Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, çöp toplama işinde çok modern bir projeye imza attı.
Cadde kenarlarına konulan çöp konteynerlerini toprağın altına taşıdı.
Uzaktan baktığınızda normal bir çöp kutusu gibi gözüküyor.
Ancak toprağın altında büyük bir haznesi var ve atılan çöpler burada birikiyor.
Görüntü çirkinliği yok, çöplerin dağılması yok, konteynerlerin pislikten korkunç hale dönüşmesi yok, çöp sularının caddelerde akması yok, kedi-köpeklerin çöpleri dağıtması yok, kağıt toplayıcılarının çöpleri altüst etmesi yok...
Yani İstanbul’da çöp manzarası adına alıştığımız ne kadar çirkinlik varsa Kadıköy bunlardan kurtuldu.
Üstelik çöplerin toplanması da daha kolay hale getirilmiş.
Çöp kamyonu gelip küçük bir vinçle konteyneri yer altından çıkarıyor.
Konteynerin alt kapakları açılıyor ve çöpler kamyona boşalıyor.
Temizlik görevlilerinin el değmesine bile gerek yok.
İstanbul sokakları yamru yumru olmuş, pislikten yanından geçemediğiniz çöp konteynerleriyle dolu.
Selami Öztürk bu sorunu çok modern bir şekilde çözdü.
Tabii bu yer altındaki konteynerleri her yere koymak mümkün değil ama ne kadar çok kullanılırsa şu çirkin çöp görüntülerinden o kadar kurtulacağız...
Tebrikler Başkan, darısı diğer belediyelerin başına.
Seray-Banu kavgası
Seray Sever’in Banu Zorlu’yla canlı yayın kavgası iki gündür çok konuşuluyor.
Olayın yakın tanığı olduğum için iki çift laf edeyim.
Bir defa Seray Sever, Banu Zorlu’ya zorla canlı şarkı söyletmedi.
Israrla, "İstiyorsan söyle" diyerek, tercihi Banu’ya bıraktı.
Ali Atıf Bir’in yayında sorduğu soruyu ben de yayın sonrası Seray’a sordum, "Nereden çıktı canlı şarkı söyletmek" diye...
"O da ben de Metin Özülkü’yle çalışıyoruz, vallahi iyilik olsun diye söyledim ve ısrarcı olmadım" diye bir açıklama getirdi.
Banu program öncesinde de gergindi, yayında ilk kurşunu atan da o oldu.
Ancak bunu reklama bağlamak doğru değil. Seray’ın da Banu’nun da reklam olsun diye tartışmadıklarını çok iyi biliyorum.
Bu bir canlı yayındır, bazen bir kıvılcım yeter.
Ayrıca programı tekrar tekrar izledikten sonra Seray’a bu kadar sakin kalabildiği için de teşekkür ettim.
Banu’nun ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın sinirlerine hakim olması gerekiyordu. Eğer o programı kabul ettiyse, o program sahiplerinin kurallarına da uymalı.
Hakan Şükür, Rum milli forması giyse...
Eurovision’a katılacak Rum şarkıcının TRT’ye çıkmasını tartıştığımız bir dönemde dünyanın öte tarafından ilginç bir haber geldi:
Arjantinli yıldız Maradona, bir reklam filminde Brezilya forması giymiş.
Ne ilgisi var demeyin!
Gerçi tanımadığınız bir ülkenin müzik yarışmasındaki resmi temsilcisini, devlet televizyonumuzun tanımaması teorik olarak doğru...
Ama hayat öyle akmıyor işte! Ülkenin resmi kanalının tanımadığı Rum şarkıcıyı özel kanalı tanır, Okan Bayülgen Anette Artani’yi ekrana böyle çıkarır.
Oysa Artani, TRT’ye çıksa bu kadar çok izlenmeyecekti.
Hayatın istendiği gibi akmadığı başka alanlar da var.
Mesela futbol...
KKTC’de Binatlı takımının Türk futbolcusu, 2002 yılında AEK Larnaka’ya transfer olunca hem adanın kuzeyini hem de güneyini karıştırmıştı.
Daha geçenlerde KKTC’de şampiyonluk kazanmış Akıncılar takımı, Rum liginde oynamak için başvuru yapınca benzer tartışmalar çıkmadı mı?
Artani’yi TRT’ye çıkarmadığımız gibi, Sibel Tüzün’ün Rum televizyonuna çıkmasına da çok kızdık.
Gerçi Maradona’nın ezeli rakip Brezilya forması giymesi de benzer tepkiler almış.
Arjantinliler 150 bin dolar için Maradona’nın Arjantin formasına ihanet ettiğini düşünüyor.
Merak ediyorum, benzer bir reklam filmi bizde çekilse, mesela Hakan Şükür Rum milli takımının formasını giyse neler olur?
İşin içinden sadece vatan haini olarak sıyrılırsa kendini şanslı saymalı.
Farkında mısınız, eskiden olsa Yunan forması giyse derdik, Rum yerine Yunanistan’la ilgili örnekler verirdik...
Son yıllarda Yunanlılar’ın yerini Rumlar aldı!
Türker İnanoğlu’ndan rica etsek bir Yabancı Damat da Kıbrıs Rum Kesimi’nde mi çekse acaba...
Mükellef yemek buna derim!
Yaşamdan Dakikalar ekibi Adana’ya gitmiş.Nebil Özgentürk, Hıncal Uluç ve Haşmet Babaoğlu, Yüzevler Kebapçısı’nda öyle bir yemeğe oturmuşlar ki, saydım tam 70 tabak vardı masada...
7 tane de ekmek sepeti...
Ayranlar, kolalar, sular da cabası... (Sunay Akın Amerika’da olduğu için kadroda yok, o da olsa tabak sayısı daha da artacaktı).
Fotoğraflardan görebildiğim kadarıyla da masada 12 kişi var. Yani adam başı en az 6 tabak düşüyor.
Yedikleri içtikleri onların olsun, gördüklerini de televizyonda anlatırlar zaten ama benim ekibe bir tek tavsiyem olur: 70 tabaklı yemekten sonra Adana dönüşü mutlaka bir kolesterol ölçümü yaptırsınlar...
Ve TV8’den mutlaka zam istesinler. Baksanıza program için kendilerini heba edecekler.