Paylaş
Bir marka ancak bu kadar kötü yönetebilirdi.
Menajeri ve yanındakiler ilk günden beri Eurovison’u en sığ bakış açısıyla başlarına konmuş talih kuşu olarak gördüler ve bu sürece ne kazanırsak kardır mantığıyla baktılar.
Ekstradan ekstraya koşturdular, konserlere çıkarttılar, barlarda bile şarkı söylettiler.
Ellerindeki pırlantayı fark edecek vizyondan yoksun olanlar 20-30 bin liraya Ankara’da barlara çıkardılar.
Sonuçta 5 ayda yediler bitirdiler kızı...
Eurovision’da yarışan Hadise değil, Hadise’nin posasıydı.
5 ayda bu kızın bu kadar kilo alması da, son dakikada hastalanması da, yüzünde yaralar-bereler çıkması da tamamen kötü yönetilmesinin sonucudur.
Eğer etrafında böyle sadece paraya konsantre menajerin, daha önce ne yaptığı belli olmayan stil danışmanın varsa bu sonucu alman da normaldir.
Bitmiş vaziyette o dansöz kıyafetiyle sahneye çıkarsın, hiçbir albenisi olmayan bir şov sergilersin ve en fazla dördüncü olursun.
Hadise gerçek profesyoneler tarafından gerçek bir star gibi yönetilse belki yine birinci olamazdı ama en azından Norveç’ten bu kadar fark yemezdi...
Ayrıca bir noktanın altını çizmek lazım; şarkımız iyiydi güzeldi tamam ama ilk beşte yer alan Norveç, ızlanda, ıngiltere, hatta Azerbaycan’ın solistlerinin sesi Hadise’den kat kat iyiydi. Bu billur gibi seslerin yanında Hadise’nin sesi vokallerin altında ezilip kaldı, hatta sona doğru duyulmadı bile...
Bu performansla son anda Norveç’in 7 puanıyla ıngiltere’yi geçmemiz bile büyük şans, hak ettiğimiz yer 5’incilikti.
Bu oylama sisteminden en kârlı çıkan biziz...
Eurovision işinde mızıkçı çocuklar gibiyiz, hem bu oylama siteminden en karlı çıkan biziz hem de en çok ağlıyoruz...
Komşu komşuya oy veriyor...
Siyaset karışıyor...
Kuzey ülkeleri dayanışması...
Baltık ülkeleri cephesi...
Eski Rus bloku...
Birinci olamadığımız her sene bunları söylüyoruz.
Oysa bu sistemin en çok avantaj sağladığı üç-beş ülkeden biri Türkiye...
SMS sistemine geçildiğinden beri son 10 yıldır isimsiz şarkıcılar ve en kötü şarkılarla bile Türkiye 15’ten aşağı düşmedi.
şarkı biraz iyi olunca ilk 10 garanti, şarkıcı da iddialı bir isim olursa ilk 5’e girmememiz imkansız zaten.
Çünkü Türkiye’nin her yıl (Azerbaycan, Almanya, Fransa, Bosna Hersek, ısviçre, ıngiltere, Hollanda, Belçika başta olmak üzere) kemikleşmiş bir 70-75 puanı var.
Bu zaten sıralamada 10-13 arası bir yer demek.
şimdi söyler misiniz bana hangi ülke cebinde 70 puanla yarışmaya başlıyor.
Birinci olan Norveç mi? Defalarca sıfır puan aldılar.
Yunanistan mı? Taş çatlasa 30 puanları garanti...
Bu yarışmadan sadece 76 puan toplayan ‘eski Rus blokundan’ Ukrayna mı?.. Ancak 12’inci olabildiler.
Bu kuzey ülkelerinin puanları birbirlerine bu kadar yarasa ısveç 21’inci, Danimarka 13’üncü olur muydu?..
Azerbaycan’ı bizden başka kollayan mı var ama adamların şarkısı iyiydi çatır çatır puanları topladılar.
ış tamamen siyasete endeksli olsa her Allah’ın günü Sarkozy’nin Türkiye’ye atıp tuttuğu Fransa’dan 12 puan gelir miydi?..
Sağolsun Avrupa’daki vatandaşlarımız, bu sistem sürdüğü sürece Türkiye’yi en avantajlı ülke yapmaya devam edecekler.
Komşular birbirlerine 12 puan veriyor diye ağlaşanlar sesinizi kesip oturun yerinize. Oturun da EBU sistemi değiştirmeye kalkmasın.
ılk 5’i de çok ararsınız sonra...
Eurovision birinci sınıf yarışmadır...
Bundan sonra kimse burun kıvırmaya kalkmasın, Moskova’daki muhteşem gece gösterdi ki Eurovision dünya çapında birinci sınıf bir şarkı yarışmasıdır.
Ucuz şarkılar yarışıyor, bu basit bir yarışmadır, ciddiye almaya bile değmez, neden bu kadar abartılıyor söylemleri tarih olmuştur.
ıngiliz The Guardian gazetesi bile oturup ciddi ciddi Eurovision analizleri yapıyor yarışmadan önce.
BBC, 29 yıllık Eurovision sunucusu Terry Wogan’ı değiştirdi (biz de Bülend Özveren’in yerine kim yapabilir acaba...)
Her ülkenin artık işi çok ciddiye aldığını gösteriyor bunlar.
Nedeni basit.
Bu işin ekonomik bütçesi giderek büyüdü, yarışmayı düzenleyen şehri bir hafta boyunca ihya eder bir hale dönüştü...
Bu yüzden her ülke yarışmaya daha çok asılıyor, daha istekli geliyor.
Bu da kaliteyi artırdı...
Gördük işte koskoca Patrica Kaas Fransa adına yarıştı, ıngilizler’in şarkısını ünlü besteci Andrew Lloyd Weber hazırladı, Almanya’nın şarkısında Dita von Teese dans etti, daha da ötesinde çok güzel sesler vardı.
Ya organizasyona ne demeli...
Amerikan şovlarında bile ben bu kadar görkemli bir sahne görmedim.
Adamlar uzaya bağlandılar daha ne olsun...
Moskova’da ses ararsan ses, kaliteli müzik ararsan kaliteli müzik, şov ararsan şov, sahne ararsan sahne hepsi vardı.
Daha ne olsun...
Eurovision’u küçümsemeye kimsenin hakkı yok artık.
Jüriler, SMS’e saygı gösterdi
· TRT’cilerin yarı final eleştirilerimizden sonra, uzak plan çalışan yönetmeni sıkça uyardığını öğrendik. Gerçekten de finalde Hadise yakın plan daha çok geldi ekrana, sahnedeki kırmızının da dozu azaltılmıştı.
· Hadise de uyarımızı dikkate almış, saçını toplamıştı bu sefer.
· Ülke jürileri seyirci sms’lerine itibar etti. Vatandaşlarımızın oyları acaba jüriye kurban gider mi dediğimiz ülkelerden bile 12 puan aldık...
· Sahneye konan dekor için ülkeler EBU’ya büyük paralar ödüyor. Her şeye para harcayan TRT sahneye neden para harcamıyor?..
Paylaş