Paylaş
Güzel bir seyahat
Avustralya’yı keşfettik
Avustralya’yı kim keşfettim derse yalan söyler...
Kıtayı 1770’de keşfeden Kaptan Cook dışında tabii...
Biz de Avustralya Açık Tenis Turnuvası için Melbourne’e gittik ve koca kıtanın küçücük bir kısmını gördük...
Hepsini görebilmek zaten imkansız...
Avustralya dediğiniz yer koca Avrupa kıtasından büyük, neredeyse Amerika kadar...
Doğusundan batısına gitmeye kalksanız en az İstanbul’dan Lizbon’a kadar bir mesafeyi uçmanız gerek...
Biz onu yapmadık, sadece Melbourne’ü keşfetmeye çalıştık Mehmet Y. Yılmaz, Kia ve Garenta’nın Genel Müdürü Bora Koçak’la birlikte...
Bora bizim maç arkadaşımız... Kaç seyahat yaptık kim bilir, Galatasaray’ın Avrupa maçları için...
Kia’nın ana sponsor olduğu Australia Open da üç yıldır gidelim diye konuştuğumuz bir seyahatti...
Kısmet bugüneymiş...
Geldik ve Melbourne’de her yere sinmiş tenis havasını soluduk... Sokakları gezdik, güzel restoranlar, kafeler keşfettik...
Şehrin en güzel oteli Crown Towers’ta kaldık...
Australian Open’da hem kadınlar hem erkekler finalini izledik...
Mehmet Y. Yılmaz geçen yıl da geldiği için Melbourne konusunda tecrübeli, “Sizi Instagram’a bolca koyacağınız bir sokağa götüreceğim” dedi...
Her yer grafitiyle donatılmış, kapılar, çerçeveler, çöp bidonları bile... Sokak sanatçıları dilediği gibi rengarenk boyamış bölgedeki birkaç sokağı...
Sadece isimsiz sanatçıların değil Avustralya’nın ünlü sanatçılarının da sokak çalışması yer alıyor burada...
Melbourne dünyada ‘street art’ın başkenti olarak sayılan yerlerden biri...
Mehmet Abi’nin dediği oldu, Bora’yla birlikte sokağın fotoğrafını çekmediğimiz köşesi kalmadı...
Bir de üzerine bu pozu verdik...
Güzel bir heyecan
Maymun yılına girmeye hazır mısınız?
Haftaya pazartesi, yani 8 Şubat’ta Çin takvimine göre yeni yıl başlıyor...
Avustralya, çok fazla sayıda Çinli’nin yaşadığı kıta olarak yeni yılı kutlamaya hazırlanıyor...
2016 Çin takvimine göre Ateş Maymunu yılı olacak...
2004’te kutlanmıştı en son maymun yılı...
Bir dahaki maymun yılı 2028’de gelecek...
Ancak astrologlar Çin takviminin bilinen at, koyun, domuz gibi 12 hayvan üzerinden değil aslında 60 yılda bir kendini tekrar ettiğini söylüyor...
Maymun burcunun elementi olan metal, üzerinde bulunan ateşle birleştiğinde hayra alamet bir yıl olmayacak...
Metal savaşları simgelediği gibi, ateş de tez canlı patlamaya hazır bir insan olarak tanımlanıyor Çin astrolojisinde...
Savaşların yanı sıra, hava ve su kazalarının olabileceği bir yıl olarak gösteriliyor 2016...
Peki bu Çin takvimi 60 yılda bir tekrar ediyorsa 1956’da benzer şeyler olmuş mu dünyada ve Türkiye’de...
Cevabını Feng Shui danışmanı Esra Koyuncu’nun sitesinde buldum...
1956’nın Temmuz’unda Mısır, Süveyş Kanalı’nı millileştirdiğini açıkladı.
Buna karşı çıkan Fransız ve İngilizler, Mısır’ı bombaladılar.
Ekim 1956’da İsrail Sina Yarımadası’nı işgal etti.
