Paylaş
Çünkü sürekli olarak canlı yayındaydılar, sokaktan görüntüleri veren ender kanallardan biriydi.
Büyük haber kanalları yaşananları görmezden gelince seyirci Halk TV’ye yöneldi.
Eğer siyaset değil gerçek habercilik yapsalar, bu krizin yıldızı olacaklardı.
Ancak CHP’nin kanalı olduğu için bu kaçınılmazdı.
Bir de işin teknik yanı var tabii...
Akaretler’deki küçücük bir odadan yayın yaptı Halk TV...
Çatışma önlerinde olduğu için kamerayı cama dayayıp çektiler, ham görüntüler yayınladılar sadece.
100 metre ilerideki Dolmabahçe’ye bile gidemediler.
Aynı görüntüleri tekrar tekrar döndüler.
Hangisi canlı hangisi bant kafaları allak bullak ettiler.
Belli ki görüntünün nereden olduğunu yazacak bir rejileri bile yok.
Ekrana ikinci bir kutu açmışlar, kavga dövüş var köşede...
Peki orası neresi? Saat kaçta çekilmiş görüntü?
Bütün şehir böyle mi?
Orada çalışan haberci arkadaşlarımın suçu değil bu...
Ellerindeki imkan bu kadar!
Ne kameraları var ne canlı yayın araçları.
Benim de eleştirim buna işte; CHP’nin kanalına bile sahip çıkmamasına...
Halk TV, AK Parti’nin kanalı olsaydı nasıl yayıncılık yapardı?
Bu kriz çıktıktan sonra 2’nci, 3’üncü günde iki canlı yayın aracı kiralayıp, doğru düzgün yayıncılık yapmak çok mu zordu?
CHP’nin bunu yapacak parası mı yok?
Madem yayın yapmayan haber kanallarından halk da CHP de şikayet ediyor, verirsin kanalındaki ekibe bütçeyi, en iyi yayıncılıkla halkın haber alma hakkını sağlamış olursun.
CHP kendi kanalına bile sahip çıkmadı.
Benim Halk TV’yi eleştirmem bundandır.
Ortadan kaybolanlar
Kadir Topbaş: Bir kez ekranda gördüm. Şehir yanarken şehri yöneten ne yapar? Düşünsenize New York altüst olurken Michael Bloomberg’in ortalıkta olmadığını...
Hülya Avşar: Her konuda fikir beyan eden, tartışmalar yapan Hülya Avşar nedense Gezi Parkı’yla hiç ilgilenmedi. “Bu kadar da değil artık” diye bir tweet’ini gördüm ben...
Hüseyin Avni Mutlu: Sabah akşam şehirde ortalık toz duman, Vali’miz ortada yok... Kendisini Topbaş gibi bir kez ekranda gördüm.
Acun Ilıcalı: En çok tepki çeken isimlerden. “Panama’dayım, görüş bildirmek zorunda mıyım” diyerek savundu kendini. “Reyting olarak geri döner sana bu” tepkisiyle karşılaştı.
Ümit Kocasakal: İstanbul Baro Başkanı keşke Frankfurt’tan erken dönseydi de olup bitene Baro’nun gözlemci olarak bakmasını sağlasaydı. Kendisi cumartesi gecesi Gezi’deydi...
Gülben Ergen: Klip çekimi için Amerika’da olması bir nebze kurtardı onu... Konuyla ilgili oradan bir-iki tweet attı.
Medya: Dün yazdım, “Bundan sonra haber kanalıyız diye geçinenlere bu payeyi vermeyeceğiz” diye... Hâl böyle olunca Reuters’in Başbakan’a soru soran muhabirini alkışlıyoruz.
Orhan Gencebay: Akil insan değil miydi? Bu konuda söyleyecek tek bir sözü olmayandan akil insan nasıl olur anlamadım ben...
Bülent Ersoy: Saçlarıyla uğraşıyordu herhalde, sesi çıkmadı. Oysa geçmişte “Oğlum olsa askere göndermem” çıkışlarını yapacak kadar cesurdu...
Başkan da gaz yemiş
Beşiktaş yanarken Başkan İsmail Ünal nerede diye sormuştum Twitter’dan.
Etrafındakilerden öğrendim, cumartesi hastaneye yatacak kadar gaz yemiş.
Pazar günü yaralılar için seyyar sağlık ekipleri oluşturmuşlar. Pazartesi sabahı da Beşiktaş esnafını dolaşırken görüldü İsmail Ünal...
Magazin ekleri politika sayfaları gibi
Bakıyorum da Gezi Parkı sonrasında magazin ekleri pek çok gazetenin politika sayfalarından daha politik bir hale dönüştü.
Pek çok gazete olayları düne kadar görmezden gelirken, magazin ekleri direnişe destek veren sanatçıların haberlerinden ve yorumlarından geçilmiyor.
Bunda özellikle oyuncuların açıkça taraf olmasının etkisi büyük elbette...
Direnişin magazini bile güzel oldu be...
Paylaş