ne?
79 milyon nüfuslu Türkiye’de 10,5 milyon kişinin pasaportu var.Yani nüfusun yaklaşık yüzde 13’ü.
İster Amerika’dan iyiyiz diye sevinin ister pek bir farkımız yok diye üzülün.
Elitist hassasiyeti
Ertuğrul Özkök “elitist” sözünden irrite olmakta haklı.
Son 14 yılda her şeyin sorumlusu olarak elitistler o kadar çok hedef gösterildi, o kadar çok fatura kesilmeye çalışıldı ki...
Dillerden düşmedi bu kelime.
Ama ben Yılmaz Morgül’ü “elitist” diye eleştirirken; olmadığı halde kendini üstün bir sınıfta konumlandırmasının.
Yattara’ya tepeden bakmasının, aşağılamasının tezahürü olarak bu kelimeyi bilerek seçtim.
Elbette ırkçılığı, ayrımcılığı bir tek “elitistler” yapmaz.
Benim yazımdan da o anlam çıkmaz Ertuğrul Abi.
Derya Şensoy’dan bir magazin şarkısı
Derya Şensoy ve Müjgan Ferhan Şensoy, babalarının izinden gidiyor.
Ortaoyuncular Ses Tiyatrosu’nda geçen yıldan bu yana “Pera’daki Hayalet” adlı oyunu sahneliyorlar.
Şensoy kardeşlerin yanı sıra Orçun Kaptan, Pınar Ünsal, İlksen Ökte gibi isimler var oyunda.
Oyunu yazan yöneten: Müjgan Ferhan Şensoy.
Dekor tasarım: Derya Şensoy.
Yani sadece oyunculuk değil yaptıkları.
Bu “acıklı müzikal güldürü”de sözlerini Derya Şensoy’un yazdığı bir magazin şarkısı da var.
Oyunda ünlü bir kadınla, magazin muhabirlerinin karşılıklı atıştığı sahnede, ünlü kadın şu şarkıyı söylüyor:
“Arka sokak bir barda/ Köşede adam vardı/ Herkes çok eğlenirken/ O pis pis bana baktı...
Kalabalık geldiler/ Ah yolumu kestiler/ Etten duvar ördüler/ Beni ne çok üzdüler...
Karanlık adamlardı/ Kameraları vardı/ Hiçbir şey söylemeden/ Sadece gülümsedim...
Fotoğrafı çektiler/ Başlığını seçtiler/ Yalan haber yaptılar/ Ah beni çok yaktılar...”
Magazin muhabirleri de şu şarkıyla yanıt veriyor ünlü kadına:
“Biz işimizi yaptık/ Belki çok canlar yaktık/ Sen bir şey söyleseydin/ Biz de onu yazardık...
Arkadaşız dediniz/ Hep el ele gezdiniz/ Biz bunları yer miyiz/ Siz de ayıp ettiniz...”
Geçen gün Derya Şensoy’la uzun uzun laflarken kendisinden dinledim oyundaki bu şarkıyı.
Magazin muhabirlerinden zaman zaman çekmiş bir genç oyuncunun hem kendi dünyası hem de magazini böyle ti’ye almasını çok sevdim.
Ünlünün isyanı da var.
Magazin muhabirlerinin isyanı da.
Biri olmadan diğeri olmaz diyoruz ya hep, Derya Şensoy da bunu güzel anlatmış “Pera’daki Hayalet”te.
Bu ay, 13 ve 19 Mart’ta Ses Tiyatrosu’nda sahneliyorlar oyunu, ben merak ettim gideceğim.
Paylaş