Bu arada Macaristan ve Polonya’da Sovyetler Birliği hakimiyetine karşı halk ayaklandı.
Bütün ülkeyi saran bu hareket, her iki ülkede de vahşi bir şekilde bastırıldı.
Ekim ayında Hong Kong’da milliyetçiler ayaklandılar. Yani anlayacağınız pek de süt liman bir sene değilmiş 1956...
Bizim memlekette durum nasıldı peki?
Haziran 1956’da DP hükümetinin hazırladığı Yeni Basın Kanunu mecliste kabul edilmiş.
Bunun üzerine Hürriyet Partisi adına konuşan Turan Güneş, “Bu kanunla, değil basın özgürlüğü, basın bile kalmayacak” demiş.
Ve bir ilginç not daha:
1956’da CHP yine muhalefet partisi ve bugünküne benzer şikayetler devam ediyor...
Yani hoş geldin maymun yılı, sefalar getirdin...
Güzel bir eğlence
22 saatlik uzun uçuşta izlediğim 5 vizyon filmi...
Uzun uçuşların en sevdiğim yanı bolca film izleme şansının olması...
Yapılacak başka bir şey yok uçakta... Ya kitap okuyacaksınız ya film seyredeceksiniz...
Bizim uçuş da Melbourne’e kadar aktarmalarıyla birlikte 22 saati geçtiği için bolca film izleme şansım oldu...
Emirates’le yaptık bütün yolculuğu ve son dönem vizyona giren filmlerin neredeyse hepsi vardı Emirates’in listesinde...
Toplam 5 film izledim bu uzun uçak yolculuğu boyunca.
Oscar’a aday The Martian (Marslı), No Escape (Kaçış Yok), son James Bond filmi Spectre, Everest ve The Intern (Stajyer)...
* Marslı’dan sıkıldım, yakın dönem bir diğer uzay filmi Gravity’nin heyecanının 10’da 1’i yok filmde...
* No Escape iyi macera ama bir Uzakdoğu ülkesinden iki kızı ve eşiyle bir adamın bitmeyen bir kaçış öyküsü olduğu için bir noktadan sonra baydı...
* Spectre müthiş bir James Bond filmi gibi başlayıp hayal kırıklığı oldu...
* Everest çok izlemek istediğim bir filmdi, iyi ki izlememişim...
Geriye ne kaldı?
*Stajyer...
İşte bu filmi çok sevdim...
70 yaşında emekli bir adamın gençlerin internet dünyası üzerine kurulu iş hayatına ayak uydurma çabasına bayıldım...
Robert De Niro ve Anne Hathaway’in uyumuna, oyunculuğuna şapka çıkardım...
Güzel bir heykel
Çanakkale’nin hüznü
200’e yakın farklı yerel dilin konuşulduğu Avustralya’yı millet yapan en önemli şeylerin başında Çanakkale Savaşı geliyor...
Melbourne’de neredeyse 1910’dan eski bir şey yok.
Ve tabii şehirdeki Anzak Anıtı en önemli tarihi, turistik yerlerin başında geliyor...
Çanakkale’de savaşan atların anısına su yalağı bile yapmışlar, durum o derece yani... Anzak askerinin Kızılhaç eşeği sırtında yaralı arkadaşını taşıdığı bu küçük heykeli de koymuşlar anıtın hemen girişine...
Çanakkale’nin hüznünü taşıyor üzerinde...
Güzel bir turnuva
Tenis heyecanı...
Peki, “Yediğini, içtiğini, gezdiğini yazıyorsun da Avustralya Açık Tenis Turnuvası’nda ne oldu” diye soracak olursanız hemen yanıt vereyim...
Dün akşam kadınlar finali oynandı...
Bu akşam da Melbourne’de erkekler finali var...
Dün akşam olduğu gibi ben yine tribünde olacağım...
İzlenimleri de Hürriyet Spor’da okursunuz artık...
Paylaş